Bölüm 19

296 43 8
                                    

  Albay Sun Zuu sınıftan çıktığında herkes bir süreliğine donup kalmıştı ancak bu donup kalma kısa sürede çözüldü açıkça karşılarında bir anda belirip kaybolan adam onların hayallerini süsleyecek bir seviyedeydi ve belli ki sıkı ordu disiplinini daha da sıkı hale getirecek kadar otoriter birine benziyordu, herkes şaşkınlığını attıktan sonra yavaşça birbirleriyle konuşmaya ve kitaplarını alarak odalarına çıkmaya başladılar bu esnada güneşin batmasına açıkça bir kaç saat vardı Gabe bu fırsattan yararlanmak ve küçük bir ava çıkmak istiyordu zira kılıcı için vermiş olduğu kan sözünü bir gün geciktirmişti bile en azından kılıcını avladığı bir hayvanın vücudunda bir süre bekleterek bu açığı kapatabileceğini düşünüyordu, zaten kılıcı için önemli olan öldürdüğü canlı sayısı değil bulanmış olduğu kandı, her ne kadar bu olay Gabe in hoşuna gitmese de tarihin en büyük katliamlarında bulunmuş olan bu kılıcın bilgi birikimi onun etrafındaki bütün insanlardan daha fazlaydı aslında güç için büyük bir hırsı yoktu ancak hayatının tamamını bu ülkede geçirmek istemiyordu yeteri kadar güçlendiğini hissettiğinde ailesinin yanına Temir Hanlığına gitmeyi istiyordu ancak küçüklüğünden beri etraftan duymuş olduğu şeyler yüzünden ülkeden çıkmadan önce olabildiğince güçlenmek istiyordu ve sadece gobhe gücüyle işe yaramaz bir bok çuvalından farksız olmayacağının da farkındaydı her ne kadar Doğa ile Bir olarak gobhe formunda düşmanlarına saldırabilir ise de bir süre sonra bu numarası açığa çıkacak ve rakipleri tarafından algılanabilir hale geleceğinden emindi. Ellerindeki kitapları bırakır bırakmaz üzerine rahat bir av pantolonu ve ceketi giymeyi düşündü ve hızlıca bu isteği yerine gelerek üzerindeki kıyafet kamufle bir av takımı haline geldi hemen odadan çıkarak bir kıdemli aramaya koyuldu. 

  Sarayın ilk katında bilinçsizce dolaşan Gabe kapısı açık olan odalardan birinde Bay Petro' yu gördü ve onun yanına yaklaşıp odanın kapısına iki kere vurarak dikkatini çekmeye çalıştı, aklındakini başarıyla yerine getiren Gabe Saygılı bir şekilde selam vererek konuştu "Kıdemli Bay Petro saraydan küçük bir av için dışarı çıkmam gerek bu amacım için izin almam gereken yetkili kıdemlimin kim olduğunu bu küçüğe öğretebilir misiniz?" diyerek Bay Petro nun dikkatini çekti daha az önce bu çocuğun sınıfında dersteydi ve onun yaşında ve seviyesinde birinin gördüğü bir yüzü çabucak unutması çok da olası değildi. "Elbette küçüğüm bunu sana öğretebilirim ancak bilmeni isterim ki Sarayda ders günlerinde çıkmak senin gibi bir rütbesiz için pek de mümkün değil." dedi ve garip bir gülümseme yüzünde belirdikten sonra devam etti "Albay Sun' u ikna edebildiğin sürece sana çıkman için izin verebilecek kıdeme sahip biri olduğunu söyleyebilirim." dedi Bay Petro. Gabe almış olduğu cevaptan hoşnut bir şekilde gülümseyerek " Elimden geleni yapacağım Kıdemli vermiş olduğunuz bilgi için teşekkürlerimi sunarım. Bu küçüğünüz şimdi sizden izin istiyor." dedi ve odadan çıkarak gördüğü bir kaç hizmetçiye Albay ın odasını sordu. Kısa sürede odayı buldu ve kapıyı tıklatarak beklemeye koyuldu, ardından bir kaç nefes süresi geçtiğinde içeriden gür bir " GİR!" sesi geldi bunun üzerine Gabe kapıyı yavaşça açarak içeri girdi. Gabe i içine girdiği oda ne sade denecek kadar normal ne de lüks denecek kadar abartılıydı ancak her açıdan milyonlarca insanın ulaşamayacağı bir şekildeydi, içerisi oldukça genişti ve odanın ortasında büyük bir masa duruyordu bu masadan üç dört adım kadar solda başka bir masa mevcuttu ancak bu masa açıkça diğer masanın yarısından bile küçüktü, küçük masanın arka tarafında iki kol açıklığı (3.5-4m) genişliğe sahip bir kütüphane vardı. Gabe içeri doğru bir adım daha attığında kütüphanenin tam karşısında neredeyse bir cephanelik olduğunu fark etti. Üzerinde kısa kılıç, uzun kılıç, ağır kılıç ve ikiz kılıç gibi kılıç türlerinin yanında mızrak, yaba, balta çeşitleri, balyoz, gürz çeşitleri ve hatta bir adet uzun mesafe silahlar arasında en yıkıcı olarak adlandırılan imparatorluğun son teknoloji silahı EK-02 duruyordu bu silah daha çok gobhe olmayan askerler tarafından kullanılıyordu ateşlenen mermileri saf gobheden oluşuyordu bu sayede insan ve gobhes askerlerin beraber çalışma oranı artıyordu ayrıca ateşlenen bu saf gobhe yarım kilo metre mesafeye net atış yapabiliyordu ve bu atış bir elması kırabilecek kadar güçlü oluyordu. Gabe ağzının suyu akarcasına rafa bakarken derin bir kahkaha duydu "Hahahahaha ufaklık silahlara ilgin var galiba güzeel bu ileride sana kolaylık olur. Şimdi çok oyalanma da ne var söyle." diyen ses elbette Albaya aitti duyduğu sesle sersemliğini dağıtan Gabe Albay a askeri bir selam verdikten sonra konuşarak "Kıdemli Albayım bu küçük sizin gibi bir büyüğün öğrencisi olmaktan gurur duyuyor ancak kendisin buna layık görmüyor bu yüzden izin verin bu küçük size layık olmak için çabalasın ve her gün sizin için ava çıkarak kadim hayvanlarla savaşsın inanıyorum ki çok çalışarak bin yaşıma yaklaşığımda sizin kadar kudretli olabilirim." Dedi ve ciddi bir şekilde Albaya baktı. Albay aslında akılsız bir adam değildi ancak onu hem öven hem örnek alan hem de sırf ona yaranmak için kadim hayvanlarla savaşmayı göze alan bir çocuğun isteğini nasıl reddedebilirdi ki? Bunun üzerine biraz düşünmüş ve kalbindeki hoşnutluğu sesine yansıtmadan "Eğer hedefin gelişmekse bu benim için uygundur ancak her çıktığında 'Senin tarafından öldürüldüğüne emin olacağım' bir cesedi buraya getirip bana sunacaksın. Eğer o hayvanı kendin öldürmeyip av dükkanından satın alırsan kendini o hayvanın yerine koyabilirsin." diye tehditvari ve otoriter bir şekilde konuştu Albay sözünü bitirir bitirmez "Efendim emin olun tek amacım gelişmek ve kılıcımla uyumumu arttırmak vakti geldiği zaman da imparatorumuzun bir numaralı koruması olmak!" dedi Gabe çocuksu bir heyecanla. Yaşının ufak olması görünüşü tonlaması ve heyecanıyla Albay ın ağına düştüğüne emindi Albay bir kahkaha daha patlatarak cevap verdi "Aferin sana ufaklık kendi kılıcın gibisi yoktur sakıncası yoksa bu kıdemline kılıcını gösterir misin?" Diye küçük bir çocukla konuşur gibi onunla konuşuyordu Gabe kılıcını çekip Albay a gösterdiğinde Albay dağlarda yankılanarak zirvedeki karları devirecek derecede gürültülü bir kahkaha patlattı, hatta bu kahkahadan sonra bahçedeki askerler bile Albay ın yanlarında olduğunu düşünerek duruşlarını düzeltmişlerdi. Albay çocuğun elindeki kılıca sadece ağzıyla değil benliğinin her zerresiyle gülmüştü ancak bu durum beş dakikayı geçtikten sonra Gabe in sabrı taştı ve Albay ın cephanesinin yanında duran paslı kılıcı alıp kendi kılıcıyla sert bir vuruş yaptı. Paslı kılıc sekmeden ve parçalanmadan muntazam bir şekilde kesildi ve yere düştü bu sesle kafasını çeviren Albay karşısındaki görüntüyle kahkahasını bir anda kesmiş ve gözletini büyüterek tahta kılıca bakmaya başlamıltı. O kıytırık kılıcı kesmek önemli bir mesele değildi ancak bunu hiç parçalamadan ve bir tahta kılıçla yapınca iş normallikten uzaklaşıyordu. "O...o..o nasıl ol.. oldu öyle?" diye teredütle düşünüyordu ancak bu şekilde çok kalamazdı bu yüzden zihnini toparlayarak "Küçük, elindeki kılıca bakmama müsade eder misin?" dedi çünkü onun bir lanetli kılıç olduğunu düşübüyordu. Başka türlü bu denli bir keskinlik mümkün olamazdı. Gabe saygılı bir şekilde "Efendim bunu yapmayı çok isterdim ancak kılıcımla aramda bir anlaşma var şimdiye kadar farketmiş olmalısınız ki ben bir Doğa Gobhesiyim ve elimdeki kılıç da kudretli bir ağaçtan yapılma özel bir kılıç ve bu gibi kılıçların nazı sizin gibi auora gobhelerine geçmese de biz Doğa Gobhesleri hala onları dinlemek zorundayız." diyerek isteğini nazikçe reddetti. Albay şimdiye kadar dikkat etmemişti ancak gerçekten çocuk bir Doğa Gobhesiydi ve evrimselinin sonlarına yaklaşmıştı bu yaşta buraya öğrenci olarak girebilmesi bir yana bunu doğa gobhesi ile yapmış olması muazzam bir başarı gerektiriyordu, Albay ciddi bir tavır takınarak "İsmin ne çocuk?" diye sordu "Gabe Efendim." diye yanıtladı Gabe Albay kısa saçlarının altından kaşlarını kaldırarak "Evlatlık mısın yoksa soyunu mu reddettin?" diye sordu Albay ilgilendiğini belli eder bir şekilde, bunun üzerine Gabe "Efendim ben kendimi bildim bileli Cornsea köyünde Braum Caba ile beraberim. Her ne kadar kendimi o soyla çağırmak istesem de bunu yaptığımda Kayıt taşı bu soyu kabul etmiyor." dedi Gabe "Peki onun yerine bir soy çıkmadı mı? Eğer dünyanın her hangi bir yerinde senin soyuna ait biri bu taşa kayıt olduysa soyun orada çıkmalı." diye bir tavsiyede bulundu Albay ancak Gabe eğer kendine söylenen soyu Albaya söylerse kesinlikle iyi şeyler olmazdı bu yüzden "Onlar benim ailem değil soylarına ait değilim." diye yanıtladı ve gurur dolu gözlerle Albaya baktı. "O zaman şimdi ki soyun için şerefli bir hayat yaşa. Artık çıkabilirsin bundan sonra her gün ava çıkma iznin var ancak çıktığın her gün bana avladığın hayvanı getireceksin." dedi ardından boynunu eğerek karşısındaki küçüğü selamladı bunun üzerine gülümseyerek Albayı selamlayan Gabe sakince odadan dışarı çıkmaya yeltendi ancak bir anda durarak geri döndü ve "Efendim saygısızlık etmek istemem ancak kapıdaki kıdemlilerime izinli olduğumu nasıl açıklayacağım?" Diye sordu Albay onu yanına çağırarak avucunu açmasını söyledi ve oraya kendi gobhesiyle bir mühür bıraktı bu mühür her hangi bağlayıcılığa sahip değildi ve taraflardan biri istediğinde rahatlıkla silinebilecek bir yapıya sahipti Gabe az önceki ritüelini tekrarlayarak dışarı çıktı ve kapıya doğru ilerledi saraydan çıkarken kendisine bakarak gülümseyen bir çift gözün farkında değildi.

GOBHEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin