Evet iç sesim de konuya dahil olduğuna göre artık gerçek dünyaya dönebilirim.Sonunda hayaller aleminden çıkıp gerçek dünyaya dönebilmiştim. Şu an Berk ile annemin kaldığı odaya doğru ilerliyoruz. Annemin odasının kapısına geldiğimizde kapıyı tıklatıp içeri girdik. Annem yatağında uzanmış kolundaki serumla oynuyordu. Onun bu masum görüntüsünü saatlerce izleyebilirdim. Seruma baktığımda bitmek üzere olduğunu fark ettim. Annem bizi gördüğünde hemen 'Ne zaman çıkacağım?' gibi ardı arkası kesilmeyen sorularını sıralamaya başlamıştı bile. Serum bitince gideceğimizi söylediğimde oflayıp tekrar serumuyla oynamaya başladı.
. . .
Serum sonunda bitmişti , doktorlar annemin serumunu çıkarıyordu. Annem serumu çıktığında bize de odadan çıkmamızı söyledi. Yaklaşık iki dakika sonra annem günlük kıyafetlerini giyip odadan çıktı. Berk bizi bırakmak isteyince itiraz etmedik. Berk bize hastanenin dış kapısına kadar eşlik etti sonra da burada beklememizi söyleyip arabasını almak için otoparka doğru yola koyuldu. Berk arabasıyla bizim önümüzde durduğunda annemle arabaya bindik. Ve evimizin adresini verdim. Berk arabayı sürerken ben de camın yansımasından onu inceliyordum. Kızılımsı ve kıvırcık saçları , içimde bir yerler de onları mıncırma isteğiyle dolup taşıyordu. Gözleri ise kahverengiydi , açıkça söylemek gerekirse pek te bir özelliği yoktu. Arabayı çok dikkatli sürüyordu. O arabayı sürerken aramızdaki bağ tamamen kesiliyordu sanki.
'Resmen gözlerinle yedin çocuğu'
"iki dakika sus be iç ses"
Annemin ve Berk'in aynı anda bana dönmesi ile bunu dışımdan söylediğimi fark ettim. Utanmıştım , fakat utanınca kızaramayan tiplerden olduğum için şanslıydım. Annem arkadan
"Bir şey mi dedin tatlım?" diyince hayır anlamında başımı iki yana salladım , annemde anladım dercesine kafasını salladı. Berk ise uzaylı görmüş masum köylü gibi bize bakıyordu. Ne yani neden insanlar böyle yapınca bize değişik bir yaratıkmışız gibi bakıyordu ki. Berk ise kısa bir bakışmadan sonra tekrar yola odaklandı. Bende camdan dışarıyı izlemeye koyuldum. Aslında pek dışarıyı izliyor sayılmazdım , gözlerim sürekli Berk'in camdaki yansımasına kayıyordu. Aslında bu beni pek rahatsız etmiyordu ama ben kimseye aşık olmamıştım , bu duygu benim için çok yabancıydı. Aşık olmaktan korkmuyordum , aşık olmayı sadece zihinsel bir zayıflık olarak görüyordum. Birine sebepsiz yere bağlanmak , sadece onun yanında huzur bulmak. Ve hikayenin sonunda ise sadece onun yanında huzur bulduğun kişi sen daha ne olduğunu anlamadan seni bir anda silip atıyordu. Bunlar gerçekten saçma şeylerdi. Bunlara ayıracak vaktim yoktu. Bunları düşünürken nasıl bir anda bu konuya geldiğimi düşündüm.
Lütfen oylar artsın okurcuklarım , hikayenin okunma sayısı gün geçtikçe daha düşüyor ve bu beni gerçekten çok üzüyor. Kısacası lütfen vote ve okunmaları arttıralım okurcuklarım. seviliyorsunuz :))
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAHTAN GRİYE
ChickLitSürtük bir kız bir çocuk için ne kadar değişebilir ki (!) Böyle düşünenlerin aksine Dolunay sevdiği çocuk için bütün önyargıları yıkıp kendini baştan aşağı yeniledi , ve başardı. O beyaz olamasa da siyahtan griye dönecekti.