Sezon 2- Yeni Bir Söz

168 16 1
                                    

İmparatorluk takvimi 21080 yılı, Dönüşüm Adaları

Dönüşüm adalarındaki büyük laboratuarda sıradan geçen bir gündü. Saat on civarında başlayan kontrolleri on iki gibi bitirmişlerdi, denek 08 ile denek 09 un enerji ve kas gücünü geliştirmek için gereken enerji nakli ve şok kuvveti uygulanıyordu. Havadaki koyu gri bulutlar büyük bir fırtınanın habercisiydi büyük mavi güneşin ışıkları ağaçlara ulaşmak istediği halde gri bulutlar buna izin vermiyordu, bulutların bu tutumundan rahatsız olan ağaçların turuncu yaprakları yeşerip teker teker dökülüyordu. Saat 15:00 da tesisin bütün ihtiyaçlarını karşılamış ve kendine sıcak bir çi almak için mutfağa doğru yola çıkmıştı Jo biraz yorgun olsa da neşeliydi burada geçen on üç yılın ardından eve dönmesine üç yıl kalmıştı sadece üç yıl. Üç yıl onun için çok uzun bir zaman değildi ne de olsa o yüz yetmiş altı yaşındaki bir gobhesdi ve daha önünde en az bir bu kadar daha ömür vardı. Çi sini alıp balkona çıktığında gökyüzündeki gariplikten tedirgin oldu sanki O kızmış ve hıncını bu ufak gezegenin küçücük bir adasındaki minik bir tesisten çıkartacaktı. Çi bardağını avuçlarının içinde tutuyor bir yandan soğumaması için bardağa çok hafif ısı veriyordu yanına gelen Bia ve Selin e sıcak bir gülümseme yolladı, Jo için ikisi de küçük bir çocuk gibiydi daha kırk üçünü yeni doldurmuş bir Selin ve ondan sadece on beş yaş büyük olan Bia ikisini de çok severdi. Günün nasıl geçtiği hakkında samimi bir konuşma geçti aralarında ve hep beraber içeri döndüler saat 16:50 yi gösterdiğinde tesiste sadece güvenliği sağlayan Greg ve onun evcil kuzgunu Sif kalmıştı. Jo kaldığı kulübeye giderken ceketinin cebinden çıkardığı tabakadan bir çeçen çıkartıp parmaklarının ucuyla yaktı dumanını ciğerlerine çekerken saatlerdir yüzünde duran o gerginlik yok oldu ve yerini büyük bir rahatlama aldı. Kulübeye vardığında ilk işi ısıtıcıyı açmak oldu sonrasında sıcak bir duş aldı ve koltuğa uzandı genellikle her günü böyleydi günde on iki buçuk saat çalışır kalan yedi buçuk saatlik sürede de koltuğunda uyuklar kitap okur yahut müzik dinlerdi. Gece yarısı büyük bir gürültüyle uyandı camdan dışarı baktığında devasa bir dalganın adaya vurduğunu gördü gökyüzünden yıldırımlar düşüyor ve turuncu yapraklı ağaçları adeta yok ediyordu. Gökyüzü ve denizin birleşip savaş açtığı toprak çatışmayı kaybediyordu. Dev dalgalar tesise ulaştığında her yeri param parça etmişti ada tamamen yerle bir olmuş toprağın üzerinde tutunan ağaçların hiç biri kalmamıştı etraf yıkılmış ağaçlar ve tesisten kırılan-kopan parçalarla doluydu.

Gökyüzündeki kudretli kara bulutlar güneşin kavurucu gücünden etkilenmeden etrafa dağılıyordu, bulutların güneşe geçiş izni verdiği noktada birbirine sarılmış iki ada silueti güneşin verdiği etkiyle parlamaya başlamıştı ancak ada şu an oldukça kötü durumdaydı, ağaçlar köklerinden kopmuş, toprak yer yer sökülmüş ve adanın ortasında bulunan devasa binanın yarısı parçalara ayrılarak fırtınanın etkisiyle iki adaya birden dağılmıştı. Güneşin doğuşuyla gözlerini açarak neler olduğunu anlamaya çalışıyordu Jo en son güçlü bir fırtınanın yaklaştığını hatırlıyordu ardından evine doğru büyük bir şey uçmuştu ve ondan sonra bir şey hatırlamıyordu kafasını kaldırıp etrafa bakmak istediğinde çok büyük bir acı çektiğini fark etti gobhesini vücuduna yaydığında ise yalnızca ufacık bir çivinin beline saplandığını anlayarak hızlı bir şekilde çiviyi yerinden çekti ve aynı anda gobhesini o bölgeye yoğunlaştırarak hızlıca iyileşmesini sağladı bunun üzerine kıyafetlerindeki kana ve evinin haline aldırmadan bütün gücüyle laboratuara koşmaya başladı zira tam on üç senedir başında durduğu bu denekler onun için oldukça önemli olmuştu çünkü her gün onlara gobhesinden yönlendiriyor aynı zamanda da günbegün onların büyümelerini izliyordu artık onlar da en az Selin ve Bia kadar yakındı Jo ya.

Üzerinden dumanlar çıkmakta olan tesiste kargaşa söz konusuydu, ihtiyar Greg tesisin etrafında koşuşturuyordu, daha doğrusu koşuşturmaya çalışıyordu çok fazla belli olmasa da ayağında bir kırık olduğu anlaşılıyordu, Jo ihtiyar Greg in yanına gider gitmez heyecanla "Deneklerin durumu ne Greg!" diye sordu ancak Greg' in ona cevap olarak attığı bakış hiç iç açıcı görünmüyordu "Efendim genel olarak tesisin durumu çok kötü değil ancak...(Greg)" "Ancak ne?!(Jo)" "Efendim ancak denek 08 in kapsülü yerinde yok tesisin civarını ve adanın kuzey kısmını aradık ancak bir haber yok... efendim denek 08 in kapsülünün okyanusa düşmüş olma ihtimali...(Greg" "Hayır! Bunu kabul etmek istemiyorum iyice arayın bu ada bittikten sonra da karşıdaki adanın sahil kısımlarına bakın." "Peki denek 09 un durumu nedir?" dedi Jo. Denek 08 hayatta kalan ilk denekti ve onun ilk göz ağrısıydı ondan nasıl olurdu da bu kadar kolay vazgeçebilirdi? "Efendim denek 08 hala hayatta ancak güç üniteleri fırtınadan kaynaklanan yoğun Yıldırımdan dolayı infilak ettiği için erken doğum yapmak zorundayız ancak kapsülün enerjisi en azından bir veya iki gün daha yeterli olacaktır, denek 09 u güvenli bir odaya taşıdık ve bu süre zarfında 08 i aramayı planlıyoruz." dedi Greg. Çoktan düşüncelere dalmış olan Jo yalnızca kafasını sallayarak onayladı ve denek 09 un yerini bulmak için laboratuvar binasının içine girdi ve 09 un yanına çöktü. Filmli camla sarılmış büyük bir deney tüpünün içinde bulunan sıvıdan bir çocuk silueti zorla da olsa görülebiliyordu, Jo bu siluet' e bakarak "Üzülme ufaklık kardeşini bulacağız." dedi.

GOBHEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin