#14#

8 2 0
                                    

Deniz sabah beni arayıp işi olduğunu söylemişti. Bu yüzden okula tek gelmiştim. Okula girdiğimde sınıfta kimse yoktu, tabi sonra aklıma beden dersi olduğu gelince aşağıya indim. Burada da kimse yoktu en azından bizim sınıftan yoktu. Soyunma odasına girerken içimi garip bir his kapladı. Karnımda ki yaradan zannediyordum ama kapı kilitlenince içimi bir korku saldı ama sakin davranmalıydım. Kendimi kapıya koşarken buldum, elimle kontrol ettiğimde tahmin ettiğim gibi kilitliydi. Bir küfür mırıldanıp kapıya vurmaya başladım. "Lan kim yapıyorsa bunları, ecdadını s*keceğim" diye bağırdım ayrıca yardım istiyordum. Ama içerden ses dahi gelmiyordu. 5 dakika sonra hala ses çıkmayınca kapıdan aşağıya kayarak oturdum. Dışardan çıt - çıt sesler geliyordu. Ama insanın çıkaracağı sesler değildi. Dikkat kesilip dışarıyı dinlediğimde ateşin sesi olduğunu anladım. Dehşetle gözlerim büyüdü kapıyı kilitleyip resmen beni ateşe vermişlerdi. Ama burdan sağ sağlim çıkarsam bu piçi bulup ateşe vermekle kalmayıp ateşle oynamak neymiş o şahısada gösterecektim. Kapının altından gri boğucu duman yükselmeye başlamıştı. Aklıma telefonum gelince çantama doğru koştum, aptal kafam yeni aklıma gelmişti. Telefonumu çıkardığımda hem sinirle hem hüsranla doldu içim. Lanet spor salonu bodrum katta olduğu için telefon çekmiyordu.

   Yangın çıkalı 15 - 20 dakika oluyordu ama bizim okulun alarmı şimdi çalıyordu. Bu nasıl okuldu böyle hem bizim sınıfın buraya inmesi gerekiyordu ama yoktular sabah, zaten hiç birini görememiştim. Artık beyaz fayanslar bile dumandan gri olmaya yüz tuttuğunda, benim de mecalim tutmuyordu. Çantamdan spor tşörtümü çıkartıp suyumla ıslattım ve ağzıma tuttum. Aldığım nefesler bile boğazımdan aşağısına geçemiyordu. Islak tşört iyi geliyordu ama yine de yanıyordu boğazım ve ciğerlerim. Bilincim kapanmak üzereyken ilahi bir ses duydum resmen. İlkden olayın şokuyla ve bilincimin kaybıyla hayal zannetmiştim ama hem kapıya vurulma sesi hem de Deniz'in sesi gelince gülümsedim. Yine beni bir şekilde bulmuştu. "Güzelim ses ver orda mısın? Bak bütün okulda seni aradım son umut burası güzelim, hadi ses ver bana " dedi. Sesi gerçekten çaresiz geliyordu ve ara ara öksürmüştü. Ses vermeye çalıştıkça sanki ses tellerim kopuyordu. Son çare yanımdaki şişeyi elimle sıkmaya başladım, plastik sesi çıkarken bir umut Deniz'in anlamasını bekledim. Kapı zorlanmaya başlayınca anladım, arkadan Batu'nun sesi geldi "Deniz yok hiç bir yerde buldun mu sen?" diyordu. Bir süre ses gelmedi sonra Deniz "buldum burda, içerden ses geldi" dedi. Bilincim artık kapanırken kapının kırılma sesi kulağımda uğultu yaptı. Tenimde, daha doğrusu alnımda hissettiğim dudaklar için direndim, dudakların sahibi sürekli "dayan güzelim", "seni bırakmam", "benden kurtulamazsın" gibi şeyler söylüyordu. Gerisi acıydı artık...

1,5 hafta sonra

   Yine beyaz tavan, yine göz alıcı ışık ve yine dayanılmaz bir acı... Ne olmuştu bana, resmen beynimin içi dumanlarla kaplıydı, bütün vücudum uyuşmuştu, sağ kolumda bir yanma hissi, ciğerlerimde yine yanma hissi ve sonuç yine acı. Ne kadardır uyuyordum bir haberim yoktu, gerçi son hatırladığım 'güzelim' kelimesi ve 'dudaklarıydı'. Kısa bir aradan sonra  hemşireler gelip beni normal odaya aldılar ve muayene ettiler. Annem ve babam içeriye girdiğinde kendime kızdım. Annemi yüzü gözü şişecek derece ağlattığım için... Ağlamayan babamın gözlerinin kızarık olduğu için... Hep kendime kızdım ne hakkım vardı onlara bunu yaşatmaya. Annem yanıma koşarak geldi ve her yanımı öptü Allah'a dua etti, kendine kızdı, bana kızdı... Babam gelip prensesinin canını yakmamak için sadece saçımdan öptü, öperken de koklamıştı. Sanki birdaha bu kokuyu yıllar sonra hasretle çekermiş gibiydi. Yine kendime kızdım. Daha sonra içeri Alkım girdi. Şakacı, sinirli, kıskanç kahramanım yine benim için ağlamıştı. İkimizde ağlayarak kollarımızı açtık, bana doğru hızla gelip sımsıkı sarıldı, bende ona... Kulağıma "seni kaybedeceğimi sandım miniğim" dedi. Lanet olsun yine kendime kızdım. Burnumu çekip bende konuştum. "minikler kaybedilmez kahramanım". Benden ayrılıp yüzümü avuçlarının içine aldı ve alnımı öptü. Daha sonra Batu ve Eda girdi. Eda yine salya sümük ağlarken beni güldürmeyi başarmıştı. Çünkü ağlayınca gerçekten yüzü kayıyordu, ama tatlı da oluyordu pis esmerim. Batu ise gözlerinin altı mosmordu hiç uyumamış gibiydi. İkiside gelip doya doya sarıldılar bana.

MAVİNİN ELLİ TONUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin