Öncelikle bunu bölüm sandıysanız çok özür diliyorum fakat Facebook'ta yapmış olduğum bir açıklamayı burada da yapmam gerektiğine inandığım için en fazla size bu şekilde ulaşabiliyorum. Kendimden kısaca bahsetmek istiyorum, daha doğrusu yazarlık geçmişimden. Kendi kendime yazdığım, yarım bıraktığım, sadece kafamda kurgulamış olup kağıda dökmediğim 10'un üzerinde hikayem var ama bunlardan sadece 2 tanesini şuana kadar yayınlama cesaretini gösterdim. Birincisi Just-In Time isimli, Justin Bieber fanfiction adı altında olan bir hikayeydi. Yayınladığım ilk hikaye olduğu için benim içi çok özeldir. Ayrıca çok fazla amatör olmuş olmama rağmen beğenilerimin tavan yaptığı, kısacası en parlak dönemimi yaşadığım bir hikayeydi benim için. Wattpad'de neredeyse okuyucusu yok fakat Facebook'ta 700 kişiyi aşkın bir kitleye sahiptim. Bazılarımız için az olsada ilk deneyimime göre benim için çok fazlaydı, ki hala da öyle.
Bir diğeri ise; The Boss. Bana göre yazım tarzım açısından çığır aştığım bir hikayeki daha iki aydır yayın altında. Tabii kendimi geliştireceğim çok daha uzun yıllarım var önümde. Her neyse. Grinin Elli Tonu hakkında olan benzetmeler için tek bir şey söylemek istiyorum. Ben bu hikayeyi ilk kez Facebook'ta yayınladım, sonrasında burada yayınlamaya başladım ki o zamanda daha o kitabı okumamıştım. Daha ilk tanıtımı yayınladığımda bu tür yorumlarla karşılaşmıştım o yüzden merak edip okudum. Demek istediğim, kitabı okuyup hikayeyi yazmaya başlamadım. Tamamen okuduğunuz şeyler benim hayal gücümden çıkmadır ve açıkçası yazarken Elli Tonu aklıma dahi gelmiyor. Yazar ile hayal gücümüz benziyor ise benim bu konuda yapabileceğim bir şey yok. Sizin okuduğunuz Adam karakteri tamamen benim kendi kafamda oluşan bir karakter, Christian çakması bir karakter değil. Bunu yapmayacak olgunlukta ve deneyimde olan bir insanım.
Geleyim asıl olaya; kötü yorum kaldıramama gibi bir özelliğim var. Kendimi tek bir olumsuz yorumla karşılaşsam dahi tüm dünya tarafından aşağılanmış gibi hissediyorum ki bu farkında olduğum ve hiç beğenmediğim bir özelliğim. Mükemmeliyetçi bir insanım ve bu yaptığım şeylerde önüme çok taş koyuyor. JIT'i de düşen beğeniler, eksilen yorumlar nedeniyle aniden bitirmiştim. The Boss öyle olsun istemiyordum açıkçası fakat en başından beri kısa olacak diyordum zaten. Son zamanlarda fazlalaşan 'Grinin Elli Tonu''na benziyor yorumları, düşen beğeniler ve hikayenin sıkıcılaştığını söyleyen kesim yüzünden daha erken bitmesine karar verdim. Hikayeye katmak istediğim çok şey var fakat yazarken zevk almıyorum açıkçası. Sıkılmaya başladım ve bu doğal olarak bölümün gecikmesine, iyi bir performans çıkarmamama neden oluyor. Gidecek bir 10-15 bölüm daha var gerçi, hemen bitmeyecek fakat açıklama yapma gereği duydum. Aslında aklımda 8 bölüm sonra bitirmek var, emin değilim. Gidişat nasıl uygun görürse ayarlayıp bitireceğim. Diğer bir konu; bir kaç ay önce Ask.fm'de bir daha çete hikayesi yazmayacağımı söylemiştim ama gördüğümüz üzere silahlardan uzak bir 'kötü çocuk' başarabildiğim bir olay değil sanırım. Çete değilde çok daha güçlü bir türde bir mafya hikayesi yazmak istiyorum. Ama tabii ki TB bittikten sonra. Aklımda yazmaya ara vermekte vardı fakat bunu yapabileceğimi sanmıyorum. Her neyse, demek istediğim TB önümüzde ki 10 bölüm içinde bitmek üzere ve daha sonra 2 haftalık bir ara sonrasında yazmayı özlemiş olduğum bir türde hikaye ile karşınıza çıkmak istiyorum. Tabii bu kaplumbağa hızında yayınlanan bölümlerle yaz tatilinin yarısına kadar TB devam edecek gibi duruyor fakat belli olmaz. Hepinize iyi akşamlar diliyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Boss (Kitap)
ChickLit'Raflarda bulabilirsiniz.' Bu hikayede klasik kötü çocuktan daha fazlası var. Bu sefer ki; daha sert, daha tutkulu, daha ateşli ve daha can yakıcı. Bu, sadist bir patronun ağına yakalanan masum genç kızın hikayesi. by; kamii-sama - #7 in Chicklit