Arkadaşlar diğer bölümde oluşturduğum Toprak karakterinde bazı değişiklikler oldu. Böylesi daha çok içime sindi.Tekrar güncellemeyin diye değiştirdiğim yerden başlıyorum.İyi okumalar...
♪ ♥ ♪ ♥ ♪ ♥ ♪
Kafamı çevirip okula bakacaktım ki sabah sabah Toprak'ı görmemle hayatın duran kısmına geçmiştik sanki çünkü o akıl hastası olmasıyla beraber bu okulun gelecekteki varisi;
‘’Toprak Asya’ydı.’’
Adımlarını bana yöneltmiş bir şekilde geliyorken garip bir endişeyle bakıyordum sadece.Saçları karmakarışıktı,gözlerinin altı mora dönmeye başlamıştı,birazda zayıflamıştı kısacası karşımda yıkılmış bir Toprak Asya duruyordu.Yüzüme doğru bakarak
-‘’Ayşıl,geri döndün.’’diyerek bana sarılan Toprağa,tepkisiz kalmak zorundaydım.Zavallı Gökmen,anlamayan gözlerle bana bakmayı hala devam ettiriyordu.İstanbul’a gelirken aklıma gelen olasılıklar arasında Toprak ile aynı okulda okumak yoktu.O artık Ayşıl’ın bıraktığı Toprak değildi.Çok değişmişti.Psikolojisi artık o kadar çok bozulmuştu ki okulun sahibi olan babası bile tedavi ettirecek doktor bulamıyordu.Kadın doktorların onu muayene etmesine bile izin vermiyordu.Alkol,esrar,sigara ne ararsan vardı onda gerçi ilk başta da böyleydi ama Ayşıl’ı iki yıl önce trafik kazasında kaybedince Toprak artık başa sarmıştı yine.Düzelemeyecek,asla değişmeyecek Toprak Asya’ya.Beni Ayşıl zannediyordu.Doğru dış görünüşümüz nerdeyse aynıydı çünkü o benim ikiz kardeşim Ayşıl Çınar’dı.Ayşıl daha cesurdu,yürekliydi.Öyle çok anlaşamasazdıkta biz.Aynı yaştaydık belki ama o gerçekleri benden önce görmüştü.İlk evlatlıktan reddedilende dolayısıyla o olmuştu.Aramızdaki 3 dakika ile ablam sayabilirdim onu.Bizden habersiz katıldığı ERASMUS’u yani yurtdışında eğitim hakkını kazanıp,gitmişti.Ailemizden gizli e-mail yoluyla haberleşiyorduk.Toprak Asya’yla da orada tanışmışlardı.Toprak o zamanlar benim, Ayşıl’ın ikiz kardeşi olduğumu kabul etmişti.Hatta ablamın ölüm haberini bana getirende oydu ama onun öldüğünü kabullenmekten vazgeçmişti artık.Ayşıl’ın eski ailemizle olan albümünü bana vermişti ki Ayşıl’ın bu fotoğrafların arkasına günlük tuttuğunu bilmiyordu sanırım.Topakla nasıl tanıştıkları,ona aşık oluşunu herşeyi yazmıştı fotoğrafların arkasına.Toprak bunu görmemişti,görseydi bana vermez kendisi saklardı zaten.Fotoğraf albümünde ikisinin de fotoğrafları vardı.Ama bütün albüm doluyken son üç cep coştu.Ne anlama geldiğini anlamasam da , acımı kalbime gömüp yaşamaya çalıştım.Ayşıl’ın gidişinden üç ay sonra,benim de gözüm nihayet açılmıştı.Önce evden gitmeye karar veriyorsun,evlatlıktan reddediliyorsun sonra da ne halin varsa gör gibi lafları yiyip,kapıyı çekip gidiyorsun ailemizin meşhur prosedürü buydu işte.Onlara Ayşıl’ın vefat ettiğini bile söylemedim.Çünkü artık biz onların hiçbir şeyiydik.İçimden gelen acıma duygusuyla Toprağın sırtına ellerimi koydum.Birazda kendime çekip,sarıldım ona.Gözümden düşen bir damla yaşa da engel olamadım.Şaşkın gözlerle bize bakan Gökmen’e bir açıklama yapmam gerekecekti anlaşılan.Toprak’ı korumak için ayrı bir içgüdüm vardı sanki.Ona sahip çıkmak zorundaymışım gibi hissetmek…Garipti.Toprak’ı bırakıp yüzünü ellerimin arasına aldım.Baş parmağımla gözünden akan yaşları silerek,kulağına eğildim.
