Play List: Come Home - One Republic & Sara Bareilles
Elimdeki ağır poşet ile birlikte son anda yetiştiğim asansörde aşağıya inmeyi bekliyordum. Ta ki asansör sarsılarak durana kadar. Gözlerimi şaşkınlıkla kırpışıtırıp, dudaklarımdan çıkan 'hah!' sesiyle birlikte asansörün kapısına bakakaldım. Kalbim atış şeklini değiştirirken, elimdeki ağır poşeti yere bıraktım ve şaşkınlığımı yutkunarak gidermeye çalıştım. Çünkü ben burada kalamazdım. Klostrofobisi olan bir insandım ve hayır, kesinlikle burada kalamazdım.
"Açılsana!" diye boğazım acıyana kadar bağırdıktan sonra asansörün kapısına vurmaya başladım. Her vuruşumda avuç içim biraz daha yanarken, içimdeki korkunun gün yüzüne çıkmaması için savaşıyordum. Eğer çıkarsa nasıl bir hâle geleceğimi az çok tahmin ediyordum. Elimdeki ağır poşet olmasaydı asansöre binmezdim. Şuan o poşete karşı nefretle dolmuştum.
"Niye açılmıyorsun, korktuğumu görmüyor musun?" diye tısladım asansöre. Kapıya vurmayı sürdürürken, aniden dirseğim sert bir el tarafından kavrandı ve sertçe çekildi. Karşımdaki ela gözlü çocuk gözlerime bakarken, kendimi yutkunmaktan alamamıştım. "Kapı birazdan açılır, korkmanı gerektirecek harhangi bir durum söz konusu değil." deyip gülümsedi. Öylece yüzüne bakmaya devam ederken, nefesim düzensizleşiyordu. Korkum bana hakim olmaya başlıyordu, bunu hissetmiştim. Gözlerimi kapattım. Her korktuğumda yaptığım gibi gözlerimi kapattım ve iç dünyamın en güvenli yerine oturarak bağdaş kurdum. Dirseğimin hâlâ o çocuk tarafından kavrandığını hissedebiliyordum. "Sakin ol." Çocuğun nefesi kulağıma çarparken, ellerimi yumruk yaptım. "Sana sakin ol dedim." diye bağırarak gözlerimi açmama sebep olan çocuğa dik dik bakmaya başladım. Yüzlerimiz olması gereken yakınlık derecesine aykırı bir şekilde çok yakındı. Sakin bir şekilde gözlerinin içine bakmayı sürdürürken, boğazımdan ağzıma doğru taşan ekşi tat yüzünden yüzümü buruşturdum.
Hiç iyi değildim.
"Korkuyorum."
"Korkman için hiçbir sebep yok."
"Bu duvarlar üstüme üstüme geliyor." dedikten sonra kafamı eğdim. Şuan evimde karnımı doyururken dizi izliyor olabilirdim.
"Senin neyin var Bayan Kırmızı?" diye sordu.
Kafamı kaldırdım. Ela gözleriyle birlikte başını sağına doğru yaslamış beni izliyordu. "Bu ne biçim lakap?" diyerek kaşlarımı çattım ve "Hem sensin o çelimsiz herif." diye ekledim. Suratında meydana gelen geniş gülümsemeye karşın benim suratım âdeta sirke satıyordu. "Tedirginsin." deyip bana doğru iki adım attı. Bu nefesimi bir kaç saniyelik tutmama neden olmuştu. Çünkü hiç tanımadığım biriyle bu kadar yakın olmaya alışkın değildim.
"Klostrofobi." dedikten sonra geri çekilip aramızdaki mesafeyi fazlalaştırdım. İçimden ona dair garip garip düşünceler geçerken, gözlerimi yerdeki poşetime doğru indirdim.
Burası çok fazla sıcak olmadı mı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
What Now?
TienerfictieSevgi kucağından çok tenin tene çarpış sesine aşina olan bir genç kız için hayat zordur. Üstelik sevilmeyişlerinin verdiği derin üzüntü bunu dahada zorlu kılar. O, en büyük umudunu bile umutsuzluk kırıntılarıyla beslerdi. Sonra ne mi oldu? Sonrası t...