Deniz'i bir türlü evden çıkaramamıştım, tam birdaha kolundan tutup kapı dışarı etmek için ayaklandığımda kapı çaldı. Ben adrenalinden salonda koşturmaya başladım, Deniz ise bana sırıtıp kapıyı açmaya gitti. Ne! O kapıyı açmaya mı gitti? Hemen arkasından koşup kapının önünde şaşkınca bekleyen anneme baktım. Bu işe bir son vermeliydim yoksa annem eve erkek attığımı zannedecekti. Anneme en şirininden bir gülümseme yollayıp "hoşgeldin anne, bak arkadaşım Deniz" dedim. Elimle Deniz'i işaret ettim, o ise benim bu halimden keyif alıyor gibi görünüyordu, çünki dudaklarını birbirine bastırmış gülmemek için kendini zor tutuyordu. Geri anneme baktığımda şaşkın ifadesini yok edip eski seri katil tipine döndü. Evet evet benim annemde seri katil tipi vardı. Annem "neden daha önceden söylemiyorsun kızım, bende eve erkek attın zannettim" dedi. Ben annemi tanıyorum, tabiki öyle düşüneceğinide biliyordum. Ben annemin açık sözlülüğüne ağzım açık bakarken, Deniz daha fazla dayanamadı ve kahkaha attı. "Hayır efendim, ben kızınızın arkadaşıyım" dedi. Deniz'i doğrulamak amaçlı hemen kafamı salladım. Annem halimize gülerken sonunda içeri geçti, biz Deniz'le arkada kalırken yanına gidip bir anne edasıyla kolunu cimcikledim. Deniz ise yüzünü buruşturup kolunu ovdu ve kulağıma eğildi "bunun cezasını senden alıcam güzelim". Karnına dirseğimi geçirince boğuk bir şekilde inledi, bunun inlemesini neden boğuk be. Merakla kafamı yanıma çevirdiğimde kafası ensemde olduğu için boğuk çıktığını anladım. Bunun heyecanıyla kalbim yine hızlandı, duymaması için hemen annemin peşinden gittim. Ben koltuğa otururken annem mutfağa, Deniz'de karşımdaki koltuğa yayıldı. Annem mutfaktan "oğlum yemeğe kal, daha iyi tanışırız" dedi. Ben hemen lafa atlayıp "hayır" dedim ama sesim yankı yapmıştı fakat ters cevapla. Çünki Deniz benim aksime karşımda sırıtarak birdaha "tamam efendim" dedi. Ben ona benim ölümcül dediğim ama dışardan çarpılmış gibi görünen şekilde baktım.
Sonunda yemeğe oturmuştuk. Babamın işi uzun süreceği için gece gelecekti, Alkım ise annemden izin alıp bir kızla buluşmaya gitmişti. Tabi onu odasında sıkıştırıp nasıl geçti diye kafasının etini yiyecektim o ayrı. Masa sessiz bir şekilde gerginn hava yaratırken. Annem ortaya soru attı "adın ne oğlum?". Deniz şirince sırıtıp "Deniz efendim" dedi. Hıh işine gelince kibar ol zaten, sonrada çocuk döv dimi. Annem susmak bilmiyorum dercesine sorularına devam etti. "Aynı sınıfta mısınız?", "evet hatta sıra arkadaşıyız". Bunun gibi sınıfla ilgili sorular sorup, Deniz hiç bıkmadan cevaplamıştı. Ben ise Deniz gittikten sonra annemin bana ne diceğini merak ediyordum. Yemek bitince Deniz eve geç kalmak istemeyeceğini söyleyip kalkmıştı, bende onu uğurlamaya kalktım. Kapıda ayakkabılarını giyerken sırtını kesiyordum, siyah tşört giymişti ve kasları belli oluyordu. Bana dönünce gülerek "eğlendim" dedi ve yanağımı öpüp asansöre gitti. Ben ise mal mal şoktan apartmanın fayansıyla bakışıyordum. Neyi fark ettim biliyor musunuz?.. Bu fayanslar maviymiş lan. Hayır yani 7 yıldır burada oturuyoruz yeni fark etmiştim. İçerden annemin ev soğudu kapıyı kapat nidaları yükselince kapıyı kapatıp odama koştum. Annem ise arkamdan bağırıyordu. Duyuyodum ama anlamıyordum. Bunu diyince aklıma şiir gelmişti.
Ağlasam sesimi duyar mısınız? Mısralarımda.
Dokanabilir misiniz göz yaşlarıma ellerinizle?,
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel, kelimelerin kifayetsiz olduğunu,
Bu derde düşmeden önce.
Bir yer var biliyorum.
Herşeyi söylemek mümkün.
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum. Anlatamıyorum...Orhan Veli KANIK
Güzel şiir aslında ama şuan ben hala o öpücüğün etkisindeydim. Hemen balkonu açıp nefes çektim içime. Telefonum cebimde titreyince elimi oraya atıp telefonumu aldım. Mesaj Deniz'den di, yine kalbim hızlı atmaya başlamıştı. Vakit kaybetmeden mesajı açtım.
Kimden; DALGALI DENİZ
-Gir içeri hasta olucaksın sky.
Evet Deniz'i Dagalı Deniz diye kaydettim. Çünki ne yapacağı belli olmuyordu. Bazen durgun, bazen dalgalıydı. Bende Deniz'in dalgalı halini sevdiğim için o ismi koymuştum. Ve o bana gir içeri mi dedi? Nasıl yani şimdi bu beni önemsiyor muydu? Yazdığı mesajı sayamadığım kadar çok okudum. Sonra googleye sky ne demek ona baktım. Gökyüzü demekti. Ne yani şimdi bu bana gökyüzü mü demişti? Ben gökyüzü olamayacak kadar küçüktüm, sadece gökyüzünü seviyordum o kadar. Ama bana sky demesi yani gökyüzü hoşuma gitmişti. Derin bir nefes alıp yatağımın içine girdim. Aklımda hep sky - gökyüzü - Deniz kelimeleri geçiyordu. Ve denizli, gökyüzülü mavi rüyama girdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİNİN ELLİ TONU
Teen FictionNe demiş Şems Efendi; Kalp mi insana sev diyen? Yoksa yalnızlık mı körükleyen? Sahi nedir sevmek? Bir muma ateş olmak mı? Yoksa yanan ateşe dokunmakmı?.. İkisinden birisi bir muma ateş olurken diğeri o ateşe dokunacak ve yanan o ateş onlara hayat...