Sevda Fırtınasının Kokusu

580 26 4
                                    






Gece olmuş herkes uyumuştu. Hilal usulca yatağından çıkıp hazırlanmaya başladı. Merdivenleri sessizce inip kapıya yöneldi. Evin kapısını kapattıktan sonra kimseye yakalanmadığı için derin bir oh çekti. Hilal daha mahallesinden uzaklaşmamışken bir anda ileriden gelen iki Yunan zabit ile karşı karşıya kaldı. Zabitlerin sallanarak yürüdüklerini görünce sarhoş olduklarını anlayan Hilal, tereddütle etrafına bakınmaya başladı. Saklanacak bir yer arayışında bir sağa bir sola bakan Hilal'i Yunan zabitleri fark etmiş ve sırıtarak Hilal'e doğru yürümeye başlamışlardı. Hilal, hissettiği korkuya rağmen dik durmaya çalışarak yanlarından geçmeye karar vermişti. Askerler ise Hilal'e yaklaştıkça daha bir güler daha bir sesli konuşur olmuştu. Aralarında 2-3 metrelik mesafe kaldığında Yunan zabitler karşıdan gelen Türk kızına eliyle dur işareti yaptı. Anlık tereddütle yerinde kalan Hilal derin bir nefes alarak askerlere çıkışmaya başladı:

"Ne oldu?"

"Nereye böyle gecenin bu saatinde küçük hanım?"

Hilal, ya sabır çekerek cevap verdi:

"Size ne?"

Hilal askerlerin yanından yürüyecekken diğer asker durdurdu onu.

"Gece dışarı çıkma yasağı olduunu bilmeyen Türk Müslüman kızının bu saatte gidecei yere yalnız gitmesine gönlüm razı gelmez."

Bunu söyleyen Yunan zabitin yüzünde oluşan bed gülümseme Hilal'in midesini bulandırmıştı.

"Sizin yardımınıza ihtiyacım yok benim, şimdi def olup gidin buradan sarhoşlar."

Hilal'in bağırışları askerler üzerinde hiçbir etki yapmıyor, tam tersine bu durumdan gayet hoşnut görünüyorlardı.

"Ooo, tam bir Türk kızı karşımızdaki Nikolas. Nazlı ve namuslu ama bir şey dikkatimi çekti. Bu saatte neden dışarıda olabilir bu küçük hanım? Acaba biriyle mi buluşmaya mı gidiyor dersin, ha? Şayet öyleyse o kişi seve seve ben olabilirim güzel hanım."

Hilal artık ne yapacağını bilmez vaziyette etrafına bakınır olmuştu. Bağırsa tüm mahalleli başına birikir, bir de suçlu diye kendi ilan edilirdi. Koşmaya karar verdi Hilal ama tam o anda sarhoş askerler önüne dikildi. Hilal'in korkudan gözleri dolmuştu. Geriye dönüp eve doğru koşmaya karar verdiğinde bir anda duyduğu sesle derin bir nefes aldı. Teğmen Leon arkasında duruyor ve sert bir şekilde sarhoş askerlere bakıyordu.

Teğmen Leon, Hilal'in gözlerindeki korkuyu görmüş ve askerlere doğru yaklaşmıştı:

"Ne oluyor burada?"

Askerler ise Teğmen Leon'u karşılarında görmenin korkusuyla üstlerini başlarını düzeltmeye çalışıyorlardı. Leon ise Hilal'i arkasına çekerek askerlere biraz daha yaklaştı:

"Size, burada, neler oluyor dedim?" diyerek tekrardan sordu.

Askerler korkuyla karışık cevap verip vermeme düşüncesindeydi. Biri, bir adım öne gelerek konuşmaya başladı:

"Bu küçük hanıma gidecei yere kadar eşlik edecektik teğmen" dedi.

Hilal duydukları karşısında hiddetlendi ve teğmenin yanına gelerek onun gözlerine bakarak araya girdi:

"Yalan söylüyorlar. Bu iki ayyaş asker yolumu kesip bana münasebetsiz şeyler söylüyorlardı."

Hilal, son kelimeleri söylerken utanmış ve gözlerini teğmenden uzaklaştırmıştı. Leon ise duyduklarıyla kontrolünü kaybederek askerlerin üstüne yürüdü. Hilal o anda refleksle Leon'un kolundan tutarak onu askerlerden ayırdı. Leon, onu tutan ellere şaşkınlıkla baktıktan sonra Hilal'in gözündeki korkuyu fark ederek toparlandı.

Bir Smyrni EfsanesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin