"Hey! Bekle." sesini duyduğumda hiç tepki vermeyip yürümeye devam ettim. Birinin arkamda koştuğunu duyunca gözlerimi devirip durdum ve bekledim. Şimdi ne saçmalıklar olabilir diye düşünürken karşıma bir çocuk çıktı. 18 yaşlarında siyah saçları dağınık duruyordu. Kızlara tatlı görünüyor olabilir ama benim için bir çocuktan farkı yoktu. Hatta belki de bir köpek yavrusu. Hayvanları severim. Elini uzatıp konuşmaya başladı: "Selam sanırım yenisin." Eline bakıp tokalaşmamayı düşündüm ama bir ergen olmam gerekiyordu değil mi? Lanet olsun. Uzattığı eli tutup "Evet ben Alex." Gülümsedi ve "Bende David." derken elini saçlarına atıp kaşıdı. Evet, evet bir köpek yavrusuna benziyordu. "Merak ediyordum da... Arkadaşlarla her zamanki bara gideceğiz sende gelmek ister misin?" İç geçirdim ve "Sanmıyorum David." dedim. Tabi ben bunu dediğim anda ikizler geldi ve Kyle David'le o erkeklere özgü tokalaşmayı yaptı. Sonra beni fark edip "Dave kuzenimiz Alex'le tanışmışsın." dediğinde David'in yüzünde bir şaşkınlık ifadesi belirdi. "Kuzeniniz mi?" Ikizler güldü -ve gerçekten iyi rol yapıyorlardı Sezar'ın hakkı Sezar'a. "Duymamana inanamıyorum, neredeyse bütün okul yeni kızın hakkında dedikodu yapıyor ve en çok geçen cümle de 'Hey duydun mu? Yeni kız bizim ikizlerin kuzeniymiş!'." dedi Lindsay gozlerini devirerek. Zil çaldığında David: "Üzgünüm çocuklar benim gitmem gerek. Bay Collins gec gelenlere cehennemi yaşatıyor. Görüşürüz Alex." diyerek apar topar uzaklaştı. Cehennemi yaşatmak... Komik bir deyim. Lindsay bunu görünce sırıttı ve "Senden epey hoşlanmış." dedi alaycı bir şekilde. Bunu duyunca aksi bir şekilde homurdandım: "Bir köpek yavrusuna benziyor." Kyle sırıtıp dalgaya devam etti: "Dayanılmaz şekilde tatlı mı?" Bunu duymayı bekledigim için cevabım hazırdı: "Hayir sadece aptal ve çocuk ayrıca nereye sıçacağını da bilmiyor." Lindsay gözlerini devirerek "Böyle kaba olmana gerek yok Savaşçı Tanrıça (!) Sadece seni tavlamaya çalışıyor." Bende aynı şekilde gözlerimi devirerek yanıtladım: "Bende ondan bahsediyorum ya işte, nereye sıçacağını bilmiyor..."
***
Kyle eve giden yoldan dönmeyince telefonumu kapıp Lindsay'i aradım. "Nereye gidiyorsunuz?" Homurdanarak cevap verdi: "Eve gitmemiz gerektiğini söylüyorum ama beni dinlemiyor" Bu sırada Kyle -büyük ihtimalle Lindsay hoparlöre almıştı- "Bak ne olduğu umrumda değil. Hiçbir şey beni normal yaşamımdan alıkoyamaz." dedi ve telefonu suratıma kapattı. Aptallar! Tehlikenin farkında değillerdi! "Zeus beni bu salakların korumasına göndermiş olamazsın!" diye homurdandığımda bir ürperme hissettim. Sevgili çocuklarına aptal dediğim için sinirlenmişti sanırım! Ahhh!
Bar-kafe gibi yere girdiğimizde Kyle bizi geçip en arka taraflardaki bir masaya yöneldi. Yalnız kaldığımızda elimde olmadan sordum: "Her zaman böyle umursamaz mıdır?" Lindsay omuzlarını silkerek cevap verdi: "Her zaman değil sadece bu olay çok gerçekdışı. Sanırım bir kısmı hala inanmıyor." Kafamı salladım ama uyarmaktan da geri kalmadım; "Eğer bunu ciddiye almazsanız hayatınıza mal olur." Durdum ve Lindsay'nin gözlerinin içine baktım. Korku vardı... Endişe, gerginlik. "Eğer bunu ciddiye almazsanız siz, dünya ve Olimpos yok olur. Hepimizin sonu gelir." Sözlerimi bitirdiğimde gözlerine yeni bir duygu daha eklenmişti: Panik. Ben bile bu sözlerle işin ciddiyetinin farkına varmıştım. Sanırım üstümdeki sorumluluğun yeni yeni farkına varıyordum. Eğer onları koruyamazsam her şey biterdi.
***
Çocuklar gülüp eğleniyor David benim dikkatimi çekmeye çalışıyordu. Sanırım ikizlerin normal yaşamı David, Chris, Faye ve Lisa ile bir şeyler içip eğlenmekten ibaretti. Altıncı hislerim bana çevrede birden fazla iblis olduğunu öğrendiğimde şok oldum. En fazla bir tane olurdu ama şimdi bir amaçları vardı. Lanet olsun! Onların icabına baktıktan sonra ikizleri alıp eve götürmeliydim. Hades birkaç furi dikeceğini söylemişti. Furilerin evi iblislerden gizleyebilecek bir kaç numarası vardı. Hava almak istediğimi söyleyip dışarı çıkmak isterken David'in sonunda vazgeçtiğine şükrettim yoksa benimle gelmek isteyebilirdi. Dışarı çıktığımda sesler duydum. Kavga sesleri gibiydi. Yine lanet okuyup kavga seslerinin olduğu tarafa koştum. Sokağın başında bir okul çantası vardı ama beni esas ilgilendiren çantanın içinde olan şeylerdi. Beni bile cezbedebilecek bıçaklar vardı. Bunları bulmak kolay değildi. Hemde hiç değildi. Bu bıçakları bir dağın üstüne Zeus'un kendisi bırakmıştı. Akassa Lepides... Akaşa Bıçakları. Bunlar bir insanın kullanması için yapılmıştı. Bir insanın bulması için saklanmıştı. Bulan insana diğerlerinden daha üstün bir güç ve hız verilecekti. Belki de bu kavga sesleri aciz bir insanın bir iblise karşı direnmeye çalışması değil, gerçek bir dövüştü. Ama daha üstün bir gücü ve hızı olan biri bile birden fazla iblise karşı koyamazdı.
Yandaki uvara zıpladım ve hızlı hızlı ilerledim. Onları görünce yavaşladım. Evet bu gerçek bir dövüştü ve havadaki sülfür kokusuna bakılırsa burada bir iblis çoktan can vermişti ve şu anda dövüştüğü ikinci iblisti. Etkileyici... Ama o bile sokağın başından gelen üçüncü iblisle baş edemezdi. Dövüşenlerin önüne geldim ve müdahale etmem gerekecek zamanı bekledim. Üçüncü onlara yetiştiğinde aşağı atladım tam önüne ve kafasını kopardım. Ve hayır iblislerden kan çıkmaz. Öldürücü bir darbe aldıklarında yanıp kaybolurlar külleri bile kalmaz sadece bir sülfür kokusu. Onun ikincinin işini bitirmesini beklemeden barın önüne koştum büyük ihtimalle onun için bir anda ortadan kayboldum gibi görünüyordur. Hemen içeri girip masalarına yöneldim. Lindsay ile Kyle'ın arasına eğilerek "Gitmemiz gerek. Acil durum" dedim ve barın kapısına doğru yönelip onları kapının önünde bekledim. Birkaç dakika sonra yanıma geldiklerinde "Hadi çabuk." deyip arabama yöneldim. Kestirme yollardan eve vardığımızda rahatladım ve onları içeri sokup furilere yöneldim. "Chreiazomaste mia aspida. (Bir kalkana ihtiyacımız var.)" dediğimde hepsi çalışmaya başladı.Biri dayanamayıp neler olduğunu sorduğunda bir araba sesi duyuldu

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıkılmış Tanrıça
FantasíaBen bir tanrıçayım, yıkılmış bir tanrıça. Ama yapacak bir şey yoktu. Çünkü benim gibi bir savaşçı bile hayat denen o korkunç canavarla başa çıkacak kadar güçlü değildi. Ve şimdi o beş para etmez insanlar için savaşmam gerekiyordu. Onları kurtarmak i...