1. BÖLÜM
Kahvemden bir yudum alıp televizyonun karşısına geçtiğimde bugünkü gerginliğimi üzerimden atacak hiçbir şeyin olmadığı gerçeğiyle baş başa kalmıştım. Yaklaşık iki saat sonra çok önemli sayılabilecek bir görüşmem vardı. Eğer işe alınmaya layık görülmesem bile buraya görüşmeye gelmiş olmam diğer şirketlerin belki ilgisini çekebilirdi. Bu kadar önemli bir şirkette pek rütbeli sayılmayan bir işi yapacak olsamda benim için çok büyük bir adım sayılırdı. Üstelik alanım buydu. Her türlü bir şirkette 'sekreterlik' görevini üstlenecektim, en azından iyi bir yerde olmalıydı. Fakat olaya farklı bir açıyla bakmamız gerekirse kendime güvenim sıfırdı. Çünkü bu edineceğim ilk iş ve görüşme tecrübesi olacaktı. Ya işe alınmazsam diye düşünmekten kendimi alıkoyamıyordum
''Kafayı yiyeceğim!'' Sıkıntıyla söylenip kenarda duran yastığı aldım ve kafama gömdüm. Yastığın içine doğru bir çığlık bıraktım ve içimdeki tüm gerginliğin oraya akmasını diledim. Beynimde sürekli ''Ronald Holding'' yazıları dolaşıyordu. 'R' harfini gördüğüm anda midem kasılıyor ve midemdeki şeyleri çıkarmam için beynim beni uyarıyordu.
Birden kendimi patronun masasına doğru kusarken düşündüm. Ağzımdan iğrenç bir şekilde, kahve karışımı bir safranın dosyalarına doğru sıçradığını, hayatımda ilk defa görecek olduğum müstakbel patronumun yüz ifadesini zihnimde canlandırdım. Ve bu andan sonra benim hiçbir şey demeyerek çıkışa doğru koştuğumu. Felaket, kesinlikle. Benim için kıyamet olurdu.
Beynimdeki düşünceleri uzağa itmek için kafamı sağa sola doğru salladım ve derin bir nefes alarak elimde tuttuğum kahvemi dikkatli bir şekilde masanın üstüne yerleştirdim. ''Uyandın mı?'' Kafamı gelen sesle arkama doğru çevirdim. ''Evet, saat 8'de iş görüşmem olduğunu biliyorsun. Seni ben uyandırmadım değil mi?''
‘’Hayır, hayır. Zaten alarmım biraz sonra çalacaktı.’’ Carrie’nin verdiği cevap biraz olsun rahatlamama sebep olmuştu, o yüzden ona hafifçe gülümsedim ve tembel bir şekilde koltuktan kalkıp mutfağa ilerlemeye başladım. ''Bir şeyler atıştırsam yanlış olmaz değil mi? Boş mideyle heyecandan kusmak istemiyorum.''
''Eğer kahvaltını iyi bir şekilde yapmazsan nasıl zihnini açık tutmayı düşünüyorsun? Görüşmedeyken beyninde sürekli yemeklerin dolaşmasını istemezsin.’’
''Peki, kahvaltı hazırlıyorum o zaman,'' diyerek buzdolabına yöneldim ve yapabileceğim şeylerin listesini çıkardım. ''Carrie!'' diye seslendim ona bakışlarım buzdolabına gömülmüşken. ''Ne yemek istersin?''
''Güzel kreplere hayır demem!'' Odasından buraya olan bağırışını zar zor kulaklarımda işitmiş olsamda isteği üzerine malzemeleri çıkarmaya başladım. Sonrasında ise kenarda duran dizüstü bilgisayarımı açmış ve internetten tarif üzerine bir araştırma yapmıştım. Gerekli olan her şeyin evde olduğu tespitini yaptıktan sonra malzemeleri olması gerektiği gibi karıştırıp çırptım.
Yaklaşık yirmi dakika sonra krepler ve taze portakal suyu dahil her şey hazırdı. ''Kahvaltı hazır Carrie!'' diye kibar olmayan bir şekilde Carrie'ye seslendim ve masada ki yerimi aldım. ''Nasıl gideceksin holdinge?'' diye sordu o da karşımı otururken. Kısa bir düşünmenin ardından omuzlarımı silkerek, ''Taksiyle,'' cevabını verdim. Kafasını salladı ve bir süre sonra telefonuna gelen çağrıyla kenardan bir peçete kaparak ağzını temizleyip ayağı kalktı. ''Efendim?'' dedi telaşlı bir şekilde ve odasına doğru ilerledi.
Kendisi kuzenimdi ve ailemin ısrarı üzerine onunla birlikte kalıyordum. Burada tek yaşadığı için bir sorun olmayacağını, evinde bir arkadaşa ihtiyacı olduğunu söyleyerek o da bunu kabul etmişti. Yaklaşık 27 yaşındaydı. Ayrıca erkeklerden nefret ettiğini de hesaba katmak gerekirdi. İncecik beli, siyah saçları, beyaz teni ve genelde sürdüğü kırmızı rujuyla bana bir Tanrıçayı andırıyordu. Huysuz bir Tanrıça.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Boss (Kitap)
ChickLit'Raflarda bulabilirsiniz.' Bu hikayede klasik kötü çocuktan daha fazlası var. Bu sefer ki; daha sert, daha tutkulu, daha ateşli ve daha can yakıcı. Bu, sadist bir patronun ağına yakalanan masum genç kızın hikayesi. by; kamii-sama - #7 in Chicklit