Play List: John West - I Don't Think You Know (Ma Premiere Fois)
Gözlerini yumdu küçük kız. Yanaklarından süzülen ince ama bir o kadar da yoğun gözyaşları tenini yakarken, sessizce gözlerini yumdu. Babasının gözündeki anlamsız nefreti gördüğü an korktu ve gözlerini yumdu. Çünkü yapabileceği, kendisini koruyabileceği farklı hiçbir şeyi yoktu. İçinden her şeyin biraz sonra hatta çok geçmeden, aniden biteceğini tekrarlayarak gözlerini yummaya devam etti. Babası burun kemerlerini genişletecek şekilde içine çektiği nefes ile birlikte elini tekrar küçük kızın gözyaşlarıyla ıslanmış yanağına vurmak için kaldırdı. Adamın vicdanı biraz parladı sonra ve havadaki elini yanına indirip sert adımlarla küçük kızın yanından ayrılıp, kendisini gecenin serinliği ve sessizliğine bıraktı.
Küçük kız hızla gözlerini karanlığından kurtarıp etrafına bakındı. Babası yoktu ve bu bir nebze de olsa hızla atan kalbini sakinleştirmişti. Annesi gittiğinden, kendisinden kaçtığından beri babası onu durmadan incitiyordu. Yavaşça acıyan koluna bakışlarını indirip burnunu çekti. Kolundaki hafif renk değişimi oldukça belirgindi. "Acımasana." diye koluna bağırdı küçük kız. Sesi o kadar pürüzlü ve kötü çıkmıştı ki, kendi sesini işitip yüzünü buruşturdu. Ayağa kalkmak yerine olduğu yerde sırt üstü uzanıp gözlerini tavana dikti. Sol gözünden acıyla süzülen yaş kulağına ulaşınca gözlerini tekrar yumdu ve kafasının içinden geçen bir ton düşünce arasına oturdu.
"Sen çok saçmasın." dedi ilk düşüncesine.
Yüzündeki memnuniyetsiz surat ifadesi ile birlikte kalan yarım ton düşünceyide beğenmedi. Umutsuzluğa düşeceği anda gördüğü farklı bir düşünce onun hafifçe şaşırmasına yol açarken, içten bir şekilde gülümsedi küçük kız. Sonra da, ona karşılık verip gülümseyen rengarenk düşünceyi kafasının içinden aldı, ve gözlerini tekrar açtı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
What Now?
Teen FictionSevgi kucağından çok tenin tene çarpış sesine aşina olan bir genç kız için hayat zordur. Üstelik sevilmeyişlerinin verdiği derin üzüntü bunu dahada zorlu kılar. O, en büyük umudunu bile umutsuzluk kırıntılarıyla beslerdi. Sonra ne mi oldu? Sonrası t...