Kris dakikalardır sayfalarını karıştırdığı dosyayı masanın üzerine attı ve karşısında tırnaklarını eline batırmış ürkek bir bakışla onu inceleyen çocuğa döndü.
"Beni hatırlıyor musun Tao?"
Tao gözlerini kırpıştırınca iç çekti ve elleriyle ilk önce kendini ardından başını işaret ederek tekrar etti.
"Beni. Hatırlıyor. Musun?"
Tao koltuğa iyice gömüldü ve bir süre duraksadıktan sonra kafasını yavaşça sağa sola salladı. Kris tuttuğu nefesi verirken kendine sabırlı olması gerektiğini hatırlattı. Zaten onu hastaneden çıkartmaya karar verirken hiçbir şeyin kolay olmayacağımı biliyordu. Cebinden küçük bir penguen fotoğrafı çıkartıp Tao ya uzattı. Daha sormadan Tao ufak bir sevinç çığlığı atarak fotoğrafı elinden kapmıştı.
"Pororo!"
"Evet, o lanet çizgi film kahramanını hatırla ama beni hatırlama." Kendi kendine söylendi ve masanın üzerindeki dosyayı alarak ayağa kalkıp pencereye yöneldi.
[Hasta Ad-Soyad: Huang Zi Tao
Yaş:18
Hastaneye getirilme nedeni: Aşırı derecede mazoşistlik.
Tedavi süresi:Bir sene.
Hafızasında bazı kayıplar söz konusu olsa da, hasta tamamen iyileşmiş olup-]Kris gözlerini dosyadan ayırıp koltukta fotoğrafla konuşan çocuğa baktı. İyileşmek? Canları cehenneme, bu iyileşmekse Kris Tao'nun hasta halini tercih ederdi. Tabii o hastaneye yatırılmadan önce gerçekten hasta olsaydı. Kris hatırlıyordu, Tao'nun unutmak için delirmeye mecbur bırakıldığı her şeyi.
#Flashback#
"Tao. Gitme." Sesindeki çaresiz tonu gizlemeye çalışırken, bakışlarını koridorun ortasındaki çocuğa odaklamıştı.
"Beni sevmiyorsun Kris, ve bu.. Bu giderek daha çok acıtıyor."
Kris dudaklarını araladı. Sözcükler dilinin ucundaydı, ne yapmak üzere olduğunu fark edince kendini frenledi ve hızla ağzını kapattı.
"Biliyordum.." Tao'nun sesi parçalanmış şeylerle doluydu. Aşkı, hayalleri, umutları. Hepsi kırılmıştı ve bu incinmişlik sesine yansıyordu. "...çok kötüsün Kris."
Tao arkasını dönüp yürümeye başladığında Kris hayatında ilk kez ne yapacağını bilmediğini fark etti. Farkında bile olmadan bağırdı.
"Evet, kötüyüm!" Tao'nun adımları yavaşladı. Kris bundan destek alarak etrafa baktı ve kimsenin olmadığına emin olduktan sonra devam etti. "Çünkü ben bir şeytanım. Senin şeytanın."
~
"Sen... Ciddisin."
Tao şok olmuş halde karşısındaki çocuğa bakıyordu. Kris ise Tao haricinde her yere.
"Ciddiyim."
"Ama bu delilik. Bu yüzden mi bana dokunmuyordun?"
Kris yavaşça başını salladı. "Eğer sana dokunursam, acı çekersin. Ben ateştenim. Seni yakabilirim."
Tao beklenmedik şekilde Kris'in çenesini tutup yüzünü kendine çevirdi ve dudaklarını dudaklarına bastırdı. Kris gözlerini kocaman açmış, Tao'nun kapalı gözlerine bakakalmıştı.
Tao ise kendiyle mücadele ediyordu. Kris haklıydı, bu yakıyordu. Deli gibi acıtıyordu ama Tao canının yandığını fark ettirecek bir şey yaparsa Kris'in onu korumak için uzaklaşacağını biliyordu. Tanrı biliyordu, bu daha acı olurdu. Kris'in gitmesindense diri diri yanmaya razıydı.
Kris nihayet kendine geldiğinde geri çekilmesi gerektiğini hatırlayabildi. Tao nefes nefese Kris'e bakıyor ve gülümsüyordu. Dudakları soyulmuş ve kızarmıştı. Alt dudağındaki bir çatlaktan kan akıyordu. Kris onun incindiğini ve buna sebep olanın kendisi olduğunu fark edince kendine hakim olamayıp ayağa fırladı ve eşyaları oradan oraya savururken bağırmaya başladı.