Buzul Cehennem

240 57 15
                                    

Merhaba! Öncelikle bölümü geciktirdiğim için çok çok özür dilerim. 1k+ olduk ve  bu beni çok mutlu etti. Çok teşekkürler^-^. Sevimli hayalet okuyucularım da artık hayalet olmazsa çok sevinirim. Kitap zaten fantastik yeterince doğa üstü şey var, okuyucular bari insan olsun. :D

Lütfen düşüncelerinizi yorum/ satır arası yorum olarak yazın.^-^  Oy verirseniz de fena olmaz değil mi? :D Burada çok hoş prenslerimiz, krallarımız var sonuçta. :D

Medyada üstündeki yazıdan da anlaşıldığı üzere Güney Kralı Alejandro var. :D Biraz uzun açıklama yaptım sanki... Neyse ben sizi yeni bölüm ile baş başa bırakıyorum. ^-^ Keyifli okumalar *-*. ♡♡♡

Kapat gözlerini ve dinle... Netleşmeyen uğultular geçmişi silikleştiriyor. Sana ait olanı tutsak düşürdü onun kesik nefesi. Süslü duvarlarla çevrili bir işkence içinde eridi.

Her nefeste dolanan bir şarkı...
Ölüm seyircilerinin karşısında ateşten bıçaklarla tutsağın geceye olan son Vals'i...
Toprakları doyuran bir infaz...

Yüce bir ızdırap...
Sizin şanınıza da böylesi yakışırdı...

******************************

"Alejandro uyan!"

Tepki yoktu. Soğuktu,yüzüne düşen göz yaşları bile kar tanelerine dönüşüyordu. Hissiz bedeni salonun orta yerinde uzanmış, yatıyordu.
Sadece sessizlik ve onu delen inkâr sesleri vardı.
Yavaş adımlarla yapılan bir danstı bu. Zehirli bir ahenkle desen desen çizilmiş müziğin eşliğinde. Camların tıkırtısı güvensizliğin boğucu kokusunu getirirken sızan rüzgârlar sert bir şekilde orgun borularından içeri girerek tekrar ve tekrar titretiyordu kalpleri boğuk yada anlamsız sayılabilecek bir sedayla.

Kulaklarda ağırlık yapan bir marştı bu. Duygusuzca söylenen ağıtlardı. Tek bir haykırış gerekti uyanmaya. Uyandırmak için ise ilâhî hiçliğin zincirini parçalayan bedensiz çığlıklar.

İkinci kez isyan yankılandı ihtişamlı zindanda,
"Uyan!"

Orgun boğuk sesleri netleşmeye başladı. Netleştikçe daha da, daha da çirkinleşiyordu.

Cüretkârca duyulmak için savaşan tiz bir ses nefes verdi,
"Siz Buzul cehennemini bilir misiniz?"

Asiller birbirlerine baktılar. Kimse hâlâ tam olarak ne olduğunu anlayamamıştı. Bir kişi hariç...

Kapatıldığı odadan kaçıp gelen Prens Mario salondakilere baktı ve bir şey söylemek için ağzını açdığında ağzına isabetli bir fırlatışla giren bütün kıpkırmızı elma yüzünden tek kelime edemedi.

Büyük Hükümdarlar minnet dolu gözler ile elmayı fırlatana baktılar. Büyük bir gülümseme ile karşılık verdi Espadarota.

Kraliçe Elis oğlunu öfkeli bir o kadar da acıyan bakışlarla süzdükten sonra elmayı Prens Mario'nun ağzından zar zor çıkarttı.

"Te-şek-kür... -e e-de-rim..."dedi Mario nefes nefese.

Ardından aynı tiz ses söze başladı,
"Etrafını alevlerle çevirip insanı lavdan dipsiz bir çukura hapsetmez!"

Biraz soluklandıktan sonra devam etti,
"Nefesinizden içeri girer,ciğerlerinizi kristalleştirir. Sonra yavaş yavaş kalbinize sızar,aciz bırakır sizi buzulun cehennemi.

Aklınız sizi kurtaramaz. Ruhunuz kaçamaz onun pençelerinden. Ağır ağır donuklaşır bedeniniz ve kapandığında gözleriniz yanar deriniz. Kusursuzluğuna güvendiğiniz yüzünüz de acı verir size!"

Ard arda kurduğu devrik cümleleri bittikten sonra kısa bir kahkaha attı.

Ortalık gerilmişti. Anlamamış bakışların yerini öfkeli ve sorgulayıcı bir hâl aldı.
"Sen ne demeye çalışıyorsun?!"dedi büyük bir öfkeyle Kral Ilya.

ASİİLLER EJDERİN KIZI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin