Geçmişin Yankıları

410 17 7
                                    

Alexandre, Alexandre, Alexandre... 

Bu isim kafamda yankılanıp duruyordu. Arada sırada başka seslerde duyuyordum, benim seslerim... Çığlıklarım, yalvarmalarım ama sonuç değişmemişti, hiçbir zaman sonuç değişmezdi. İnsanlar acımasızdı, insafsızdı. İşte o gün nefret etmiştim onlardan... İşte o gün bütün hayatım değişmişti. Neden mi? Hani der ya bir düşünür "Acı çekmiş hiç kimse artık eskisi gibi değildir..." Ne kadar doğru söylemiş. Yaşadım, biliyorum... Bu dünya'da eski Alex'i tanıyan... Artık yok.  

İşte bardan evime doğru ilerlerken bunları düşünüyordum ve silkelenmem gerektiğine karar verdim. Geçmişi düşünüp kendime acı vermemin manası yoktu. Bir görevim vardı ve başarıyla tamamlayacaktım. Yarına kadar Athena'nın söylediği adrese varmalıydım bu yüzden acele ettim. Orada çok kalacağımı söyledikleri için iki koca bavul aldım ve kıyafetlerimi yerleştirmeye başladım 20 dakika sonra sıkış tepiş bir şekilde de olsa bütün kıyafetlerim bavullara girmişti. İnsanlar acınası varlıklar ama güzel kıyafet tasarlıyorlar. Bende alışverişi epey seven biriyim yapacak bir şey yok.  

Kot pantolonumun üstüne beyaz bir tişört giyip deri ceketimi geçirdim malum yol uzun rahat olmak lazım ama yine de topuklu ayakkabılarımı geçirdim. Sanırım en fazla iki çift spor ayakkabım vardı gerisi hep topukluydu. İtiraf ediyorum ki moda denen şey gerçekten harika. 

Bavullarımı alıp üstü açık Mercedes'imin arkasına attım, kendimde öne geçerek yola koyuldum. Yol boyunca geçmişi düşündüğüm için epey üzgündüm hatta bir ara gözümden yaş geldiğini fark edince hem kendime hemde dünyaya lanet ettim. Bu üzüntüyle yola devam edemeyeceğimi bildiğim için kenara çekip uyumaya çalıştım, evet benim de uykuya ihtiyacım var sadece insanlar kadar değil. 2 saatlik uykuyla bütün enerjimi alabiliyorum. Issız yolda kenara çekince bedenime uyumayı emrettim ve uyudum...  

Bir rüyada olduğumu fark ettiğimde uyuduğuma pişman olmuştum çünkü rüyaları ender olarak görsem de hepsi onunla alakalı olurdu. Bunun da bir farkı yoktu. Rüyamda çok loş ve bulanık görüyordum ama onun olduğunu anlamak için görmeye ihtiyacım yoktu. Ruhum onu tanımış, sanki sevinçle dans ediyordu.

Sesini duyduğumda bunun bir anım olduğunu anladım. O gün çok eğlenmiştik. Erkek kardeşimin, ikizimin, ruh eşimin o rüya gibi sesi şöyle diyordu: "Bir gün buradan kurtulacağız hatta bir planım bile var." Bende buradan kurtulmayı çok istiyorum ama endişelenmiştim.Benimkilerle aynı tonda olan mavi gözlerine bakarak "Lütfen aptalca bir şey yapma Alexandre." dedim endişeli bir ses tonuyla. "Merak etme, zaten bugün sadece eğleneceğiz kardeşim." Kardeşim... Bu sözcüğü artık ancak rüyalarımda duyuyordum.  

"Hadi bana şarkı söyle." dediğinde onu dizime yaslayıp annemizin biz küçükken bize söylediği ninniyi söylemeye başladım bir yandan da sarı saçlarıyla oynuyordum. Gerçek bir savaşçıydı, sertti ama benim yanımda küçük bir çocuk gibi oluyordu ki bende aynıydım herkese çıkışabilirdim, asiydim-ve bu o günler için epey büyük bir şeydi- ama onun yanında yine o annesini kaybedince erkek kardeşinin omzunda ağlayan 6 yaşındaki kız oluyordum. Annemiz öldüğünde beni o teselli etmişti. Annemiz öldüğünde... Her şey o zamanlar başlamıştı zaten. Hayatımız altüst olmuştu ama hala birbirimize sahiptik... Zihnimden "Seni her şeyden çok seviyorum kardeşim" dediğimde uykuya dalmak üzereyken cevapladı: "Sonsuza dek kardeşim, sonsuza dek..."  

Zihnimde bu iki sözcük yankılanırken uyandım ve hıçkırıklara gömüldüm. Ağlamam bitince direksiyonu kavradığım gibi son sürat gitmeye başladım, zaten az kalan yolu 1 saatte bitirdim. Şimdi karşımda evleri duruyordu. Malikaneye benziyordu aslında, epey büyüktü ve etrafını kocaman bir bahçe sarıyordu. Devasa bahçe kapısı yavaş yavaş açılırken bende yavaş yavaş taşlı yolda ilerliyordum. Arabayı park edip kapının önüne geçtim, tam çalacaktım ki kapı açıldı ve kahya olduğunu düşündüğüm yaşlı kadın sevecen bir ifadeyle "Buyrun kime bakmıştınız?" diye sordu. Soğuk bir şekilde gülümseyip Bayan Bray'i arıyorum kendisine bir şey iletmem gerekte." dedim elimde Zeus'un yazdığı mektubu tutarak. Kadın gülümsemeye devam etti ve "Buyrun," dedi "içeri geçin ben Bayan Bray'i çağırayım." İçerisi gayet zevkli biri tarafından döşenmişti.  

Ben koltuklardan birine oturduktan sonra kahya yanında güzel bir kadınla döndü.Zeus'un ona neden aşık olduğuna inanmak kolaydı zira iki çocuk doğurup yaşlandıktan sonra bile gençlere taş çıkartacak kadar güzeldi.  

Düşüncelerimden sıyrılıp ona mektubu uzattım ve "Bunu size iletmem istendi." dedim. Önce şaşırdı sonra tekrar gülümseyerek mektubu elimden alıp okumaya başladı. Mektubu bitirdikten sonra korku dolu bir suratla bana bakıp "Bugünün geleceğini tahmin etmiştim." dedi. Sonra kendini gülümsemeye zorlayarak şöyle dedi: "Onları korumaya geldiğine göre sende kehanetteki koruyucu olmalısın." 

Yorum ve oy atanları yerim, çok tatlılar... :) Muck :)

Yıkılmış TanrıçaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin