Aşk...
Evlilik...
Ölüm...
Yemin...
İntikam...
Belkide bu beş kelime hayatımı en kısa yoldan özetleme şekli.Herkes böyle anlatır bir başkasına.Kadın ve adam sever sonra evlenirler,adam ölür,kadın yemin eder ve her şey yolu bitmek bilmeyen bir intika...
Hayat dik bir yokuşa benzer. İlk başta her şeye rağmen o yokuşu yavaş yavaş, canın acıya acıya çıkmaya çalışırsın. Bazen mutluluk bulur seni bazen hüzün. Bazende aşk. Artık yokuşun sonlarındasındır, zirveye az kalmıştır. Hayatın boyunca hissedeceğin huzura, aşkına belki çocuğuna yada mutluluğuna çok az kalmıştır. Tam bitti artık ayaklarım yorulmayacak derken yokuşun sonunda siyah bir taşa takılırsın. O öyle bir taştırki ona takılmamak, yokuştan yuvarlanarak tepe takla düşmemek mümkün değildir. Vücudundaki tüm kemikler kırılır. Yokoluşa yakın hissedersin kendini. Kara taştır o bırakmaz seni ömrünün sonuna kadar. Ölümdür diğer adı aslında. Öyle bir alırki canını,sevdiğini ne elinden bir şey gelir, ne gözünde yaş diner, ne de ağzından yalvarmak, yakarmak dışında bir kelime. Alır sevdiğini yanından. Acımadan ama acıta acıta. Ne onun sana elveda demesine izin verir ne de senin ona hoşçakal demene.
Acımasızdır ölüm. Şimdi banada acımamıştı. Habersiz almıştı onu yanımdan. Öpmeden, sarılamadan, kokusunu içime çekemeden. Ben onu ölüm sanırken ölüm almıştı onu canını. Benden gitmişti. Artık o siyah gözleri yoktu, bana aşkla bakan gözleri yoktu. Toprak herşeyin üzerini örtmüştü. O bakmaya doyamadığım kusursuz suratının üzerini örtmüştü. Onla birlikte benide karanlığa batırmıştı.
13 aralık günü karların arasından ona nasıl yeryüzünde can verdiyse yine 13 aralık günü karların arasında canını almıştı. En zoruda neydi biliyor musunuz? Onun gittiğini kabullenmek.
Ama gitmişti işte gülüşüne canını vereceğim adam kalbinden vurulmuştu. Tek kurşunla. İsmimin yazılı olduğu dövmenin ortasından. Ne acı değil mi? Ama sanki kurşun onun bedeniyle birlikte benimde bedenime de girmişti. Sanki benim kalbime saplanmış gibi yanıyordu canım. Nasıl yanmasın? Canımın parçasını benden almıştı hayat sanki benle oyun oynar gibide ondan bir parça bırakmıştı karnımda.
Bitmişti artık hikayemiz. Ne karnımdaki bebek umrumdaydı ne de canım. Sadece ona kavuşmak istiyordum. Orda onu kimse benim gibi gibi sevemezdi. O bana aitti bende ona. Ait olduğum insanın yanına gidecektim hemde korkusuzca, bir an bile tereddüt etmeden. Onu kara toprağın altına gömdükleri zaman benide gömmüşlerdi çünkü. Üzerine toprak attıkları zaman banada atmışlardı.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Son kez ona sımsıkı sarılamama bile izin vermemişlerdi. Son kez dudaklarını öpmeme izin vermemişlerdi. Ne manası vardı ki onun olmadığı hayatta yaşamanın.
Mezarının üzerindeki toprağı öptüm önce, sonra sımsıkı sarıldım toprağına. Ve fısıldadım üzerine usulca "Bekle Ateş'im yanına geleceğim. Sen yokken benim bu hayatta yaşamamın hiçbir anlamı yok. Bekle sevgilim. Biraz sonra yanına geleceğim. Kavuşacağız. Seni seviyorum." Mezarlıktan çıkarak ayaklarımdaki son dermanla yürümeye çalışıyordum. Yürümeliydim. Ateş'ime kavuşmalıydım. Beni bekliyordu. Yüzümdeki gülümsemeyle daha hızlı yürümeye başladım. Bekleyecek vaktim yoktu. Onu şimdiden çok özlemiştim. Ona kavuşmalıydım.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Uçurumun kenarına gelince önce denizin kokusunu içime çektim. Gözlerimi kapatarak dalgaların hırçın sesini duymaya çalıştım. Dalgalar ne kadar kayaya sert vurursa o kadar ses yükseliyor, her vurulunda insanın içini rahatlatıyordu. Gözlerimi açtım etrafa son kez bakarak gülümsedim. Ellerimi karnıma koyarak bebeğime seslendim. "Bebeğim üzülme tamam mı ? Şimdi babanın yanına gideceğiz. O da orda bizi bekliyor ben biliyorum. Birazdan kavuşacağız babanla tamam mı bebeğim. Seni seviyorum" İşte şimdi gitme vaktiydi. Çok bile kalmıştım. Onun nefes almadığı şehirde benim işim neydi. O yoksa benim varlığım neye yarardı. Ve kendimi uçurumun kenarından en diplere bıraktım.
Aşk işte seni canından bile vazgeçiren o güçlü müessese. Vazgeçmişti Almira da canından.Ateş'i yokken hayatın ona zehir olacağını biliyordu. O da kavuşmayı seçti. Ama belki bu sefer ölüm onu yanına almaya niyetli değildi. Yada belkide bu ölümün değil kaderin bir oyunuydu. Bunu mezarlığın başında Almirayı seyreden yaşlı adam ve Allah' tan başka kimse bilmiyordu.
VE SONNN 👻👻 Yorum yapmadan geçmeyin lütfen 🔥🔥🔥🔥🔥🔥🔥🔥🔥🔥🔥🔥🔥🔥