Turkish Horror Story

1K 19 6
                                    

 Merhaba arkadaşlar anlaşıldığı gibi AHS'den özendim ve bizim neden bir horror storymiz olmasın dedim :D Ve bu hikayeyi yazdım. Çok profesyonelce yazmıyorum ama olsun okuyun yine de siz :) 

 -YAZARIN AĞZINDAN-

 "Size göstereceğim evlerden biri de bu, bayım." dedi emlakçı kadın . Murat ve Aysel çifti eve girerken akıllarında bu evlerin onlar için en uygunu olduğu düşüncesi vardı. Aysel gülümseyerek evi gezmeye başladı. Murat ise emlakçı kadınla fiyatı konuşuyordu.

"Bu ev 150.000 TL. Neden üç katlı ve bodrumu olan bir evin bu kadar ucuz olduğunu düşünebilirsiniz, ev sahibi aslında bu evden kurtulmak istiyordu. Bu evde oturan herkes evin içinde ölü bulunmuş. Ve bu ölümlerin hepsi... Cinayetmiş. Bu eve Cinayet Evi de deniliyor." dedi emlakçı.

Murat irkilmişti. "Ah, tamam bu biraz ürkütücü olabilir fakat batıl inançlarım yok hatta metafiziğe inanmam bile. Bu evin bu kadar ucuz olması mükemmel."

"Şey.. Siz bilirsiniz , tabii." Emlakçı kadının gözlerinden şimdiden vicdan ve pişmanlık okunabiliyordu.

 3 AY SONRA DERİN'İN AĞZINDAN 

Bodrum'daki evimizi satıp İstanbul'a geldiğimize inanamıyordum. İnsanlar İstanbul'dan kurtulmak için can atıyor ama benim çok zeki ailem İstanbul'dan ev alıyor! Her neyse, taşınma işlemleri bitti ve bu her şeyiyle insanı yoran şehre taşındık. Okulun ilk günüydü ve hazırlanıyordum.

"Anne, makyaj malzemelerini nereye koydun?"  diye seslendim.

"Bilmiyorum canım, çekmecelere bak işte!" 

Sanki ben bilmiyorum çekmecelere bakmayı.. Her neyse, bu yüz asırlık çekmeceleri karıştırmaya başladım ve en alttaki çekmeceyi açmamla kendimi geriye atmam bir oldu. Kana bulanmış ince bir ip mi?! Yoksa birinin boynunu mu kesmişlerdi bu evde, hem de benim odamda! 

Ah, hayır yapma Derin. Bu sadece boyalı bir ip. Muhtemelen sulu boyadır. Belki de bu odada küçük bir çocuk yaşıyordu. Olabilirdi yani, neden hemen kendimi korkutuyordum ki?

Sınıfta yanımdaki çocuk sürekli beni izliyordu. Sapık mıydı neydi? 

"Ben Emre." dedi gözlerini gözlerimden ayırmayarak.

"Tamam." dedim. Aslında tatlı çocuktu yüz verse miydim? Allah benim belamı versin ya.

"Hey hey hey dur lütfen." diye seslendi arkamdan. Keşke başka şey dileseymişim, ne diyeyim.

"Seni karşımızdaki evde gördüm. Oraya mı taşındınız?" dedi.

Komşuymuşuz! Artık annelerimiz altın günü yaparken biz de aynı evde olmanın verdiği romantiklikle ÖHÖM

"Evet, maalesef. İstanbul'a gelmeyi hiç istemedim. Bu şehri sevmiyorum çünkü." dedim

"Sana İstanbul'un en güzel yerlerini gösterirsem de böyle düşünür müydün? " dedi gülümseyerek. Sen hep gül ya o nasıl bir tatlılıktır!

"Oluur" dedim tripli ergen modundan çıkarak.

"Ama hala adını bilmiyorum." dedi

"Derin." 

"Derin.. İsmin gerçekten çok güzelmiş. Keşke kaderin de öyle olsaydı." dedi sessiz bir şekilde

Son cümlesini duymamıştım çünkü resmen fısıldamıştı. "Efendim?" dedim.

"Yok bir şey, hadi bisikletime atla da gidelim." dedi. 

Birlikte bir çok tarihi yere gittik ve hava kararmaya başladığında da beni Sapphire adında bir binanın en üst katına çıkardı. Bu bina 236 metreydi ve en üst katından İstanbul mükemmel görünüyordu! Gerçekten çok romantikti. 

"Burası... çok güzel" dedim İstanbul'un verdiği büyüyle.

"Sevdin demek" dedi elimi tutarak. 

236 metre yüksekliğinde ilk flörtümü ediyordum, şaka gibiydi! 

Turkish Horror StoryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin