Genç kadın anahtarını çıkarıp içeri girecekken kapının aniden açılmasıyla irkildi. Selçuk, kapının yanında dikilmiş mutlu mutlu tebessüm ediyordu. Nur anlamadığını belli edercesine baktı eşine.
-Selçuk, iyi misin ?
-İyiyim canım çok şükür sen nasılsın?
-Neden gülüyorsun peki öyle?
-Neden gülmeyeyim ki?
Nur cevap vermek yerine anlamaz gözlerle bakmaya devam etti eşine. Bu sırada içeri girmiş, Selçuk'sa kapıyı kapatıp arkasından yürüyordu.
Nur ışıkların kapalı olduğunu farkedince sebebini sormak için Selçuk'a döndüğünde ışıklar açıldı ve herkes birden el çırpmaya başladı. Selçuk şaşkın şaşkın bakan karısına sıkıca sarıldı. Ayakta zor durduğunu farketmiş olacaktı ki kolunu omzuna atıp yavaşca kendine çekti. Selçuk'un mecali yoktu ayakta durmaya. Hatta gülmeye bile mecali yoktu. İçi yanıyordu Selçuk'un ama bünyesi güçlüydü. Nur'a göre daha iyiydi durumu. Nur yıkılmayı geçmiş, enkazdan beter bir hale gelmişti.Selçuk kalenin duvarlarını iyi ördüğü için olacaktı ki, acısını dışarı yansıtmıyordu. Yüreği kavruluyordu ama karısını öyle görmek yüreğini defalarca kızgız yağların içinde pişirmek gibiydi. Bu yüzdendi. Karısını çok seviyordu çünkü. Canından bile çok...
Nur onu alkışlayan ailesine baktı sanki onlara son defa bakıyormuşcasına. Acısını anlamalarını umud edip onu yalnız bırakmaları için baktı. Herkes yüzündeki sahte maskeyi, sahte mutluluk maskesini görebiliyordu. Giden meleğinin varlığı herkesi derinden üzmüştü. Gidişinin sebebini Nur kendinde buluyordu. O kadar yıl tıp okuyupta minik bir bebeğe sahip çıkamamak tabi ki de benim suçum yordu içten içe. Anne yüreğiydi işte. Gerçekleri adı gibi bilse bile kabul etmek yüreğine ağır geliyordu. Gözlerini kapatan bu suçluluk Nur'un gerçekleri görmesini engelliyordu.
Nur, annesinin gözlerine baktı derdini anlatmak için. Annesi anlamıştı aöa diyecek birşeyi olmadığı için gözlerinç kaçırmıştı. Sonra babasına baktı, acısının daha taze, çok taze olduğunu göstermek için. Gözleri herkeste tek tek dolaştıktan sonra Selçuk'a takıldı. Tebessüm ettiği için kırışan göz kenarlarına baktı önce, sonra uykusuzluktan kızarmış ve hafif morarmış olan göz altlarına baktı. Ettiği tebessümün içinde acı yatıyordu. Yüreğinde yanan yangından kalmış olacaktı o gözlerindeki buğulu bakış. Yüreğinden gelen yangından ibaret olsa gerekti. Beni en iyi sen anlarsın dercesine masumca baktı eşine Nur. Nur'un annesi sessizliği bozmak için boğazını temizleyip söze girdi;
-Nur'um. Bugün babanın doğum günü. Baban ona değil de sana sürpriz yapmamızı istedi.
Bir iki adımla aradakç mesafeyi kapatıp kızına sarıldı yaşlı kadın.
-Kendini daha iyi hissetmen için. Diyerek fısıldadı.Nur gözünden akan bir damla yaşa engel olamadı. Sesinin titrek çıkmasına engel olamayarak,
-Annem, dedi.
Boğazına takılan yumruyu zorla yuttuktan sonra;
-Biliyorum beni düşündüğünüz için yapıyorsunuz bunları ama beni bu kutlamalar daha çok yoruyor, siz beniö yerime de yiyin pastadan. Ben uyumak istiyorum. Yorgun bedenim belki biraz olsun dinlenir böylece. Acım belki biraz olsun hafifler annem. N'olursunuz bu seferlik mazur görün beni. Ne kadar teşekkür etsem azdır ama gideyim ben. Uyumaya gideyim annem, dedi.Her annenin evladı için çarpan yüreği Nur'un annesi için de öyleydi. Dayanamadı yüreği. Evladını, minik kelebeğini böyle görmeye dayanamadı. Konuşacak mecali olmadığından olacaktı ki sadece kafasını onaylarcasına salladı.
Kızının çökmüş yüzüne baktı. Hayata olan bağlılığı gitmiş gözlerine baktı. Eski Nur'u aradı oralarda. Ama yoktu. Eski Nur'dan tek bir iz bile yoktu. Kırıntıları bile kalmamıştı ki. Nur'u ilk defa böyle görüyordu. İlk defa böyle hayata küsüyordu ilk göz ağrısı. Diyecem birşeyi yoktu yaşlı kadının. Çünkü ne dese boş geleceğini çok iyi biliyordu. Gözleriyle teselli etti kızını. Yüreğiyle teselli etti.
Nur, babasına yönelip sıkıca ona sarıldı.
-Doğum günün kutlu olsun babam. Allah seni başımızdan hiç eksik etmesin. Sen hep varol. Ama beni bugünlük mazur gör olur mu? Beni bir kereliğine mazur gör.Babası Nur'un titrek sesine, akan gözyaşlarına ve gözlerindeki acıya dayanamayacağını düşünüyordu. Acısının her zerresi sanki babasına işliyordu. Halbuki birşeyler yapması gerekiyordu. Nur küçükken hep ona "Çınar Ağacım" derdi. Derdimiz paylaştığım, sırtımı yasladığım, güvendiğim koca çınar ağacım. Şimdi bu güvenin hakkını veremiyordu kızına yaşlı adam. Kızının gözyaşlarını silip zorda olsa yuktundu ve;
-Asıl sen bizi mazur gör kızım. Bizim yaptığımız hataydı. Sana daha farklı bir şekilde destek olabilirdik. Sen bizim kusurumuza bakma. Ama şunu unutma. Olan herşey Allah'tandır. Herşeyin hakkımızda hayırlısını o bilir. Sakın kendini suçlama. Hem sen bilmez misin ki, gece olmadan güneşin tadı bilinmez. Sen yeter ki Allah'tan umudunu kesme gül yüzlüm. Biz her zaman senim yanındayız. Hadi git ve uyu şimdi, dedi kızının başını okşarken. Nur kafasını sallamakla yetinip merdivenlere yönelirken göz ucuyla Selçuk'a baktı. Selçuk sessizce "geliyorum'' dedikten sonra,
-Babacığım müsade ederseniz ben bir Nur'a bakayım. Siz çayları koyun, bende hemen geliyorum. Diyerek nezaketen büyüklerinden izin almıştı. Cevap vermelerini beklemeden Merdivenlere yönelip Nur'un peşisıra odaya girdi.
Nur'un iç çekişinden ağladığı belliydi. 5 gün olmak üzereydi o kötü günün üzerinden ama meleğinin gözyaşları dinmem bilmiyordu. Gözyaşı pınarları artık kurumuştu. Kuraklık hakimiyet sürüyordu orada. Bu akanlar kalbinden gelen acıların temcilcileriydi. Yüreğini biraz rahatlatsada, daha çok yakıyordu.
"Nur, canımıniçi" iki büyük adımda genç kadının yanına yaklaştı genç adam ve karısına sıkıca sarıldı tekrar.
Nur ağlamaktan ve uyumaktan şişmiş gözleriyle baktı eşine.
-Selçuk, b-ben yavrumuza sahip çıkamadım. Hepsi benim yüzümde-.
Selçuk genç kadının sözünü yarıda kesip;
-Hiçbiri senin suçun değil güzelim. Olacağı varmış oldu. Herşey Allah'tandır. Hırpalama artık kendini. Vardır Rabb'imin bir bildiği. Suçlama artık kendini. Hem dünyanın sonu değil ki. Belki sağlıklı doğmayacaktı. Belki bir rahatsızlığı olacaktı. Bilemezsin ki, bilemezsin. Bu yüzden artık ağlamanı istemiyorum. Hadi şimdi uzan. Bende annemlerle ilgileneyim. Sana pasta ayırmamı ister misin? Senin en sevdiğinden aldım bak, çikolatalı. Dedi göz kırparak.Nur bir anlığına herşeyi unutup masumca gülümsedi. Sonra 'hayır' anlamında başını sallayıp gülen gözlerle eşine baktı.
Selçuk bu mutlu kadını özlediğini farketti. Gözlerinin içi gülen bu tatlı kadını özlediğini farketti. Alnına minik bir buse bırakıp,
-Biraz sonra bakmaya geleceğim uyuyup uyumadığına. Diyerek odadan çıktı.Selçuk aşağı indiğinde kimseyi göremeyince ailesinin anlayışına bir kez daha hayran kaldı. Tam gidecekken masanın üstünde duran notu farketti.
"Selçuk, sizi yalnız bırakmak daha iyi olacak. Güzel kızımız kendini toparlayana kadar en azından. Unutmayın biz her zaman yanınızdayız. Sizi çok seviyoruz. Ama gelen Allah'tandır. Elden dua ve sabır etmek dışında ne gelir ki.
Allah'a emanet."Selçuk notu okuduktan sonra katlayıp çekmeceye koyup banyoya yöneldi abdestini almak için.
İyi okumalar, sevgiyle kalın❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Acılar Biter Mi?
Ficción GeneralHayat hep güldürmezdi. Acılar tadardık. Herşey güzel giderken birden tepetaklak oluverirdik. Kırılırdık. Paramparça olmak bir yana parçalarımız tekrar bulunması imkansızmışcasına etrafa saçılırdı. Değil toplamaya adım atmaya mecalimiz kalmazdı. Ve b...