GİRİŞ

234 39 4
                                    

Herkese merhaba:) Bahar'ın hikayesinin giriş bölümü neredeyse bir yıldır duruyordu. Devamı hâlâ yok. İlk bölümün hikaye için önemli olduğunu belirtmek isterim. Bu bölüm geçmiş ile geleceğin tam ortası. Bahar'ın gerçeklerinin başlangıcı.
Keyifli okumalar...

💜💜💜

Gecenin zifiri karanlığı çöktüğünde yağmur aniden bastırmıştı. Genç adam ömründe ilk kez böyle bir korku hissediyordu. Saatler önce başlayan yağmur şiddetini bir an olsun azaltmamış, alabildiğine hırçın, alabildiğine hoyrattı. Elindeki telefonu kırmak istercesine sıktı. Ne yapacağını bilememenin çaresizliği ile öfkesini çıkaracak yer arıyordu adeta. Bahçenin büyük demir kapısından fırtına gibi içeri girdiğinde korumalar telaşla hazır ola geçtiler. '' Siz ne işe yarıyorsunuz?'' diye gürledi her birinin suratına tek tek bakarak. '' Ne demek hiçbir yerde yok? Defolun! Hepiniz!'' dedikten sonra üzerindeki gri paltoyu savurarak eve doğru yürüdü. Hizmetlilerden biri onu karşıladığında '' Neredeler? '' diye sordu yüzüne dahi bakmadan.

'' Salondalar efendim.'' diyen kadının sesi oldukça titrek çıkmıştı. Bir an bile beklemeden yukarıya çıkan merdivenleri tırmanmaya başladı. Salona geldiğinde annesinin gözleri yaşlı bir halde sessizce oturduğunu gördü. Belgin Hanım dudaklarını birbirine bastırmış, gözlerini tek bir noktaya odaklamış otururken bir bacağını sallayıp duruyordu. Öfkeden çatılı kaşları alnının kırışmasına neden olmuştu.

'' Sana söylemiştim. '' diye tısladı dişlerinin arasından. '' Bu işi en başından hallet demiştim. '' dedi ve bakışlarını oğluna çevirdi. '' Eğer kızıma bir şey olursa seni asla affetmem! ''

Tek kelime bile cevap vermeden arkasını döndü ve aynı hızla salondan çıktı. Verecek bir cevabı olmadığını biliyordu. Ablasını koruyamamış, üstelik onu bu hale getirenlerden hesap soramamıştı. Geç de olsa ablasını gölge gibi izlemekle görevlendirdiği adamın aradığını gördü. Telefonu açtığı an '' Bir haber mi var ? '' diye sordu adama konuşmaya fırsat tanımadan.

Karşı taraftan gelen cevabı işittiğinde başını sonunu düşünmeden kendisini dışarı attı. Yalnızca koştu. Bütün vücudu titrerken arabasının kapısını açmak için bile defalarca uğraşması gerekmişti. Karanlık sokakları durmadan geçerken ışıklara aldırmıyordu. Ona ulaşamadığı her saniyede kalbi durma noktasına gelirken mantıklı davranmaktan uzaktı. Dakikalar sonra trafik yoğunlaşmış, araba bir mertre bile ilerleyemez hale gelmişti. Defalarca kornaya bastı. Değişen hiçbir şey yoktu. Daha fazla bekleyemezdi! Diğer araçları umursamadan arabayı durdurdu ve kapısını dahi kilitlemeden koşmaya başladı. Tek bir soluk için durduğu anda sirenlerin kulakları sağır edebilecek o sesini duydu. Ulaşmak istediği yere gelmişti işte. O sirenlerin düşündüğü şey yüzünden olmadığını umuyordu. Biraz önce tükendiğini sandığı o güç misliyle geri gelmişti. Hedefine yaklaştıkça durmaksızın, gittikçe çoğalarak kulaklarına doluşan siren sesleri tek bir şeyi söylüyordu adeta; ölümü.

Görüş alanına iki ambulans girdi önce. Ambulansların arkasında ise bir polis arabası vardı. Saniyeler sonra etrafı çevreleyen araçlara yaklaştığında paramparça olmuş, tanınmayacak haldeki arabayı gördü. Dudaklarından engel olamadığı bir haykırış döküldüğünde hızla öne atıldı. Son anda kolundan iki polis tutmuş kaza yerine gitmesini engellemişti. Kalbi son hızla çarpıyordu. Vücudu durmadan titriyor, nefes alamıyordu. Yaşadığı en zor dakikalar akıp giderken ablasına ulaşmasını engelleyen polislerden kurtulmak için çırpınıp duruken hiçbir çabası sonuç vermiyordu. İçine çektiği her soluk cehennem olup akarken, yağan yağmurla ruhu kan kırmızıya boyanıyordu. '' Bırakın beni! '' diye bağırdı. Onu koruyamamıştı. Tanınmayacak haldeki arabadan çıkarılan ablasını gördüğünde boğazında hissettiği pençeler nefesini kesmişti aniden. Doktorlar ilk müdahaleyi yaparken birinin başını olumsuzca salladığını gördüğü an her şeyin bittiğini fark ettiği andı. Ansızın tüm sesler susmuştu. Hissettiği bu acı ile başa çıkmanın bir yolu yoktu. Son bir direnişle kollarını tutan adamlardan kurtulup kendisini ablasının yanına attı. Cevabı bilse de '' İyi mi? '' diye sordu. Çıldırmış gibiydi. '' Ablam iyi mi? '' Doktorlardan biri başını iki yana salladı ve kendisine seslenildiğinde hemen koşmaya başladı. Onun ambulansa bindirilişinin ardından olanları bir perdenin arkasından izliyordu adeta. Çenesinde ki bir kas sürekli seğirip dururken gözleri kıpkırmızı olmuştu. Canını, en değerlesini kaybetmesine sebep olanlar hiç hak etmedikleri halde yaşıyorlardı. Cehennem ateşi gibi bir öfke içinde yükselip duruyor, soluklarının sıklaştığını hissediyordu. O kadının ölmesini dilerken hiç suçluluk hissetmedi. O an hayatında ilk kez yemin etti. Onun canını almayacaktı! Bir gün canını alması için kendisine yalvaracak hale gelene kadar pes etmeyecekti.

BAZEN BAHARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin