Cadılar yere indiler fakat bazıları hala süpürgelerin üzerindeydi. Saldırmaya koyuldum. Oldukça çirkin bir cadıyla göz göze geldik. Süpürgesini bana doğrulttu ve bir kahkaha patlattı. Gece gölgesini suratına geçirdim. Gerçekten de onları alt etmek çok zor değildi ama sayıları oldukça fazlaydı. Cadıların bitmek bilmeyen kahkaları kulaklarımı tırmanıyordu. Savaşın şiddeti arttıkça hava kararmış, kar fırtınası şiddetlenmişti. Başka bir cadı bana doğru hareket etmeye başladı. Silah olarak kullandığı süpürgesini aniden kafama sonra da karnıma indirdi. Gece gölgesini kullanarak dikkatini dağıtmayı başardım. Göğüs hizasına bir yumruk indirdim ve kılıcımı karnına geçirdim. Öldükleri anda toza dönüşüyorlardı. Bu iyi birşeydi. En azından günlerce meydanda cadı leşi temizlemek zorunda kalmayacaktık. Savaşın daha kızgın olduğu noktaya gittim, Adrasteia da oradaydı. Yan yana geldik. Adrasteia cadıları birer birer öldürüyordu, kendinden son derece emindi ve elindeki kılıçları çok iyi kullanıyordu. Tam o sırada arkadan bir cadı hamle yapmaya koyuldu ki- "Adrasteia dikkat et!" Arkasına döndü. Elindeki kısa kılıçlardan birini cadının kalbine geçirdi. Ardından savurduğu tekmeyle beraber diğer kılıcı da cadıya sapladı. Kılıçları çıkarınca cadının acı dolu çığlıkları kulaklarımı daha da fazla tırmaladı. Adrasteia'nın mükemmel hareketlerine bakarken savaşmakta olduğum cadıları unutmuştum, önüme dönmemle kafama sert bir darbe almam bir oldu. Daha sonrasını hatırlamıyorum.
Uyandığımda odamdaydım ve Wayne yanımdaydı. "Sanırım savaşta kafama darbe aldım." Güldü. "Evet öyle oldu." Başm ağırıyordu. "Ne oldu peki daha sonra?" "Tahmin ettiğin gibi. Anastasia'yı bir süre için geri püskürtmeyi başardık." Sonra yüzündeki ifade ciddileşti. "Edwin, seninle önemli bir konu hakkında konuşmalıyım." Yine sıradışı birşeyler duyacağım için gerildim. "Önemli bir konu hakkında konuşmak için doğru zaman değil sanırım." "Hayır tam şu anda konuşmalıyız." Gözlerimi devirdim. "Peki." Boğazını temizledi. "Biliyorsun ki baban Raden bir kral." Derin bir nefes aldım. "Bedeni kayıp olan babam mı? Bu konuyla ilgili hala şüphelerim var." Wayne gergin görünüyordu. "Anlattıklarım tamamiyle doğru ama bu konuyu daha sonra konuşuruz. Baban kral olduğuna göre sen ne oluyorsun bir fikrin var mı?" Düşünmüş gibi yaptım. "Hmm.. Onun oğlu oluyorum?" Wayne gözlerini devirdi. "Hayır! Yani evet, bu doğru ama demek istediğim başka birşeydi. Sen prens oluyorsun bu durumda." Bunu duyunca elektrik çarpmışa dönmüştüm. Evet mantıken öyleydi, ben prens oluyordum. Bu lanet hakkında çok düşünmüştüm ama kendi hakkımda hiç düşünmemiştim, prens olduğum aklıma gelmemişti. "Ama ben-" sözümü kesti. "Evet Edwin, prens sensin!" Şaşkınlık içindeydim. "Daha babamı görmedim bile! Bedeninin kayıp olduğunu söylüyorsun. Bu kadarına inanamam!" Aslında anlayabiliyordum ama son zamanda duyduklarım artık gerçekten çok fazla olmuştu. "Edwin, istersen seni babana götürebilirim." Buna hazır mıydım? "Ne? Babama mı?" "Evet doğru duydun. Ama öncelikle turnuvanın bitmesi lazım, biraz sabret. Sen prenssin ve tahtta senin de hakkın var, bu turnuvaya boş yere gelmedin, böyle olmak zorundaydı. En yakınındakiler bile tahtta hakkı olan, ileride bu yüzden mücadele edeceğin birileri olabilir." "Taht mı? Ben mi?! Ben sıradan bir gencim. Boş zamanlarında playstation oynayan, müzik dinleyen, sınav zamanı kendini odaya kitleyen sıradan bir genç... Taht benim gibi birine göre değil." Wayne ayağa kalktı. "O halde kendini hazırlasan iyi olur, senin soyundan gelen birçok kişinin gözü tahtta, senin geçmen gereken ilk sınav bu turnuva. Senin için büyük bir deneyim olacak. Daha sonra babanın kayıp bedenini bulacaksın, daha sonra da tahta oturacaksın. Bunların ne kadar önemli olduğunu belki şu anda anlamıyorsun fakat ileride anlayacaksın. Dediğim gibi, belki de en yakınındakiyle bile taht kavgasına girmek zorunda kalacaksın, hazırlıklı ol." Anlatamıyordum galiba. "Ama ben-" Sözümü kesti. "Edwin, şimdi istirahatına devam et, yarın için iyi dinlen. Yarın bambaşka bir deneyim yaşayacaksın." Kral olmak... Mükemmel birşey olsa gerek fakat benim için çok fazlaydı. Herşeyden önce çok büyük bir sorumluluktu. Sonra Wayne'e bir konuda hak verdim. O da istirahat etmem gerektiğiydi. Gerçekten yorgundum ve başım hala ağırıyordu.