*Harry*
Ben yürümeye çalışırken, bir de Louis'i tutmaya çalışırken, Louis resmen sürünüyordu. Salak salak durduk yere kavga çıkmıştı.
"Louis, amacın neydi cidden? Hem biraz yürümeye çalışsan diyorum."
Louis, güldü ama canı acımış olacak ki inlemeyle gülüşünü durdurdu. "Harry, ben bir şey yapmadım. Hem ben burda ölüyorum sen bana hesap soruyorsun." Uzunca bir ofladım ve pes ettim. "Tamam tamam. Bir şey sormuyorum. Hadi yardım et sende. Yürümeye çalış biraz." O da biraz yürümeye çalıştıktan ama yürüyemedikten sonra yoruldum. Durdum ve biraz dinlendim.Liam adamı sakinleştirmiş, Zayn de Niall'ı bulmuş olacak ki yanımıza geldiler.
Louis, Aiden'in yardımını istemedikten sonra, Aiden o gıcık Briana'yı da alıp gitmişti. -iyi ki gitmişti.- Ama gerçekten yardım gerekiyordu. Bu yüzden Liam'dan yardım istedim.
O da, Louis'in diğer koluna girdiğinde, sonunda düzgün yürüyebiliyordum. Nedenini bilmiyorum ama Liam ve Zayn'in evine gelmiştik.Geldiğimizde Louis'i direk bir odaya çıkarmıştık. Şuan ise hepimiz Louis'i getirdiğimiz odadaydık. Niall, uykusuzluğa dayanamayıp, uyumak için başka bir odaya gitmişti. Çocuk haklıydı da. Yorucu bir gündü ve akşam olmuştu.
Zayn, pansuman malzemelerini getirip, odasına gitmişti. Yani pansuman bana kalmıştı. Liam da aşağı inmişti. Hayır diğerlerini anladım da Liam durumu biliyordu. Niye beni yalnız bırakmıştı ki Louis'le?
Gidip malzemeleri aldım ve Louis'in uzandığı koltuğun köşesine oturdum. O güzel yüzünün çoğu yerinde kan vardı. Kanlar kurumuştu, onları temizlemeliydim. Bir kaç yer kızarıktı, oralara da krem gerekliydi. Önce, gözlerinin içine bakmamaya çalışarak yüzünü temizledim. Sonra, kızarıklıklar için krem sürdüm. Bu süre boyunca sadece sızlanıp durdu. Şimdi ise yaralara yara bandı yapıştırmalıydım. Elime bant kutusunu aldım.
Her ne kadar onun etkisine girmek istemesem de, yutkunarak ona daha fazla yaklaştım. Yutkunmamı duymamasını umdum ve yavaşça öpmek istediğim dudaklarının kenarına bandı yapıştırdım.Şimdi kaşına da yapıştırmam gerekliydi. Bu yüzden kafamı kaldırdım. Kaşına yapıştırırken, nefesini çenemde hissetmek her ne kadar beni benden alsa da yutkunmakla yetindim. "Harry?" Sesini duydum ve kaşına bakmak için kaldırdığım kafamı, mesafe açmadan onunla aynı hizaya getirdim.
Uğruna ölebileceğim güzel gözleri bana bakıyordu ve bu bile beni öldürmeye yeterken, verdiği nefes dudaklarıma çarpıyordu. Gözlerimiz sanki kenetlenmişti ve konuşmadan öylece bakıyorduk.
Çok yakındık ve beynim düşündüğü her saniyede onu öpmek istiyordu. Ama yapamazdım. O gözlerini kırpıştırıp bana biraz daha yaklaşırken, tepki veremiyor, yada hareket edemiyordum.
Ne yapacağımı ve onun mükemmel dudaklarını düşünürken birden odanın kapısı açıldı ve içeriye Liam girdi.Gözlerini ve ağzını aynı oranda açarak şaşkınca, kedi yavrusu gibi bir Louis'e bir bana baktı. Sonra gülümsemesi görünmesin diye kafasını yana çevirdi. Ama ben görüyordum işte. "Oops. Ben böldüm sanırım. Kusura bakmayın ben gidiyorum. Siz devam edin. Gidiyorum. Ama siz devam edin yani. Hadi siz devam edin bende gideyim." Liam, kapıyı kapatıp çıktığında, bende ayağa kalktım.
"Bundan sonra önüne gelene küfür etmemelisin Louis. Bak sonunu gördün mü? Zarar gören sensin. Bende yatmaya gidiyorum. Pansuman bitti zaten. Gece bir şey olursa seslenmen yeter."
Cevap vermesine izin vermeden, utanç ve hızla odadan çıktım. Uyumam için bana hazırlanan yere geldiğimde kalbimi hissetmiyordum. Uçmuş gibiydi. Yada çok hissediyordum. Çok fazla atıyordu. Yakınlaştığımız için heyecanla, Liam ortama sıçtığı için birazcık üzüntü ve sinir ile yorganın altına girdim. Gülümseyerek, gözlerimi kapattım.