sonsuza kadar mutlu yaşadılar; e=mc²

196 13 0
                                    

(Sanırdım ki hikayeler insanlardan doğar, oysa hikayeler insanları doğururmuş.)-(sevgili okur hala hatalı yazılarım olabilir; şimdiden özür dilerim.)

*****

Çocukluğumda hep sirke gitmeyi istemişimdir; hani filmlerde gösterilen renkli ışıklar eğlencelerle dolu olanlardan; rengârenk çadırlar, pamuk şekerleri, palyaçolar ve bir sürü eğlence iç içe, bir çocuğun istediği türden. Şimdi halime bakıyorum da istemeden o sirke girmiştim ve o sirkte tuhaf aynalar çadırında yaşıyordum. Her baktığım aynada; göz benim-algı benim olsa da kendimi göremiyordum.

Gitmeli...

Kaçmalıydım.

Yeniden, yeni bir başlama noktası bulmalıydım.

Sonsuza kadar mutlu olmak, sonsuzluk gibi uzak görünse de en azından bir son bulmalıydım.

Ben bir fizikçi değilim ya da matematikçi, biraz insanım sadece...

e (cismin enerjisi) ben.

=

m (cismin kütlesi) yaşamdaki hareketlerim.

c (ışık hızının karesi) yaşamın etrafımdaki hareketleri.

² (çarpan) bütün hareketler ve sınırları.

Yine de yapmam gerekeni yapıp; kumsala, heykeli bulduğum yere taşımış, o ana kadar ki yazılarımı son sahibine, ateşe bırakmıştım; ihtiyarın kendi yazdığı notlar dahil.

e=mc² hayatta anlamı çok olabilir, benim içinse bir anlamı vardı; hayatın bütün sınırları ve hareketleri çarpı yaşamdaki hareketlerim=ben.

Hayattaki her şeyin değişken olması, değişmeyen tek gerçeğinse fizik kuralları olması, yazdıklarımın ateşte can çekişmeden ölmesi benim için yeterli bir kanıttı, daha önemlisi; bana yeni-yeniden bir başlangıç bırakmasıydı. Geri dönmeyi istemediğim bir başlangıç.

O kasabada, heykeli bıraktığım son saatlerimde yanımda olanlar benim gerçeklerimdi.

Gece.

Ateş.

Bir şişe şarap, iyisinden.

Deniz ve kumsal,

Yanımda ihtiyarın bırakmamı istediği yazılarda vardı; ama çocuksu merakım ölmüş, kim, neden, niçin gibi soruları bir yetişkin kadar az sormaya karar vermiştim. Yetişkin olma cabası bile insanın (en azından benim) çocuksu tarafını öldürmeye yetmişti. Sahip olduklarımla mutlu olmayı öğrenmiştim. Ve o sahil kasabasında sahip olduklarım...

Gece kadar karanlık bir gelecek.

Ateşte yanan bir geçmiş.

Bir şişe şaraba sığdırdığım hayallerim.

Birbirinden ayrı duran akıl ve kalbim.

İhtiyarın bıraktığı notları unutmamak lazım; okuyamadığımdan değil, ölen çocuk tarafım yüzünden, artık merak etmiyordum. Gece kadar siyah bir beze sarılmış yazıların arasında başka siyah beze sarılı kısa bir dal parçası, aynı kısalıkta bir not bırakmıştı. Notta; Nasri Bandar adında birinden bahsetmişti. Adamı çınar ağacı kadar iri olduğunu gözlerininse o çınarın yaprakları kadar yeşil olduğunu yazmıştı.

'Senden bir iyilik istiyorum evlat, hayatım kadar önemli... Eminim ki istediğim başta anlamsız görünse de bu iyiliği benden çok kendine borçlusun. Bıraktığım emanetleri benim için teslim et, teslim ettiğinde sana bir isteğin var mı diye soracak; ne istersen iste yerine getirecek. İstediğin ne olursa evlat. Unutma yazan canlı halim, gelecekte bir gün, geçmiş bir zamanda görüşmek üzere, aradığını bulman dileğiyle...'

Kırık İnci (ASKI'ya ALINDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin