Yine sıradan bir akşamüstüydü. Artık geç yatıp geç kalktığımdan olsa gerek, sabah-akşam kavramı beynimde farklı bir algılama oluşturmuştu. Farklı algılama konusuna gelince, yalnız değillerdi bu kavramlar. Hayat benim için çoğu zaman can sıkıcıydı. Öğleden sonraya kadar uyumak uyanınca üstüme çöken ikindi mahmurluğu, canımı sıkan sebepler arasındaydı. Neden bir uyku düzenimin olmadığı konusunda verilecek bir cevabım yoktu. Çözümü için uğraştığım da söylenemezdi aslında. Kendimle yaptığım bu iç muhasebeden bir sonuç çıkmaması ve oturduğum pozisyonun beni rahatsız etmesi sonucu doğruldum. Uzun süre eğri oturmamdan sırtım ve boynumda ağrı başlamıştı. Yüzümü buruşturup ağrıyan yerlerimi ovalamaya başladığımda, yatağımın üstünde titreyip duran telefonumun farkına yeni varmıştım. Beynimde aniden ortaya çıkan bir ampul sonucu, önemli bir şey unuttuğumu anlamıştım. Telefonu çevirince yanılmadığımı anlamış oldum. Bir süre açıp açmama konusunda kararsız kalsam da açmamın hayatta kalmam açısından önemli bir durum olduğunu farkettim.
"Esma sen sağır mısın kızım!"
Geleceğini bildiğim benzer bir tepkiye karşı önlemimi almış olsam da, bu yüksek desibelli sesin kulağıma verdiği zararı engelleyemezdi.
"Tamam Gizem ya niye bağırıyosun şimdi, suçluyum kabul ediyorum."
"Suçlusun evet suçlu. Ya bu yedinci arayışım, hiç mi dünyada değilsin sen. Hadi duymadın görmedin insan arada bir telefonunu kontrol eder."
"Offf!"
"Hiç karşımda oflayıp puflama. Ben on beş dakikaya evin önünde olurum, sakın beni orda da bekleteyim deme!"
Yüzüme kapanan telefonun ardından, başımdan aşağı soğuk birşeylerin geçtiğini hissettim. Daha yatağımın üstünde pijamamla otururken on beş dakika içerisinde nasıl herşeyim tamam bir şekilde hazır olacaktım. Normal şartlarda on beş dakika erkekler için yeterli bir süreydi fakat benim için, düzeltiyorum kadınlar için imkansıza yakındı bu durum. Erkeklerde olan ne bulduysan giy, saç düzelt, parfüm sık gibi aşamalar bizde geçerli değildi. Hemen gardırobumu açıp, hızlı bir şekilde giyeceğim kıyafeti seçmeye başladım. En sonunda seçimimi tamamlamış bir şekilde arkamı dönünce, beni bekleyen manzara karşısında küçük bir şok yaşadım. Ben kıyafet seçmede kendimden geçmişken fırlattıklarım yatağımın üstünü ve yerleri doldurmuştu. Onları toplayacak vaktim yoktu. Masama oturup hafif bir makyaj yaptım, saçımı da fazla uğraşmamak için atkuyruğu yapıp bıraktım. Herşeyim hazırdı. Anahtarla kapıyı kitledikten sonra hemen apartmanın dışına çıktım. Kapının önünde bekleyen kırmızı arabayı görünce hızımı artırdım. Ön koltuğa geçip Gizem'e selam verecekken yüzünün asıldığını gördüm.
"On beş dakikadır seni bekliyorum." dedi sinirli bir şekilde. O kadar olmuş muydu ya, evet sanırım olmuştu.
"Tamam canım özür dilerim, ama ne yapabilirim daha sen aradığında yatağımın üstünde pijamamla oturuyordum." dedim. Bana sanki uzaylıymışım gibi bir bakış attı.
"Oha artık Esma, sende iyice panda oldun ya." dedi gülerek.
"Onlar bile senin kadar uykucu değil." diye de ekledi. Yalancıktan kızıp koluna çimdik attığımda o da küçük bir çığlıkla karşılık vermişti. Yalancıktan kızıyor olmam, panda olduğum konusunda kendime hak verdiğimdendi. Tabiki bunu ona söylemedim.
"Haydi bakalım alışveriş zamanı."