-‘’Toprak, maalesef ben Ayşıl değilim. Onun ikizi Alkım’ım ben,hatırladın mı?Ayşıl sende Toprak.Senin içinde artık sonsuza dek.’’diyerek yanağından öpüp Gökmen’e doğru yöneldim.Toprak benim için korumak zorunda olduğum küçük kardeşimdi artık.Anlamayan gözlerle bana bakan Gökmen…
-‘’Alkım…İyi misin?’’deyip yüzümü kavradı,gözyaşlarımı bir nebze silip,
-‘’Eğer anlatmak ister…
-‘’Sadece sus olur mu?’’ deyip başımı omzuna koydum.Okulun giriş kapısından geçtiğimizde yakın arkadaşım Berfu yanıma gelip yine aynı soruyu soracakken ona da
-‘’Sus ne olur bir şey sorma’’demiştim.Anlayışla başını salladığında,
-‘’Her zaman yanındayım. Kadir Hoca’nın dersi bir saat sonra, onu söyleyeyim bari.Kendine iyi bak.’’deyip yanımdan uzaklaştı,Gökmen’e dönüp;
-‘’Sen dersine git, geç kalma’’ dediğimde
-‘’Aynı sınıftayız sanırım, ilk dersimiz de Kadir Hoca’yaydı.’’ deyip masum bir gülümseme yerleştirdi yüzüne.
-‘’Alkım,ne isterdin şu an?’’ dediğinde uyumak en iyisiydi ama okulda nerdeee…Dalga amaçlı
-‘’Uyumak ve unutmak’’
-‘’Hadi gel’’deyip elini uzattı. Tuttuğum eliyle sürüklenmeye başladım. Nereye mi geldik?
Jack’e.Ama umurumda bile değildi arabada uyumak.Sadece uyumak istiyordum bir kere. Kapıların kilidini açıp, arka kapıya yöneldi.
-‘’Buyurun bayan.’’ dediğinde gözlerimi devirip önüme döndüm. Bagajı açıp bir battaniye ve yastıkla geri döndü.Kendi dizine yastığı koyup,yatmamı işaret etti.Sabah tanıştığım biriyle uyumak fikri garipti ama içimden gelen güven dalgası ve uykuma engel olamadım ve dizindeki yastığa başımı koydum.Üzerime battaniyeyi örtüp, kafasını cama yasladı.Gözleri yavaş yavaş kapanıyordu ki…
-‘’Gökmen’’
-‘’Hııııı?’’dedi uykulu ses tonuyla...
-‘’Ben mi?’’ deyip gözlerini büyüttü. Hadi ama konservatuvar okuyordu sesi çokta kötü olamazdı değil mi?
-‘’Lütfen, zihnimdeki düşüncelerden uyuyamıyorum.’’ dememle kabul etmişti.
Uykuya kucak açmadan önce aklımda kalan saçlarımı okşayan sıcak bir el ve kulağıma çalınan sözlerdi;
‘’Alışmak zorundayım
Üzülmemek diye bir şey yok
Üzülmem gerek
………
Kaybettiğinin yerine ne koysan dolmaz
Boş bırakacağım yerini hep bomboş...
Sesi dünyadaki ender bir ipek kumaşın teninize değmesi kadar özel ve güzeldi.Tek fark o ruhunuza dokunup,kalbinizi tutabilecek kadar derindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÜZİK KUTUSUNDAKİ HAYATLAR
Teen FictionMüzik aşkı besteler...♪♥♫♥♪♥♫ William SHAKESPEARE