GEÇMİŞTEKİ SON NOKTA

29 3 0
                                    

O günü şöyle böyle geçirmiştik.Yatağıma uzandım. Etrafı şöyle bir süzdüm. Annemin yanına gittim.
Annemin her zamanki gibi köşemize kurulmuş, uyuyordu. Onu izledim. Yüzündeki çillerin sayısını biliyorum, kirpiklerinin sayısını biliyorum anne, sol tarafında olan gamzenin büyüklüğünü biliyorum anne ben...
Uyandı,şöyle bir bana baktı. Her zaman sorduğum soruyu şimdi de soracaktım ve oda her zamanki gibi gözlerini kaçıracak, bana cevap verme gereği duymayacaktı. Her zaman bir umut diye gidiyordum.
– Anne babam kim?
Şaşırmadım, cevap vermedi. Hayatım güzeldi ama aklımdan hiçbir soru işaretleri gitmiyordu. Üvey babamı seviyordum, senelerce bu kabının içinde oyuncu olup bunu babam sanmıştım. Oda kendi çapında beni mutlu etmeye çalışmıştı, hakkını yiyemezdim. Annemin mahkeme kağıtlarını bulmuştum geçmişte, bunu görünce dünyam başıma yıkılmıştı.
Neydi şimdi bu?
Hayatın bana oyunu muydu?
Hayat bana çok sert oynuyordu. Çok sarsıldım.Gerçek babam hakkında sadece şu gerçeği biliyordum. Adı,"YENER GÜNEŞ" babamın soyadını taşımama rağmen babam kim tanımıyordum. Acınası düşünceleri bir kenara bırakıp biraz kafamı dinlemek için uzandım.
16 sene sonra beni nasıl bir aksiyon bekliyordu ?
Daha ne kadar kılacaktım merak ediyordum. Kırılma,parçalanma sesleri ile sarsıldım. Telaşla, koşarak mutfağa yöneldiğimde annemi gördüm. Eline bakıyordu, eli kanıyordu.
– Anne ne yaptın sen?
Başını yerden kaldırıp bana baktı, gözleri kızarmış yaşlıydı. Kanımda donmuştu. Olduğum yere çöktüm,elini tuttum. Onu kaldırıp banyoya götürdüm, tentürdiyotla elini temizledim sargıya aldım. Böyle yaparak hem beni hem kendini üzüyordu ama o bunu umursamıyor kim kırılacak, ne olacak diye düşünmüyordu. Sadece kendi karanlık dünyası vardı ve onun içinde hapsolup kaybolmaya devam ediyordu.
– Neden böyle yapıyorsun anne?
Cevap vermeyince gerildim ve cüzdanım alıp kapıyı sert bir şekilde çektim. Sabahtan beri yarım yamalak bir şeyler atıştırdığım için süper markete girdim.
Cidden ben kaç senedir böyle olmaktan daralmıştım. Birilerinin kırıklarını toplamaktan, onları motive etmekten yorulmuştum. Sebep yoktu, sonuç sebep olmayınca ortaya çıkmıyordu. Bunalmıştım.
Makarna yapmaya karar verdim. Reyonları gezerken tanıdık bir sesle karşılaştım. Reyonu bitirip sağa döndüğümde Yılmaz'la o kızı gördüm.
Her zaman onla karşılaşmak zorunda mıydım ?
Beni fark etmedim, fark etmesini istiyordum o yüzden onların polemiğini bölüp yaşam belirtisi vermek için öksürdüm. Yılmaz bana doğru döndü, fark edince güldü.
– Yine mi sen? Dedi ukala bir şekilde
– Hıı
– Beni falan mı takip ediyorsun anlamadım ki? Dedi hala ukala tavrını bozmayarak.
– Nee! Ben mi? Seni mi?Bencilleşme, işim gücüm yok seni mi takip edeceğim?
Yılmaz'ın yanındaki kız bana öyle bir bakış atmıştı ki boğmak istedim. Polemiğe girmemek için hemen ihtiyaçlarımı alıp orayı terk ettim.
* * *
Sabah, alarmımın sesiyle uyandım. Kısa bir duş alıp dolabın önüne kuruldum. Koyu gri bir pantolon giyip kombini ekose bir gömlekle tamamladım. Okula geldiğimde Alp'in sesini duydum.
– Okulumuzun güzel kızı gelmiş.
Bana mı diyordu ?
– Bana mı diyorsun Alp ?
– Üstüne alındıysan neden olmasın.
–Hıı
Diyip yoluma devam ettim.
Yılmaz'la birlikte hoca geldi. İlk dersimiz psikolojiydi, Yeni hoca ders işlememişti. Kaç haftadır ders işlemiyordu, yine burnuma gelen o mükemmel koku ile hafifçe kendimi kastım. Bu kokuyu çok sevmiştim. Yılmaz bir anda ayağa kalkınca kokuda gitmişti.
Bir insan dersin ortasında neden ayağa kalkar ki ?
Çok sıkılmıştım Alina'da okula gelmemişti zaten...
Yılmaz bir hışımla yanıma oturdu, gözlerimdeki perde birden açıldı.
– Ne işim var burada? Yerine geçsene.
– Biraz yanında dursam ne olacak, sonuçta sen de hep dibimde bitmiyor musun? Karşılaşma bahaneleri ile.
Derin bir nefes alıp "Neyse" diyerek önüme döndüm. Çok güzel kokuyordu, kendime hakim olmaya çalıştım. Hani insanların tatmin edici kokuları vardır ya.Mesela yeni biçilmiş çimen,yeni bir parşömen parçası, yağmurdan sonra o toprak kokusu... Bunun gibi hissettiriyordu.
Yeter Tuvana kendine gel!
Zil çaldığında herkes sınıfı terk etmişti. Ben de boş boş kağıt paralarken birden Yılmaz'ın telefonu çaldı, yılmaz tatlı bir dille "Alo" dedi. Sonra susup karşıdakini dinledi. Bir anda ayağa kalkınca ona doğru yöneldim, kaşlara çatılmış bir şekilde oradan oraya sınıfın içinde dolanıyordu. Ne yapacağını bilmiyor gibiydi, Bir anda sert bir şekilde sınıfın kapısını çarptı ve sınıfı terk etti. Oh anki panikle arkasından koştum. Koridorda cirit atıyordum."Yıılmaaaz"
Beni duymuyordu, birden kendimi okulun dışında buldum. Bencil bir insan neden takip ediyordum? Arabaya binince ben de arabaya yöneldim. Koltuğa kendimi attım, son sürat gidiyorduk. O korkuyla gözlerimi kapattım,dişlerimi birbirine kitledim. Sahile gelmiştik, Bir anda frene basmasıyla kafamı cama doğru vurup öne doğru uçtum. Elimi başıma koydum herkes bunu yapar değil mi ? Acıyı geçirmez fakat hafifletir,tırnaklarımla vurduğum yeri kaşımaya başaladım.arabadan inince başımı elimle tutarak arkasından koştum. Denize doğru yaklaşınca bir anda kükredi
– Senin canını alacağım "YENER GÜNEŞ" ama sen ölmeyeceksin!
Duyduklarım karşısında kanım dondu, beynim durdu, gözlerim yerinden çıkacakdı sanki beynimden vurulmuş gibiydim, başım döndü,kalbimde bir sıkışma hissettim. Kendimi Yılmaz'ın kollarına bıraktım. Gözlerim doldu, Yılmaz elini belime koyduğunda
– Dokunma bana! Diye parladım.
Yılmaz olayın şaşkınlığı içinde bana bakıyordu. Ellerini belimden çektiğinde kendimi yerde buldum. Hıçkırıklara boğuldum,ağlamaya başladım.
– Tuvana!
– Adımı nerden biliyorsun? Diye bağırınca o gün ki yemek aklıma gelince sustum.
–Özür dilerim. O günki yemeği unutmuşum.
Aslında unutmamıştım dün gibi hatırlıyordum. O gün ki bakışmalarımız aklımdan gitmiyordu,ona bakınca huzurlu hissediyordum kendimi. O gün de öyle hissetmiştim fakat şuan huzur,muzur yoktu.
Güçsüz çıkan sesimle
– Yılmaz
– Söyle
–YENER GÜNEŞ ?
– Eee
– Ne biliyorsun onun hakkında?
– Öğrenince eline ne geçecek?
– Yılmaz!
– Sana soru sordum Tuvana.
– Lütfen...
Yalvarmamla derin bir soluk alıp anlatmaya başladı.
–Tuvana. O benim üvey babam.
Küçük çaplı bir çığlık attım. Bana bakıyordu kızarmış gözlerle ona baktım ve devam etmesini bekledim.
–Kardeşimin babası. Bizi terk etti. Bu durum bana koymazdı,bıraksalar umrumda bile olmaz fakat kız kardeşim harap oldu. Geçmişinde bir kadınla evlenmiş ve onları da terk etmiş. Boşandığı kadından bir kızı varmış. Alçak adam çocunuda,karısını da bırakıp gitmiş.
Duyduklarım karşısında kan bey nime sıçradı. Denize doğru dönüp, çaresiz ve güçsüz çıkan sesimle avazım çıktığı kadar bağırdım.
–Senin canını alacağım "YENER GÜNEŞ" ama sen ölmeyeceksin!
Yılmaz bana öyle bir bakıyordu ki olayı anlamaya çalışıyor gibiydi. Düşüncelerinin yok olmasını istediğim için ona sarıldım. Ona bunu söyleyecekdim. Kollarını bedenime dolandıktan sonra kulağıma usulca fısıldadı.
– Senin Yener'le derdin ne ?
Yılmaz'ın boynunu daha çok sıkınca o da belime dolanan kollarını biraz daha sıktı. Ona şöyle bir baktım. Artık her şeyin farkına varmıştım. Demek ki annemin yarası buydu, o yüzden bana o alçak adamın hakkında hiçbir şekilde bilgi vermiyordu. "YENER GÜNEŞ" bunu nasıl yaparsın sen ?
Yılmaz'ın
–Tuvana ? Demesiyle düşünceleri bir kenara bırakdım.
–Yılmaz.
– Efendim.
– Bizi terkeden adam benim babam...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 01, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

SİMETRİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin