Uzun bir bölümle karşınızdayıım. Bu bölümü daha önceden çok severek izlediğim bir Disney Channel filminden esinlenerek yazdım. Bence güzel bir bölüm oldu. Sizler de görüşlerini belirtirseniz ve olmazsa olmaz, votelerinizi bana sunarsanız gerçekten çok mutlu olurum. Keyifli okumaalaar :* xdestiiny
''Tam 45 dakikadır bu lanet ormanın içinde dolaşıp duruyoruz, sonuç? Başladığımız noktadayız! Duralım artık, ben çok yoruldum.''
''Alexis, sızlanıp durma yapacak başka bir şeyimiz yok.'' Durdu ve suratına hastalıklı bir gülüş ekleyip konuşmaya devam etti.
''Ama sen benimle burada bir gece geçirmek istiyorsan, senin için bir istisna yapabilirim''
Göz kırptı.
Lanet olsun!
Lanet olsun!
ve bir kez daha,
Lanet olsun!
Her şey, ben arabadan indikten sonra Harry'nin de peşimden gelmesiyle başladı. Birilerine rastlama umuduyla ormanın derinliklerine doğru ilerlemeye başlamıştık. Daha sonra ne mi oldu? Arabanın yolunuda kaybettik. Arabayada dönemiyoruz, mükemmel değil mi! Her şey güzel gidiyormuş gibi, ''lanet olasıca'' telefonlarda çekmiyor. Ah, tanrım!
''Ben pes ediyorum tamam mı? Ayaklarım şişti, yürüyecek halim kalmadı ve havada kararmaya başladı. Kabul et Styles, bu sefer o ''ben her şeyi bilirim, ben mükemmelim'' tavırlarında yerle bir oldu. ''
''Şuan bulunduğumuz durumda bile hala bana laf sokma çabasındasın Alex. Ama lütfen artık o çeneni kapa tamam mı? Sana bir şey söyleyeyim mi, ben şuan çok huzurluyum, mutluyum. Her zaman her yerde olan paparazziler yok, hayatımı yöneten sevgili(!) yönetim yok, üzgün olsam bile gülümsemek zorunda olduğum kameralar yok, Harry Styles olmak zorunda değilim ve sende izin ver de, bunun tadını çıkarayım!''
Gerçekten şaşırmıştım, ağzımı açtım ama diyecek bir şey bulamadım. Bu sefer ağzımın payını almıştım, kabul!
Biraz daha yürüdükten sonra Harry büyük bir gölün etrafındaki kayalıklara yöneldi. Bende yanına gidip, şişmiş ayaklarımı dinlendirme fırsatı bulabildim. Aramızdaki sessizliği bozan taraf ben oldum.
''Harry Styles olmak zorunda değilim derken ne kastettin?''
Gözlerini gözlerime dikti ve bir süre konuşmadı.
''Sadece ne bileyim, kendimi şuan Harry Styles değil de, sadece Harold gibi hissediyorum. Gerçek benmişim gibi. Bu sektöre girdiğimden beri ilk kez böyle hissediyorum sanırım. Senin yanındayken kendim olabiliyorum. ''
Sustu ve gözlerimin içine doğrudan bakmaya devam etti. Gözlerimizin temasını daha fazla devam ettiremeyecek duruma geldiğimde konuştum.
''Bana öyle bakma''
Sanki hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi söze girdi.
''Sana nasıl bakıyorum ki?''
''Etkilemeye çalışıyor gibi.''
Suratını kocaman bir gülümseme kapladı.
''Peki başarılı olabiliyor muyum?''
Kafamı kaldırmadan aşağı yukarı ''galiba'' anlamında salladım. Harry bu durumdan yeterince zevk alıyormuş gibi görünüyordu. Daha fazla suratında ki gülüş büyümeden, ayağa kalkıp tişörtünü çıkardı.
''Harry napıyorsun?''
''Tişörtümü çıkarıyorum.''
''Ciddi olamazsın, nasıl anlayamadım ki ben bunu!''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Troublemaker Styles!
Fanfic''Sevmediğin ot burnunun dibinde bitermiş.'' sözünün anlamını benimle birlikte öğreniceksiniz. Nasıl mı? Gelin size birazcık bahsedeyim. Siz hiç nefret ettiğiniz bir grubun ''ukala, arsız, uyuz ve en kıvırcık'' üyesiyle başa çıkmaya çalıştınız mı? ...