"Beni seviyordu Luhan." Kyungsoo elindeki yüzüğe bakarak konuştu. Bu, Kai'nin gitmeden önce Kyungsoo'nun parmağına taktığı yüzüktü. "Beni seviyordu, o halde neden gitti?"
"Soo..."
Luhan mırıldanırken yanındaki çocuğa beceriksizce sarıldı. Kai gideli bir hafta olmuştu ve gittiğinden beri Kyungsoo salonun ortasındaki çadırdan sadece temel ihtiyaçlarını giderebilmek için çıkıyordu. Üç gün önce girdiği bir sinir krizinde, evdeki tüm aynaları parçalamıştı. Ne zaman konuşsa, ağzından sadece iki cümle çıkıyordu.
'Beni seviyordu. O halde neden gitti?'
Luhan Kyungsoo'nun yine dalıp gittiğini fark edince iç geçirerek çadırdan çıktı ve mutfaktaki Sehun'un yanına gitti.
"O iyi mi?" Sehun Luhan'ın mutfağa girdiğini fark edince ocaktaki çorbanın altını kapattı.
"Hayır, hala aynı. Sehun, korkuyorum."
"Biliyorum Luhan. Ama Kai'nin durumu da pek iç açıcı değil."
Luhan iç geçirerek Kyungsoo'ya yemek götürmek için bir tepsi hazırlamaya başladı. Sehun'un iç açıcıdan kastının ne olduğunu biliyordu. Kai sabahları bir köşede oturup kuru hıçkırıklar çıkararak titriyordu. Geceleriyse Kyungsoo'yu ziyaret ediyordu. Kyungsoo'ya bakarken gülümsüyordu ama bu korkutucu şekilde acı dolu bir gülümsemeydi.
Luhan Kai'nin gülümserkenki halini hıçkırırkenki halinden daha çaresiz buluyordu. Çünkü Kai, sanki gülümsemeye mecburmuş gibi gülümsüyordu. Eğer Kai gülmezse Kyungsoo üzülebilecekmiş gibi. Kyungsoo, Kai'yi görebiliyormuş gibi... Zorlama bir gülümseme, en acı hıçkırıklardan daha zavallıca, daha can yakıcıdır."Zırrr!"
Kapı zilini duyunca bakışlarını hazırlamakta olduğu tepsiden Sehun'a çevirdi. Zil ısrarla çalmaya devam ederken Sehun alt dudağını ısırdı.
"Ben açarım, Kris falandır herhalde."
"Ya da Kyungsoo'nun ailesi. Bu hafta ya da ondan sonraki hafta tatilden döneceklerini duymuştum."
Sehun saçlarını karıştırdı ve kapıyı açmak için mutfaktan çıktı.
"Nerede o?!" Kapı açılır açılmaz minik bir beden içeri fırlamış ve odaları dolaşarak bağırmaya başlamıştı. "Kyungsooo! Kyungsoo!"
Luhan mutfaktan çıktı ve odalara girip çıkan Baekhyun'a hitap ederek seslendi. "Salonda."
Baekhyun Luhan'a dönerek başını salladı ve elindeki poşetlerle beraber salona geçti. Sehun Luhan'ın yanına gelip fısıldadı."Evet, burası tamamen kırık kalpler oteline döndü. Öpeyim geçsin servisi mi açsak?"
~*~
"Beni seviyordu Baekhyun... O halde neden gitti?"
Kyungsoo aynı cümleyi söylerken Baekhyun'a bakmamıştı bile. Baekhyun gözlerini devirdi ve getirdiği poşetten bir çikolata çıkartarak Kyungsoo'nun eline tutuşturdu.
"Bu önemli mi sence? O gitti ve sen hala ağlıyorsun Kyungsoo. Ağlaman hiçbir şeyi geri getirmez. Sen bu haldeysen, ben ne yapayım?"
"Siz hala barışmadınız mı?" Kyungsoo hipnozdan çıkmışçasına gözlerini kırpıştırdı ve elindeki çikolatayı ambalajından çıkarttı.
"Hayır, boşanacağız. Yarın sabah duruşma var."
Baekhyun omuzlarını silkti, fakat Kyungsoo onun alt dudağının titrediğini rahatça görebiliyordu.
"Senden hiç özür diledi mi?"
"Diledi. Telefonuma mesajlar attı, yalvardı. Okul yoluna gül yaprakları bile serpti."