2. Bölüm ''Excuse Me?''

83.9K 1.6K 79
                                    

2. BÖLÜM

Gözleri yakıcı bir delilikle benimkilere kilitlenmişti. Bir an olsun çekme gereği veya merakını saklamayı ön görmüyordu. Başlarda meydan okumayı düşünüp ben de ona gözlerimi dikmiş olsam da bu oyunda galip gelen o olmuştu. Gözlerimi ondan ayırdım ve bana bakmayı kesmesini bekledim. Siniri, dağınık saç uçlarından akıyordu sanki. Bir zehir gibi geldiği ilk andan etrafın havasını değiştirmiş, herkesi emri altına almayı başarmıştı.

''Yeni bir tişört getirmelerini söyle,'' dedi hala bana bakıyorken. Çıkardığı deri ceketi kolunda olan bir kaç kesik izini de beraberinde ortaya getirmişti. Kaşlarım çatıldı. İçimde bu kesiklere neden olan şeyin ne olduğuna dair büyük bir merak oluşmuştu. Düşünmemeye özen göstererek hala ona dikmiş olduğumu fark ettiğim gözlerimi üzerinden çektim ve Jennifer'a baktım. ''Şimdi ne olacak?'' diye sordum fısıldayarak. Yere sabitlenmiş yaşlı gözlerini kaldırıp bana baktı. ''Bilmiyorum,'' dedi büyük bir üzüntüyle. ''Şirket bir hafta kadar ara verir diye tahmin ediyorum. O sırada Bay Ronald'ın bütün mal varlığının Adam'a geçmesini sağlarlar.''

Daha fazla konuşmadım ve bakışlarımı tekrar ona çevirdim. Kulağında telefonuyla biriyle konuşuyordu. ''Üzgünüm anne,'' dedi bitkin bir sesle. Gözlerim tekrar dolan yaşların sıcaklığıyla beraber yanmaya başlamıştı.''Seni alması için birini gönderdim çoktan,'' diyerek devam etti. Ellerini sıkmıştı. Sinirinin veya üzüntüsünün varlığını bir şeyleri inciterek çıkarıyordu. Bunu yaklaşık on dakika önce koridorda sıralanmış olan sandalyelerden birini yere savurduğunda anlamıştım. Ve daha sonra da tekme atarak yaraladığı kapıdan. Son cümlelerini de söyleyip telefonu kapattı ve gözlerini kapatarak içindeki sıkıntının gitmesini dilermiş gibi yutkundu.

''Ben gitmeliyim artık,'' dedim burada gereğinden fazla kalmış olduğumu düşünerek. Çantamı almak için az ön önce Bay Ronald'ın ölmüş olduğu odaya ilerledim. Bir yarım saat kadar önce buradan birinin ruhunun çıkmış olması tüylerimi adeta diken gibi sertleştirmişti. Titreyerek iç çektim ve koltuğun kenarında duran iş çantama ilerledim. İster istemez tekrar masaya baktığım da Jeremy'nin son çırpınışları beynimea deta bir füze hızıyla düşmüştü. Elimde olmadan hıçkırdım ve mutsuzlukla mırıldandım. ''Ah, Tanrım...'' Benim gözümün önünde biri ölmüştü.

Daha fazla dayanamayacağım gerçeği beynimi zorlarken hızlı adımlarla odanın çıkışına ilerledim. Odanın dışına bir adım atmak üzereyken kollarımı saran sıkı bir el beni bundan alı koymuştu. Gözlerimi kırpıştırarak tam yanımda, parmaklarını derime geçirmiş olan kişiye baktım. Adam Ronald.  Eğer bunun şoku altında olmasaydım kolumda hissettiğim acı yüzünden çığlık atardım.

 

Yine de herhangi bir tepki vermedim ve gözlerimi ona dikmeye devam ettim.''Benimle gel,'' dedi ve itiraz hakkı bile bırakmadan tekrar odaya geri sürükledi. Kalbimin sesi kulaklarımda büyük bir uğultuyla çınlıyordu. Gözleri beni bal diyarına sürüklemişti. Sıcak, tatlı ve... ''Babamın sürtüklerinden biri misin?'' ...Korkunç?

''Af edersiniz?'' Söylediği şey zihnimde durmaksızın yankılanmaya başlamıştı. Yanaklarımı ele geçirmiş olan ateşin sinirden ve hissettiğim ağır utançtan kaynaklandığını biliyordum. ''En son odasında sen mi vardın?'' diye devam etti umursamadan. Jeremy'nin koltuğuna oturduğu gibi adını sergileyen altın renkli masa kartını ters çevirmişti. Bunun üzerine kaşlarımın istem dışı yukarı tırmandığını hissettim. ''Cevaplayacak mısın?'' Sinir bozucu derece olan rahatlığı bende onu aniden öldürme isteği uyandırmıştı. Bakışlarımı masada ters dönmüş olan isimden ona kaydırdım ve boğazımı temizledim. ''Evet,'' diye mırıldandım ve bakışlarında ortaya çıkan sertliği iliklerimde hissettim.

The Boss (Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin