-6-

16 2 0
                                    

Eve gittiğimde benim için bir paket elime tutuşturuldu. Odama çıkıp merakla açtığımda amcamdan bir not ve kırmızı bir elbise vardı. "Sana yakışacağını düşündüğüm en güzel elbise, Hasan abinin götüreceği yerde buluşalım" yüzümde küçük bir tebessüm bırakan notu bir kenara bırakıp elbiseyi kutudan çıkardım. Kırmızı, kollarında dantel olan dizimin üç parmak üzerindeki elbiseyi giydim. Son bir kez aynaya baktığımda hazır olduğumu anladım. Hazırlanırken aklımdan onlarca yer geçmişti bu elbiseye uygun nasıl bir yer olabilirdi ki. Kapımın çalınması ile paltomu giymek için yöneldim. Nur ablayı içeri çağırırken yüzünde kocaman bir tebessüm oluştu "Alya, çok güzel olmuşsun. Parlıyosun" "Çok mu abartılı olmuşum" Nur abla kahkaha atarken ona ne olduğunu anlamadığımı belirten bakışlar attım. "Hayır canım benim, çok güzel olmuşsun demek istedim"

Ben ve benim yine saflığım. Napıyim! Huyum kurusun.

Yanağına kocaman öpücük bıraktığım Nur abladan uzaklaşıp arabaya bindim. "Konuşma hakkınız yok Alya Hanım" saniyeler içinde -erken- düşen jetonum amcamın soru sorma hakkımı yok ettiğini anlamamı sağladı.

Hafif ışıklar ve meşalelerle süslenmiş, kumsala gelmiştik. Neden buraya geldiğimizi hâlâ anlamış değildim. Amcam kenardan Alya diye seslendiğinde amcama döndüm. Eliyle yanına gelmemi işaret etmişti. "Amca! Neden buraya geldik" "İlk önce biraz olsun sus ve beni dinle" kafamı tamam anlamında salladıktan sonra denize doğru uzanan yola doğru yürümeye başladık. "Yıllar önce annen ve baban burada bir yaz partisinde tanıştı. Baban, anneni dansa kaldırdığında ikisinin o an ne kadar çok yakıştığını ve beraber olcaklarını anlamıştım. İkisinin gözleri birbirine bakarken parıldıyordu. Sonra.. annen ve babanın düğün yeri burası, ilk defa hep beraber olduğumuz yer, sevgilerini birleştirdikleri yer burası. Sonra sen doğdun, aile fotoğrafları ve senin için seçtik burayı, şimdi benle geliyosun, keşkee annen ve baban benim yerimde sana bunları anlatsalardı." Gözümden bir damla yaş düştü. Hiç bir zaman buraya gelmemiştim. O kadar yaşanmışlık vardı burda yani. Annem ve babam burda çok vakit geçirmişlerdi. Yere eğilmiş yüzümü, çenemden tutup yüzüne bakmamı sağladı. "Ben bunları ağlaman için söylemedim Alya... Burada yaşanmış olayları bir cd ye aktarıp sana izletemem ama yaşayabilirsin, sen ne zaman isyersen buraya gelebilirsin" kollarımı açıp ona kocaman sarıldım. Gerçekten benim için önemli olan şeyleri bilen ve onun ağzından dinlediğim amcam her şeyimi çok iyi hissediyordu. Bir dakika boyunca sarılıp ağladığım acmamın omzundan ayrılıp yemek yemeğe gittik. Galiba ilk defa amcamla geçirdiğim en güzel gündü.

Ertesi gün idda için alarm kurmuştum ama sanırım farkında olmadan iptal etmişim. Kalktığımda ise saat 9 du.

Kulağımda en sevdiğim tını ve kalbimdeki heyecanla ağır adımlarla yürümeye başladım. Etraftaki yoğun gürültü karşısında kafamı kaldırdım ve kalabalığa baktım. Bizim buluşacağımız yerde bir insan topluluğu vardı. Kalbime bir ağırlığın çökmesi ile kalabalığa doğru yürüdüm.

İnsanların yüzünde bir gülümseme görünce rahatlamıştım. Küçük bir çocuk annesinin elini çekip "Anne bak duvardaki ablaa..." dediğinde ne olduğunu henüz anlamamışken kafamı çevirdiğimde gördüklerim karşısında şaşkına döndüm.
"A-a-a ama. Buu"
"Sana seninkinden daha güzelini çizeceğimi söylemiştim"
Anlamamıştım. Koskoca bir duvar. Benim resmim. Yanaklarıma hücum eden ateşle yanacağıma inanıyordum. Beni. Beni çizmişti. Ve az önce söyledikleri gerçekten... Çok güzeldi
"Bu benim"
"Evet. Ve galiba ben kazandım. Etrafına baksana"
Etrafımdaki insanlar bana;
'Pek de güzelsin. Hem yakışıklı hemde sen çok şanslısınız'
'Nerde böyle resimlerimiz duvarlarda'
Kimileri resimlerini duvarda isterken kimileride Meteyi kaçırmamamı söylüyordu.
"Bu haksızlık, hem ben daha çizemedim ve benim güzelliğim sayesinde sen kazanamazsın" sinsi sırıtışıyla bana bakıp dudaklarını araladı. "Sizcede kimin iyi olduğu belli değil mi?" hepsinin ağzından 'hayır' çıkmasını beklerken şans benden yana yine yüzünü dönüp koskoca bir 'evet' verdi. Yüzümü acımasız bir hüzün kaplarken sesizce kaçmaya çalışacaktım. Arkamı dönüp, sesiz adımlar atmaya başladığımda, "Nereye küçük hanım" kolumdan tutup beni kendine çektiğinde, nefesimin bir anda kesildiğini sandım. Sanki kayboluyordum bir fırtına çıkıp beni kendine çekiyordu. Ne olacaktı şimdi? Korkmalımıydım, yoksa böyle birinin yanında olduğumdan cesur mu davranmalıydım.

Kolumdan tutup beni peşinden sürüklemeye başladığında yumuşak elleri kolumu iyice kavramıştı.
"Bu haksızlık! Eğer kazanan biri varsa o da benim eğer ben senle tanışmış olmasaydım. Sen benim resmimi çizemezdin..." "Susmayı düşünüyomusun yoksa ben mi susturiyim?" "Bana bir şey yapamazsın o yüzden sus-mu-yo-rum!" "Ben pes etmem kendin yorulursun, çenene yazık" "Hödö hödö" ilk defa gerçekçi kahkahalarını gördüğümde sinirim bir an uçacağını sanmıştım. "Çok mu komik haa" "Bin hadi" kapıyı açmış binmemi beklerken bir süre ellerimi yumruk yapıp  gözlerimi dikip baktıktan sonra, sinirle arabaya bindim.

On dakikalık sesizlik sonucunda yine konuşmaya başladım."Benim sana hizmet etmem gerekmiyor mu? Bırakta arabayı ben süriyim" "Oldu sen kaç sonra bizi öldür" "Senden daha yavaş kullanırım ben bi kere 'daha az' tehlikeli. Ayrıca nereye yaa" "Bi sus nolur! 20 yıldır kimsenin şişiremediği kafamı sen bir saatte şişirdin" Susmam onun için sevindiriciydi, ama ilk defa çok konuşmamın işe yarayacağını düşündüm. Şimdilik susup içimde planlar yaparken, sonbahar yapraklarının döküldüğü dümdüz yola döndüm yüzümü.
NEREYE BÖYLE?

👋Yeni bölüm!!👋
Umarım beğenirsiniz.❤
Devamını hâlâ nasıl getirsem diye düşünüyorum ve düşündükçe çok güzel şeyler geliyor aklıma.
İYİ OKUMALAR
RENGARENK IŞIKLARIM..

SADECE SENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin