03.03.2017
Derin bir nefes çekti içine. Sanki son nefesi olduğunu bilir gibiydi. İçine çektiği nefes tüm hücrelerine ulaştı. Sonra bir daha nefes alamadı. Almaya çalıştığı her an dahada güç bir hâl alacağını biliyordu durumunun.
Dinenmedi,
Direnemedi,
Aslında direnmek istemedi...Kendini bıraktı uykunun kollarına. Sonsuz bir uykuya. Bir daha gözlerini açamayacağını bilir gibi kapattı. Gözlerinin arsdından kaçan gözyaşıyla beraber. Yığılmıştı aciz bedeni insanlar gibi soğuk betona. Ölmek için çok güzel bir yer olmalıydı burası, kimsesiz.
Kimsesiz olduğu için seçmişti belki de burayı. Ruhunun yaraları kanamaya başladığı zaman onlarca kişi vardı yanında. Ama onca kişi arasında yapayalnızdı. Belki bu yüzden burayı seçmişti. Ona yardım ediyordu burası; ölüme yardım ve yataklık etmekten suçluydu kimsesizlik.
Kulaklarında yavrusunun sesleri çınlamaya başladı. O küçük yavrusunun kokusı burnunun ucundaydı ama o nefes bile alamıyordu. Almak istedi. Son kez yavrusunun kokusunu içine çekmek istedi. O küçük ellerini hissetti karıncalanan ellerinde. Tutmak istedi o elleri...
Küçük bir nefes ve yavrusunun kokusu. Sonra ellerinde yavrusunun yumuşaklığı. Kulağında yavrusunun kahkahası.
Ve ölümün sıcak kolları...
Kaçınılmaz son.
Bu zamana kadar yanımda oldunuz. Acılarıma ortak oldunuz. Ve 1k olduk. Kitabın adını değiştirdim üç defa ama bu tam oldu: EFGÂNUM. Anlamı 'İNİLTİ' demek. Ne çok inilti okudunuz değil mi bu kitapta. Bazı arkadaşlarının içini acıtmışım, Özür dilerim. Bazı arkadaşlarının acılarını tekrar gün yüzüne çıkarmışım, Özür dilerim.
Bir daha bölüm atıp atmamakta emin değilim. Çünkü yazdığım her kelimede kalbim acıyor. Zaten sağlığım da el vermiyor. Bu bölümü de rahatsızlandığım zaman yazdım. Arkadaşım kağıt kalem verdi. Yazınca rahatlarım diye.
Allah'ın izniyle yeni bölüm yayınlarım inşallah.
Mutlu kalın!