Yoongi sonunda mutfağı güzelce temizlemiş ve düzenlemişti. Aç kalmamak için dolabında bulunan alternatif sandviçlerden birini almıştı. Elindeki tabak ve portakal suyuyla beraber mutfağıyla ortak alanda bulunan salonuna gitti. Günlerdir birkaç kelimeden ötesine gidememişti. Artık kitabının sonuna bir karar vermesi gerekiyordu.
Elindekileri ortada bulunan sehpaya bırakarak bilgisayarını kucağına aldı ve koltukta yarı uzanır vaziyete geçti. Kitap taslaklarını bilgisayarında aratacağı zaman Skype'ından gelen bildirimiyle duraksadı. Erkek kardeşinden gelen bir mesajdı. Mesajda "müsait misin? seni özledim." yazmaktaydı. Gülümseyerek görüntülü arama göstergesine tıkladı. Bilgisayarı koltuğun üzerine koyarak yatmış olduğu yerde doğruldu ve üzerine çeki düzen verdi. Kardeşi ekranda belirdiğinde gülümseyişi genişlemişti. Ekrana doğru el salladı.
"Hyung, saçların... Harika görünüyorlar!"
Yoongi, kardeşinden almış olduğu iltifatla beraber utançla elini birkaç gün önce boyadığı saçları arasına daldırmıştı. Siyah renk, bunca zamandır denedikleri arasında ona en çok yakışandı. En azından Yoongi böyle düşünüyordu.
"Değişiklik iyi gelir diye düşündüm."
"İlham için mi?"
Yoongi başını olumlu anlamda sallayarak onu onayladı. İlham için yeni şeyler deneyip duruyordu.
"Peki ortaya bir şeyler çıktı mı?"
Siyah saçlı genç bu sefer başını olumsuz anlamda salladı. Pek işe yaradığı söylenemezdi. Aklı durmuş gibiydi.
"Pekala. Hoseok beni aradı. Sana ulaşamadığını söyledi. Telefonlarını bilerek açmıyorsun, biliyorum. Onunla konuşmayı düşünmüyor musun?"
Omuz silkti. Bunu gerçekten de istemiyordu. Onunla dost kalmayı elbette istiyordu. Fakat geçen günlerde aldığı 'yeni sevgili' haberiyle beraber onunla iletişimini kesmişti. Bu, canını yakmıştı.
"Hey, eve erkek mi attın?"
Namjoon'un söylemiş olduğu şeye Yoongi anlam verememişti.
"Ne?"
"Arkada birinin kolunu gördüm?"
Yoongi hızla arkasına dönerek etrafı kolaçan etti. Gözleriyle her bir noktayı aradı, fakat kimse yoktu. Önüne dönerek kardeşin el hareketi çekti.
"Komik olduğunu mu sanıyorsun?"
"Şaka yapmıyorum. Birinin kolunu gördüğümü sandım. Bir-iki bardak içki içmiştim. Sanırım kafam güzel."
"Pekala, görüşürüz sürtük."
Sarı saçlı kardeşi ona karşılık olarak öpücük atmıştı. Yoongi, buna göz devirdi.
Kendi kendine güldü. Çatlak bir kardeşi vardı.Sol tarafında bulunan sandviçine uzandı ve onu eline alarak ondan bir ısırık aldı. Yaz akşamıydı ve kısa kollu giyinmişti. Buna rağmen üşüdüğünü hissetmişti. Ayağa kalktı ve elindekini tabağa geri koydu. Cam kapıya doğru ilerledi. Yavaş adımlarla hareket ediyordu.
Dışarda hissettiği hareketle birlikte bakışlarını o yöne çevirdi. Görmüş olduğu şey, kendisinin çivi gibi bulunduğu yere sabitlenmesini sağlamıştı. Üstü başı kanlar içinde; bir elinde yayı, diğer elinde baltası ve omuzunda da oku; yüzünde maskesi olan bir adam kendisine bakmaktaydı.
(Maskesi bu)
Kalbi korkuyla beraber hızlanmıştı. Bir süre karşısındakine dehşete düşmüş bir şekilde baktı. Aklını topladığında tüm gücünü ayaklarına vererek cam kapıya doğru koştu. Onu sıkıca kapatıp kilitleyerek korkuyla geri çekildi. Adam olduğu yerde duruyor ve kendisine bakıyordu. Maskesinin altından nasıl bir yüz ifadesine sahip olduğunu bilemiyordu, fakat kendisine güldüğüne adı gibi emindi.
Hızla etrafında döndü, telefonunu aradı. Her yere baktı; koltuğa, sehpaya, yerlere, mutfak tezagahına.
Fakat bir türlü bulamadı. Kafasını kaldırıp dışarıya baktığında maskeli adamın daha da yaklaşmış, camın önunde durduğunu görmüştü.
Adam elini kaldırarak parmakları arasındaki şeyi Yoongi'ye göstermek için yavaşça salladı.Yoongi boğazında oluşan yumruyu gidermek için yutkundu. Elinde tuttuğu telefon kendisine aitti. Adamın kendisini öldürmek için burada olduğu gayet açıktı. Yardım çağırmalıydı.
Etrafına bakınarak bir iletişim aracı aradı.
Bilgisayarını fark ettiğinde hızlıca ona doğru koştu. Onunla birlikte Jungkook da şartallerin bulunduğu yöne doğru koşmuştu. Yoongi onu fark etmeden önce evin etrafında keşif yapmış ve siyah saçlının kaçabilecek olduğu yerler için önlem almış, ufak bir plan yapmıştı.
Elindeki baltayı güçlü bir şekilde şartellere salladı. Büyük bir yarık açmıştı.Tüm evin elektriği bir anda gittiğinde Yoongi şaşkınlıkla bilgisayarına baktı. Skype'tan mesaj yollayacak olduğu kardeşine Wifi gitmiş olduğundan yardım çağrısında bulunamıyordu. Başka Wifi'lar bulmak umuduyla ağ bağlantıları aramıştı, fakat boşunaydı. Var olanlar da şifreliydi. Bir süre ekrana hayal kırıklığıyla bakmış, daha sonra ayağa kalkarak etrafı aydınlatmak amacıyla içerlere giderek bir el feneri aradı. Önce banyoya, sonra kendi odasına baktı. Gardırobunun çekmecesinde bir el feneri bulmuştu. Hemen eline alarak odadan çıktı ve üst kata çıkarak uzun süredir kullanmamış olduğu boya kutusunu eline aldı. Dikkatli bir şekilde aşağıya indi. Adam eve girmiş olabilirdi. Fenerle birlikte önüne aydınlatarak salona vardı. Maskeli adamın dışarıda olup olmadığını son bir kere kontrol etti. Yoktu.
Kapıyı açsa, adam bir yerden çıkabilirdi. Bir yerlere saklanmış olabilirdi. Bunu göze alamazdı.
Elindeki guaj boya kabını açarak içinden kırmızı renkli olanı çıkardı. Tüpünü açarak parmağına birazını sıktı. Kırmızı boya olan parmağını cama sürmek için vücudunu çevirdi. Karşısında beliren yüzle irkilerek yerinden sıçradı ve geriye doğru düştü.Maskeli adam ona bakmaktaydı. Hızla yükselip inen göğsünü sakinleştirmeye çalışarak yerinden doğruldu. Sakin kalmaya çalışsa da bunda pek başarılı olamamıştı. Tanrı aşkına, nasıl sakin olabilirdi ki? Titreyen elini cama doğru yaklaştırarak parmağıyla yazmaya başladı.
Yazmayı bitirince yerdeki feneri alarak ayağa kalktı ve geri çekildi. Fenerdeki ışığı cama doğru tuttu. Bu, maskeli adamın yazıyı daha kolay okumasını sağlıyordu."Kimseye söylemem. Yüzünü görmedim."
Jungkook, kırmızı renkle yazılı olan yazıyı okuyunca yan ağızla sırıttı ve ayağa kalktı. Onu kolay kolay bırakacağını sanıyorsa yanılıyordu. Avlanmak için buradaydı ve birkaç av almadan gitmek gibi bir niyeti yoktu. Elindekileri yan tarafına bıraktıktan sonra elini maskesine götürdü. Karşısındaki siyah saçlı gencin kendisine olan korku dolu bakışları hoşuna gitmişti. Maskesini çıkartarak ona yüzünü sundu.
Yoongi korkuyla kendisi yaşlarındaki gencin yüzüne baktı. O zaman anlamıştı; ondan kolay kolay kurtulamayacaktı. Ve yalnızca bir kişi yaşıyor olarak buradan ayrılacaktı.