Ağzımdan çıkan iniltiye karşılık olarak şu cevap geldi;
"Hoş geldin Alison."
Sesin geldiği yöne doğru döndüğümde karşılaştığım kişi tabi ki şerifti. İsmimi özellikle vurgulamıştı ve alaycı bir tavır takınıyordu. Şaşkınlığımı ve güçsüzlüğümü belli etmemeye çalışarak kollarımı önümde birleştirdim ve şerife doğru bir adım atarak konuştum;
"Hoşbulduk Steve!"
Bu tepkimi beklemiyordu galiba ve ne kadar belli etmememye çalışsa da benim kadar başarılı olamamıştı. Evet, korkuyordum ama daha kiminle oynadığını bilmiyordu. Eğer ortada oynanacak bir oyun varsa onun kuralları değil benim kurallarım geçerli!
Bir süre şeriften ses gelmeyince dalga geçercesine ona baktım ve;
"Ne o? Kasabamızın şerifi şaşırdı galiba?"
"Ah tatlım bu kendinden emin ve dik başlı tavırların yok mu? beni öldürüyor."
Cümlesini bitirdikten sonra etrafımda daire çizecek şekilde dolanırken devam etti;
"Her ne kadar cesur bir dedektif gibi görünsen de sonuçta sende o aptal kadınlardan birisin ve kadınların zayıf noktalarını çok iyi biliyorum."
Ona tek kaşımı kaldırarak baktım ve bu defa ben onun etrafında dönerek konuşmaya başladım;
"O kadar emin olma Steve. Bu bir kadın erkek kavgası değil. Bu bir zeka kavgası ve kabul ediyorum güç yönünden sen öndesin ama zeka yönünden ben öndeyim. İşte, karşındayım bana ne yaparsan yap senden asla korkmadım ve korkmuyorum! Ama unutma ki beni buraya getirdiğin andan itibaren başın belada."
Zafer kazanmışcasına ona bakarken boğazımda hissettiğim soğuk metalin etkisiyle irkildim. Evet boğazıma bıçak dayanmıştı ve ellerim bağlanmıştı. Tek bir kelime bile etmeden yürümeye başladık. Bir süre bu şekilde yürüdükten sonra şerifin emriyle boğazıma bıçak dayayan adam gözlerimi bağladı. Şerife nedenini sorduğumda ise;
"Bende seni zeki bir şey sanırdım Alison. Gözlerini bağladım çünkü burayı görmeni istemiyorum sonra gidip polis arkadaşlarına yetiştirirsin. Açıkcası bir de onlarla uğraşamam."
"Korkuyorsun değil mi? Bu o kadar belli ki gözlerimin bağlı olmasına rağmen suratında ki korkuyu hissedebiliyorum."
Bana cevap vermek yerine sessiz kalmayı tercih etmişti ve bu söylediklerimin doğrulanmasına yetiyordu. Bir süre daha yürüdükten sonra tahminimce bir eve girdik ve en alt katına indik. Beni bir sandalyeye bağladıktan sonra şerif gözlerimi açtı. Bodrum gibi bir yerdeydim, heryerde çeşitli kesici aletler vardı ve iğrenç kokuyordu. Şerif çoktan dışarı çıkmıştı. Tüm çabalarıma rağmen ellerimi çözemiyordum. Kesici aletler asılı ve yüksekte olduğu için uzanamıyordum. O anda gözüme duvardaki çivi ilişti ve zorlukla ona yaklaşıp ipi sürtmeye başladım... İp kalın olduğu için baya zaman almıştı ama sonunda ipi koparmayı başarmıştım. Ayaklarımıda çözdükten sonra elime geçen ilk bıçağı alıp yukarı çıktım. Bir de kendine zeki diyordu aptal şey, kapıyı kilitlemeyi bile akıl edememişti. Elimde bıçakla tedbirli adımlarla geri geri yürüyordum o sırada sırtıma değen şeyle dehşetle arkamı döndüm ve ayaklarından asılmış , vücudu ortadan dik şekilde yarılmış bir kadın cesediyle karşı karşıya kaldım. Şok olmuştum ve bu şoku üstümden atamıyordum. O sırada şerifin sesiyle sıçrayarak şoktan çıktım ve elimdeki bıçağı ona doğru tutup kendimi savunmaya geçtim. Bu fazla uzun sürmemişti çünkü şerifin söyledikleriyle ikinci bir şok geçirmiştim;
"Yeğenim Edwardın eserini beğendin mi Alison?"
İşte o anda herşeyi anlamıştım. Ama artık çok geçti. Çünkü boynuma aldığım bıçak darbesiyle bilincimi kaybetmiştim bile...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cesetten Eşyalar
Kinh dịHenüz 12 yaşındaki bir çocuk babasının annesini öldürdüğüne tanık olursa ne olur? Ben söyleyeyim. Yıllardır içindeki nefreti bastıran Edward akıl almaz bir katile dönüşür ve Cesetten kendi evine eşyalar yapar. Peki ya sonrasında?..