Turnuva (8.BÖLÜM) - Güvercinin Peşinde

156 12 8
                                    

   Öncelikle, biliyorum ki çooook uzun zamandır yeni bölüm yazmadım. Evet, ilk başta sınavlarımla alakalıydı ama daha sonrası tamamen benim tembelliğimdi. Aklıma bir fikir de gelmedi, ben de yazmak istemedim. Bu yüzden hikayemi takip edenlerden çok özür dilerim. Doğal olarak siz de en son neler olduğunu unutmuşsunuzdur, o yüzden size kısacık bir özet geçmek istiyorum.

    Turqois Akator tarafından ele geçirildi, Adrasteia, Umbra ve bir çok kişi öldü. Birçoğundan da haber alınamadı. Edwin de apar topar Sierfeeld'a babasının krallığına getirildi. Yıllardır ölü sandığı babasıyla ve en son dünyada görüştüğü annesiyle hasret giderdi. Ama daha önemli şeyler vardı, Akator sadece Turqois'i alarak doymayacaktı, daha hain planları vardı. Ve ona dur demek Edwin ve ailesinin elindeydi.

    Birden uyandım. Saat sanırım sabahın üçüydü. Bir ışık gözlerimi rahatsız ediyordu, gözlerimi ovuşturarak ışığa doğru baktım. Beyaz bir küreye benziyordu ve havada duruyordu. Yavaşça yatağımdan kalktım. Gördüğüm bu şeyin ne olduğuna fikir getirmeye çalışıyordum. Biraz tedirgin olmuştum ama cesaretimi toplayarak küreye elimi uzattım. Küre aniden odadan dışarı çıktı, peşinden gitmeye başladım. Kürenin hızı arttı ve bir koridordan döndü, 2-3 saniye içinde ise yok olmuştu. Arkamı dönmemle sarayın hizmetkarlarından olan yaşlı bi adamla burun buruna geldim. Elinde lamba tutuyordu ve ifadesizce bana bakıyordu. "Ben.. bir ses duydum sanki de.. o yüzden-" 

    "Sanırım kötü bir kabus gördünüz prensim, size odanıza kadar eşlik etmemi ister misiniz?" 

    "Yok, ben giderim." dedim ve odama doğru yol almaya başladım, gördüğüm küreyi düşünüyordum. Neydi acaba, ve neden benim odama gelmişti? Bütün gece bunu düşünüp uyuyamayacağımı sanıyordum ama sanırım kafamı koyar koymaz uyudum.  

   Sabah biri kapıyı yumrukluyordu resmen. "Ne var be?" 

   Bunu dedikten sonra umarım kapıyı çalan annem veya babam değildir diye düşündüm. Ha bi de Skylar da olmasın, o salak kızı hiç çekemezdim. 

  Dün annemin tanıştırdığı, 'yapacağımız çıkarmada' bize yardım edecek benim yaşlarımda adamlardı bunlar. İkisi de çok neşeli görünüyordu ve ellerinde tüfek, olta ve çanta gibi şeyler tutuyorlardı. 

 "Ne oldu, pikniğe mi gidiyoruz?" Adamlardan biri neşeyle cevapladı. "Hayır, keşfe!"

 Skylar en önde gidiyor ve bilgelik taslayarak birşeyler anlatıyordu. Annem Cassandra'yı da getirmemizi söylemişti. Yani toplam beş kişiydik. Sierfeeld açıkçası Turqois'ten daha güzeldi, masallardaki diyarlara benziyordu. Bir süre yürüdükten sonra geriye dönüp baktığımda bizim sarayı gördüm, tepesinde bayraklar dalgalanıyordu. Skylar söze girdi. "Baya yol almışız, isterseniz geri dönebiliriz, ne dersin Edwin." Sertçe ileri baktım. "Hayır, devam ediyoruz." Skylar aldığı cevaptan mutlu olmuştu. Yaklaşık 1-1.5 saat daha ilerledik. Genç adamlara döndüm. "İsminiz ne sizin?" Uzun boylu ve kapşon takan olan cevap verdi. "Kellan prensim." 

 "Kellan mı? Sanki bana biryerden tanıdık geliyorsun. Söylesene neden kapşon takıyorsun? Bu havada?"

"Tarz meselesi prensim, ben böyle tanındım."

"Doğru." dedi Skylar. "Nedense seni sadece biz tanıyoruz."

Tam kahkaha atarken önümde beyaz ışık topları gördüm. Bunlar rüyamda gördüğümün aynılarıydı. İnci gibi peş peşe dizilmişlerdi ve sanki bize bir yol gösteriyorlardı. 

Yavaşça ilerlemeye başladım.

"Aptallık etme." Skylar bana baktı.

"Dün bana cesaretle ilgili ahkam kesiyordun? Gidiyoruz."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 14, 2014 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

TURNUVAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin