O akşam beni eve Selim bırakmak istedi, kabul ettim. Yol boyu neredeyse hiç konuşmadık ama ben tam inecekken "Sevgilim olur musun? Ama bu gerçek bir ilişki olmayacak. Bak, ben Derin'i çok seviyorum ama o Mert'e aşık. Ne yapacağımı şaşırdım. Bana yardım eder misin?" diyince aklımda bir plan şekillendi. "Olur. Ama öpüşmek falan olmayacak. Yani sadece yanaktan. Bir de bana seslenirken "güzelliğim" diye sesleneceksin. Benimde kendime göre bir planım var. " dedim sonra arabadan indim. Benim eve girişimi bekledi. Bu arada artık Pelin'in evinde yaşıyorum. Pelin varlıklı bir ailenin kızı. Ayrı eve çıktık, evimizi görmeniz gerekli. Muhteşem tek kelimeyle. İki katlı, bahçeli ve bir de köpeğimiz var. Köpek dediğime bakmayın, baya akıllı bir şey. Neyse, ben eve girdim, Selim gitti. Üzerimi değiştirdim. Şu ana kadar kimsenin bilmediği bir defterim var. Kardeşimin hediyesiydi bana. Gitmeden önce vermişti, eğer bir gün aşık olursam bu deftere her gün bir kelime yazacaktım. Bugün o defteri açıyorum ve ilk kelimemi yazıyorum. "Bilmiyorum." Sabah kalktığımda elimde defterle uyandım. Saate bir baktım, aceleyle giyindim. Saçlarımın buklelerini düzelttim. Düz bir fön çektim. En sevdiğim desenli eteğimi geçirdim
üzerime. Pantolonlardan kurtulmuştum artık. Üzerime de tek renk beyaz, sıfır kollu bir t-şhört geçirdim. Ayakkabı tercihim mavi bir spor ayakkabıdan yana oldu. Yine şık olmayı başaramadım. Spor seven bir kadınım ben. Pelin de bana yetişti. O gerçekten çok şıktı. Bacaklarına yapışan, dar bir etek giymişti. Üzerini simli, göbeği açık bir üst ile tamamlamıştı. Beraber taksiye bindik. İndiğim yerde beni bekliyordu Selim. Elimden tuttu, "Oyun başlıyor." dedi. Biz içeri girdik. Selim fakültenin popüler çocuklarından biri olduğu için herkes bizim hakkımızda konuşuyordu. Sonra beni sınıfıma bıraktı. İçeriye girdi, yanağıma bir öpücük kondurdu. Mert de gördü. Ben arkalarda boş bir yere oturdum.
Mert yanıma oturdu ve "Sevgili mi oldunuz?" dedi.
"Sana ne olduysak?" cevabını duyunca daha kısık bir sesle
"Öptü mü seni?"
"Dün dans ederken ki neydi gerizekağlı?" diye sorunca "O beni kıskandırmak içindi güzelim." diyince tepemin tası attı. "Bana güzelim falan demeyeceksin! Onu bana sevgilim söylüyor. Özel bir şey oldu." diye cevaplayınca "Sen benimle bi'gelsene." diyip kolumdan çekiştirdi. Beni resmen tuvalete kadar sürükledi. Gitmek istemeyince kucağına aldı. Kızlar resmen fotoğraflıyorlardı."Rezil oldum gerizekağlı bıraksana." dediğimde "Geldik işte, bırakıyorum." dedi.
Sonra tuvaletin kapısını açtı,beni de indirdi. Kapıyı kitledi. "Ne diye getirdin beni buraya."
"Aşkını ölçeceğim."
"Allah Allah benim aşkım sana mı kaldı?"
"Gerçekten sadakatli misin?"
"Evet, öyleyim! Nasıl ölçecekmişiz?"
"Sonra söyleyeceğim. Şimdi başka işim var." diyip dudaklarıma yapıştı.
Kendimi kurtarmaya çalışsamda olmadı. Ben tuvaletin kilidini açtım. Kaçmaya çalıştım ama sadece o halimizle geri geri gidebildik. Koridorlardaydı herkes. İşte bu benim mahvoluşumdu. Ama bir yerden kendimi kurtarabildim. Mert'i ittim, çok ağır bir tokat patlattım. O ara tabiki bizim videolarımız çekiliyordu. Sonra internete yüklenmiş. Bir de buna seviniyordu. Ben çok ağladım, üzüldüm. Her zaman yanımda Pelin vardı. O akşam defterime "Nefret ediyorum!" yazdım. Ertesi sabah daha sağlam bir halle gittim. Selim geldi, beni öptü yanağımdan. "İyi misin? Yaşananları duydum." diyince tekrar ağlamaya başladım çünkü herkes bana çok kötü bakıyordu. "Pislik!" "Bu kız şeytan." diye mırıldanıyorlardı. Ama Mert için hiç bir şey söylemiyorlardı. Ne de olsa söyleselerde Mert başlarına bela açardı. Mert geldi yanıma yalnızken "Burdan gideceksin!" dedi sonra yanımdan kalktı, gitti. O defteri açtığım güne, seni tanıdığım güne, sende küçük bir ışık bulduğum güne lanet olsun. Diye kendi kendime mırıldandım. O akşam Pelin beni zorla bir mekana götürdü. Lise arkadaşlarıyla yemek yiyecekmiş. Bende onunla gittim. Beni süsledi, havalı bir kadın yaptı. Orada bir de Mert vardı. Kafamı çevirdiğimde gördüm, bela okudum sonra tekrar kafamı çevirdim. İnşallah belam tutar. Sonra o da bu masada benim olduğumu gördü. Nihâyet bu gece moralim yerindeydi. Gülebiliyordum artık. Ben biraz sonra tuvalete gittim. Arkamdan Mert gelmiş. "Atlatabilmişsin." dedi. "Senden nefret ediyorum. Ben farklı olur sanmıştım. Hayal kırıklığım oldun."
diyip çıktım. Ertesi gün beni aradı. Okulda da beni soruyormuş. Pelin haber verdi. "Buralar karışık, bu çocuk seni arıyor her yerde." dedi. Geldiğimde beni kantinde buldu. "Seni nihâyet buldum." dedi nefes nefese. "Arayan belasını bulur. Bak gerizekağlı, gerçekten bu yaptığını ödeteceğim! Yanına kâr kalacağını sanıyorsan fazlasıyla yanılıyorsun!
dedim ciddi bir sesle. "Bu arada sen niye beni arıyordun? Yine bir şey mi lazımdı?" dedim ciddi bir ses tonuyla.
"Cık, bana sen lazımsın." diyince ben tabi mayıştım biraz ama sonra
kendime gelebildim. "Dalga mı geçiyorsun?" diye bağırdım. Bir anda herkes bize döndü.
"Hatamı telafi etmek istiyorum cici kız." diyince "Gerek yok, yeterince kırıldım." diye karşılık verdim. " Biz sınıfça kampa gidiyoruz. Sen de gelmek ister misin? Kafan falan da dağılır, ne dersin?" "Düşünüyorum, peki öküzcüğüm! Olur."2 GÜN SONRA
Kamp için çantamı hazırlamıştım. Üzerime de bir kot şort ve beyaz renkte bir t-shört geçirdim. Pelin de hazırlanmıştı, beraber yola çıktık. Vardığımızda çadırları kurduk. Bir çadırda iki kişi kalıyorduk. Herkes kız kıza ya da erkek erkeğe kalıyordu. Ama çadır eksik olduğu için bir çadırda üç kişi kaldı. Maalesef Mert ile ben de aynı çadırda kalmak zorundaydık. "Ya pardon da, ben bir kızım yani. Senin yanında nasıl rahat edeceğim! Akıl işi mi bu?" diye sorunca "Ne nazlısın ya!" diye yanıtladı.
