Sonunda raporlu günlerim bitmişti ve okula gidebilecektim bugün. Mahalleye indiğimde karşımda Deniz'i arabasına yaslanırken buldum. Artık onun kuralları geçerliydi benim üstümde ve bu oyunda. Gerçi rakip oyuncuyu hala bilmiyorduk orası ayrı meseleydi. Direk Deniz'in yanına gittim, arabadan ayrılmadan "ağrın varsa okula gitme" dedi. Yüzüme burukça bir gülümseme kondurup kafamı olumsuz anlamda salladım, o da kafasını sallayıp kendi yerine doğru gitti, bende yolcu koltuğuna oturdum.
Okula girerken Deniz kantine gidiceğini söyleyip yanımdan ayrılmıştı, bende sınıfa çıkarken merdivenlerde Batu'yu gördüm. Yanıma gelip kolunu omuzuma atınca güldüm ve kolumu beline sardım. Eda anlaşılan yine geç gelecekti, dün bizde kalmıştı sabah erkenden kalkıp evine gitmişti hazırlanmak için. Fırsat bu fırsat diyerek Batu'yla konuşacaktım. Sınıfa çıkınca hemen yanına oturdum. "Kanka sen gerçekten Eda'yı seviyorsun dimi?" dedim, sevdiğini biliyordum ama yine de emin olmak lazımda. Gözleri ışıldarken kafasını olumlu anlamda salladı. İkinci soruma geçtim "onu sevdiğini nasıl anladın? Yani nasıl hissettin ya da hissediyordun?" dedim. Gözlerini kırpmadan anlatmaya başladı "kardeşim bak ilk senemizde kıskanıyordum ama kardeşim gibi görüyordum o yüzden anlamadım, kardeşim olduğu için koruma dürtüsü sanmıştım. Neyse, yaz tatilinde Eda'yı yolda görmüştüm, yanına gidecekken bir tane erkek geldi yanına baya sarıldılar falan kalbim acıdı lan onu öyle görünce... Sonra bir baktım aklımda şu cümle bir gün bana da böyle sarıl diyordu, kalbimde öyle. Sonra bir şekilde kabullendim onu sevdiğimi, onu görünce kıskanıyorum ve onu korumak istiyorum her şeyden. Onun kılına zarar gelse kalbim durucakmış gibi hissediyorum. Kendini kötü hissettiğinde teselliyi bende bulsun istiyorum. Ona hangi konuda kırılıp kızsam yine bana sığınsın istiyorum" gözlerim dolarken sınıfa Deniz girdi yanıma doğru gelirken anlamasın diye gözlerimi kaçırdım. Önüme tost konunca kafamı kaldırdım. Deniz bana 'o bitecek' anlamda bakıyordu. Sabah kahvaltı yapmadığım için ikiletmeden yemeğe başladım. Deniz'in yanında Batu ve Eda'dan konuşmazdım. Batu Deniz'i pek sevmiyordu sonuçta. Eda'da sınıfa girince konuşmamız zaten imkansızlaştı.
Batu'ya baktığımda Eda'dan gözlerini alamıyordu, güldüm yine. Resmen gözlerinde küçük küçük yıldızlar çıkıyordu. Sınıf doluşmaya başlayınca hocanın girdiğini bile anlamamıştım.
Öğle telefüsüne geldiğinde Eda'ya çaktırmadan Batu'nun kolundan tuttuğum gibi bahçeye çektim. Bahçedeki banklarda Deniz, Kutay ve Sarp'ı gördüğümde Deniz hariç ikisine de selam verdim. Batu'yu çardağa çekip oturttum ve hemen konuya girdim "bak şimdi kanka sizin aranızı bir şekilde yapmamız lazım" dedim. Batu'nun gözleri parlarken bir anda söndü ve "ya beni sevmiyorsa?" dedi. Bu haline gülerken "onun da gönlü sende kanka ama benden duymadın bak" dedim işaret parmağımı havada sallayarak. Hızlıca kafasını salladı, elini devam et dercesine salladı. "Şimdi aklını çalıştır ve güzel bir plan bul" dedim. 5 dakika sonra aklıma çok güzel bir fikir gelince Batu'ya döndüm "okul çıkışı bir şekilde Eda'yı okulda tutarız sende okulda olursun yalnız kalırsınız iyi olur, belki sevgili olursunuz" dedim. Ay ne kadar güzel olurdu yaa. Batu beni onaylarken ayrıntıları konuşmaya başladık.
*~*~*~*~*~*
Çıkış zili çalarken sınıf boşalamaya başladı. Her şeyi ayarlamıştık; görevlisinden hademelere kadar. Deniz bana bakarken ona gitmesini işaret ettim ama bir şey anlamadı sınıfta Eda, ben, Batu ve Deniz kalmıştık. Eda ve Batu konuşurken çaktırmadan Deniz'in kulağına planı anlattım o da fısıldayarak "çocuk musun Melis olacağı varsa olur zaten" dedi. Gözlerimi devirirken "çocuk değilim Deniz, istiyorsan kapı orda" dedim kapıyı elimle göstererek. Kafasını olumsuz anlamda sallayıp susmayı tercih etti. Eda'ya dönüp "ya Eda'mmm benim dolabıma gidip edebiyat kitabımı alır mısın" dedim. Eda kaşlarını havaya kaldırırken sorunsuz kabul etti, anahtarımı ona verirken Batu'ya "kanka sende git yalnız bırakma" dedim. Batu'da beni ikiletmeden Eda'nın peşinden gitti. Her ihtimale karşı birisini aramasın Eda diye gizlice hattını almıştım. Deniz'in kolundan tutup çıkışa doğru koşturdum, ama bu ayı yerinden oynamıyordu. Gözlerini devirip elimden tuttu ve koştu. Kapıdan çıkarken Hamdi amcaya -güvenlik görevlisi- "her şey tamam mı Hamdi amca?" dedim. Gülerek kapıyı kilitledi ve kafasını salladı.
Eda'dan
Batu peşimden gelirken az da olsa heyecanlanmıştım. Melis'in niye edebiyat kitabını istediğini anlamamıştım ama kabul etmiştim. Dolaba geldiğimde anahtarla açarak kitabı aramaya başladım, sonunda bulunca Batu'yla beraber sınıfa doğru geri yürüdük, ama Melis ve Deniz sınıfta değillerdi. Batu'ya dönünce oda bilmiyorum diyerek dudaklarını büzdü. Bunu yaparken ne kadar tatlı olduğunu biliyor muydu bu ponçik? Telefonumu çıkartarak rehbere girdim ve kocaman yazıyla karşılaştım. Lütfen sim kartınızı takınız. Telefonumun arka kapağını açıp baktığımda sim kartımın olmadığını gördüm. Sinirleniyordum ama. Tahtada ki yazı gözüme ilişti, tahta kalemiyle iyi eğlenceler yazıyordu, tabi altında kocaman harflerle Melis yazısını geçmemek lazım. Bu kız beni en sonunda sinir hastası yapacak diye korkuyordum. Batu'ya döndüğümde sinirlenmiş gibi durmuyordu "hayırdır Batu sinirlenmedin galiba?" dedim imayla. Batu gözlerini tahtadan ayırıp bana çevirdi ve "iyi yanından bak, eğlenebiliriz" dedi. Omuzlarımı silkerek çıkışa doğru yürüdüm kapıyı açmaya çalıştığımda kilitli olduğunu anladım. Batu hala arkamdaydı sert bir sesle "telefonunu ver" dedim. Ceplerine bakarken sadece "yok" dedi. Gerçekten sinirleniyordum. Bunu yapan Melis umarım anneme ne diyeceğini de bulmuştur.
Bir saattir kendi sınıfımızda oturuyorduk, ne konuşuyorduk, ne göz teması kuruyorduk. Tamam yanımda olması bile heyecanlanmama neden oluyordu. Hatta kalbim deli gibi atıyordu şuan. Ama malesef o bunun hiç bir zaman farkında bile olmayacaktı. Yüzüm düşerken Batu gözlerini bana çevirdi, noldu dercesine bakıyordu. Omuzlarımı silkerek ona cevap verdim. Elimden tutup beni çekiştirmeye başladı, nereye gittiğimizi bilmiyordum ama tahmin etmeside zor değildi sonuçta okuldaydık. Kantine indiğimizde yine kimse yoktu, şaşırmadım. Beni bir masaya oturtturup kendisi mutfağa doğru gitti. Elinde iki tane sıcak çikolatayla geri geldi. Biliyor muydu acaba sıcak çikolatayı çok sevdiğimi? Yine bir hüzün kapladı içimi.
Karşıma oturup "birbirimize sorular soralım, canım sıkıldı" dedi. Kafamı olumlu anlamda sallayarak "ilk sen başla" dedim. Bir kaç saniye düşündükten sonra "sevdiğin var mı?" dedi. Kafamı olumlu anlamda salladım, gözlerinde bir şey belirmişti ama anlayamamıştım. Eliyle sıra sende işareti yaptı "aynı soru" dedim biraz çekinerek. Batu'da kafasını olumlu anlamda salladı. Bu kişinin ben olmadığımı bilmek hem canımı, hem de kalbimi sıkıyordu. "En büyük hayalin ne?" dedi Batu. Hiç hayal kurmamıştım ben, Melis'le hiç geleceği düşünmemiştik. Ama şuan bir hayalimin gerçekleşmesini isteseydim Batu'nun sevdiği kişinin benim olmamı isterdim. "Sevdiğim çocuğun beni sevmesi" dedim. Sıra bendeydi ama aklıma soru gelmiyordu. Heh buldum! "Üç dilek hakkın olsa ne dilerdin". Biraz düsündükten sonra gülerek "evli, mutlu, çocuklu" dedi. Bende gülerken, koluna vurarak "ciddi ol" dedim. "Tamam tamam. Ee... Bilmiyorum ki kızım, herhalde sevdiğim kızın beni sevmesini, ikimizin mutlu olmasını ve birbirimize kavuşmamızı isterdim" dedi. Bu konu açılınca kötü oluyordum, ayağa kalkarak kantine doğru yürüdüm ve 8 tane browni aldım. Evet 8 neden diye sormayın. Depresyona giresim var şuan. Geri oturduğumda birbirimize sormaya devam etmedik. Canım çok sıkılıyordu brownilerim bitmeye başlamıştı ama bu sorun değildi. Okulda ne yapabilirdik ki saat şu an 8'e geliyordu. İnşallah annem kızmamıştır ya. Ah Melis ah ne işler açtın başıma.
Batu'ya dönüp "Batu canım çok sıkılıyor" dedim. Sandalyesinden kalkarak eliyle gel işareti yaptı. Sınıfa girdiğimizde akıllı tahtayı açarak bana döndü "ne izlemek istersin?". Biraz düşündükden sonra büyük bir hevesle "aynı yıldızın altında" dedim. Batu tahtaya geri dönerek flimi açtı. Ben izlemiştim ama birdaha izlemek istemiştim. Konusu iki hasta gencin birbirleriyle olmasıydı. Güzel flimdi ama sonunda çocuk ölüyordu. Bu flim tam Melis içindi. Melis mutlu sonları sevmiyordu. Saçma buluyordu iki gencin sonunda birlikte olmasını. Hep derdi ki "hayat her zaman mutlu sonlarla bitmez, bende zaten mutlu sonları sevmem". Evet benim arkadaşım biraz tuhaftı ama seviyordum.
Flimin sonlarına doğru omuzumda bir ağırlık hissedince kafamı omuzuma çevirdim. Batu uyuya kalmıştı. Ben farkında olmadan elim onun yanağına doğru gitti. Ah bir bilse onu ne kadar çok sevdiğimi, bana her kardeşim dediğinde kalbimin durduğunu... Ama hepsi bir hayaldi, bizim bir mutlu sonumuz yoktu. Batu biraz kıpırdanınca elimi uyanmaması için çektim. Kollarını sımsıkı belime dolayıp, kafasını omuzumdan çekip göğsümün üstüne koydu ve onun ağzından asla çıkmayacak bir şey söyledi...
![](https://img.wattpad.com/cover/101947177-288-k380170.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİNİN ELLİ TONU
Teen FictionNe demiş Şems Efendi; Kalp mi insana sev diyen? Yoksa yalnızlık mı körükleyen? Sahi nedir sevmek? Bir muma ateş olmak mı? Yoksa yanan ateşe dokunmakmı?.. İkisinden birisi bir muma ateş olurken diğeri o ateşe dokunacak ve yanan o ateş onlara hayat...