"Bunu sen ayarlamadığıma emin misin?" dediğimde alaycı bir ses tonuyla "Hayır." dedi. Belli ki bu hayvan ayarlamış. Neyse akşam olana kadar yerleştik. Mert "Seninkileride düzenliyeyim mi?" diye sorunca arsız bir gülümsemeyle "Pardon? Sen var ya onda bile başka bir şey düşünmüşsündür!" dedim.
"Ya yok diyorum!"
"Al, düzenle o zaman!" dedim. Çantamın fermuarını açtı ve çamaşırımı gördü. Kaldırdı. "Ooo!" dedi. "Yaa utandırıyorsun! Kapa şunu!" diye cırladım. "Tamam cici kız." diye mırıldandı. Sonra dışarıya çıktık. Müzik şenliği varmış meğersem. Pelin gitar çalıp şarkı söylüyordu. Biz de dinliyorduk. Mayhoş gülümsemeler vardı. Biraz dolaşmak istedim ama biraz ilerleyince korktum. Geri dönmek istedim ama kayboldum. Bir yandan üşüyordum, bir yandan korkuyordum. Sonra çalıların arasından sesler gelince altıma edicektim neredeyse. Meğersem Mert imiş. "Cici kız, kaybolmuşsun. Kahramanın olayım dedim."
Bende zaten kahramanımı bekliyordum ya! Papucumun kahramanı!"
Sonra beraber yürüdük çadırlara.
Yolda yürürken taşa vurdum. Götüm yere yapıştı. Beni Mert kucaklayarak taşıdı. "Domuz gibisin, baya ağırsın be!"
"Sensin lan domuz! İncecik kızım ben." diye çıkıştım. "Neyse, yoruldum. Dinlenelim." dedi. Sonra biraz sustuk. Mert sessizliği bozdu. "Bir itirafta bulununacağım. Seni gördüğüm akşam beynimden silinsin istedim."
"Bende. Mesela, bana yaptığın o kötülükten sonra senden gerçekten nefret ettim."
"Hayır, nefret etmiyorsun!" diye çıkıştı.
"Ediyorum gerizekağlı! Nefret ediyorum!" "O zaman bende sana bir şey söyleyeceğim. O yanında taşıdığın defteri gördüm. Okudum. En son sayfanda "Hem hayaldin, hem hayal kırıklığı." yazıyordu dediğinde ben "Ee, şey ne demek istiyorsun? Yani ben işte öyle yazdım. Ee, yani çokta ciddi almadım. Sende alma." dedim.
Bana bakarak güldü sadece. Yavaş yavaş dibime kadar girdi. Elini kaldırdı. Yüzümü okşayarak "Yıldızlara bak, küçücük ve sadece iki taneler. O kadar parlaklar ki, o kadar özeller ki, tıpkı senin gibi.
Hem gündüzün geceye olduğu kadar uzak, hemde kıyıların denize yakınlığa kadar yakınlar birbirlerine.
Tıpkı biz gibi. O deniz gözlerini ruhuma açar mısın?"
O arada benim gözlerim doldu. Gözyaşarımı sildi elleriyle. Sonra sarıldı bana. Ben de "Peki keçi." diye karşılık verdim. Sonra yavaşça birbirimize yaklaştık. Beni öptü. Sonra çadırımıza ilerledik. Sabah kalktığımızda halimiz karı kocaları aratmıyordu. Ben kalkmayı denedim ama öküz üzerime çullanıyordu her seferinde. Tam kalktım. Bu sefer bacağımdan tutup çekti. Bileğim burkuldu. Ani bir ses çıkardım. "Hayvan bu adam!" diye mırıldandım. O sırada uyanmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kuralsız
Roman pour AdolescentsBu koku, bu ten, bu dokunuş, bu delilik sarsa bedenimi.