MELİS'TEN:
Deniz'i çağırmaya giderken, onunla çarpışmıştık ve o benim üstümde bana bakıyodu. Şuan çok utanmıştım onu üzerimden çekemiyordum, şoktaydım resmen. Deniz biraz daha üstümde durduktan sonra kafasını hızla iki yana salladı ve kalktı, beraberinde beni de belimden tutup kaldırdı. Biz karşı karşıya birbirimize bakarken kapı çaldı. Deniz kapıyı açmaya gittiğinde şoktan çıktım.
Deniz hala gelmeyince bacaklarım benden bağımsız kapının önüne doğru gidiyordu. Deniz'in omuzundan bakınca ikinci şokumu yaşadım. Bu.... Bu Ece'ydi bu kızın burada ne işi vardı. Ahh hata bende bana bi gecelik yardım etti diye onu seveceğimi düşünmüştüm ahh aptal kalbim, ahh aptal kafam... Ben sizinle ne yapacağım böyle...
Deniz'e çaktırmadan geri geri gittim. Burdan gitmek istiyordum, bu sürtük kızın olduğu bir yerde durmak istemiyordum. Mutfak masasının üstünde duran telefonumu aldım, tam çıkacakken dolabın üstünde duran mıknatısla yapıştırılmış kalem ve kağıt destesini gördüm. Kalemi çekip kağıda 'iyi eğlenceler, size afiyet olsun' yazdım, kağıdı alıp kahvaltı masasının üstünde duran onun tabağının üstüne yapıştırdım ve mutfak kapısından bahçeye çıktım.
Ayağımda ayakkabı bile yoktu ve caddede çıplak ayakla kaldırımlarda geziyordum. Aklıma Batu ve Eda geldi kesin Batu bizi öldürecekti, adım gibi emindim. Karşımda taksi görünce deli gibi ellerimi havada salladım. Taksi önümde durunca hiç düşünmeden bindim. Adam bana dikiz aynasından bi bakış atıp, yola koyuldu. Adama adresi söyledim ve tabiki param yoktuki bu ne saçmalıktı böyle gerçekten maldım. Evin önünde durunca adama burda beklemesini ben parayı getireceğimi söyledim. Eve çıktığımda hergün evimizin temizlik işlerini yapan Aslı Abla açtı kapıyı. Allah'tan annem ve babam yoktu evde onlara neden ayakkabım olmadığını, neden bu saatte geldiğimi ve neden başkasının kıyafetlerini giydiğimi açıklayamazdım. Odamdan 20 lira alıp aşağıya indim, adama camdan parayı uzatınca aldı ve bastı gitti. Hayatta böyle değilmiydi; istediğini alır, basıp gider... Arkasındaki enkaza bakmayı düşünmez bile.
Aslı Abla'dan bana kahvaltı yapmasını rica etmiştim. Kahvaltımı yapıp odama çıktım ve direk duşa girdim. Çıktığımda saat 10:30'du üstümü giyinip evden çıktım. Okula girdiğimde izin kağıdı aldım. Şuan teneffüstelerdi, çantamı bırakıp kantine indim. Çünki Batu ve Eda sınıfta değillerdi. Aşağıya indiğimde hararetli bi şekilde konuşuyorlardı. Valla hiç azar işitmek istemiyordum, geri geri gidip arkamı döndüm ama birisine çarptım. Burnumu ovuşturarak kafamı kaldırıp kime çarptığıma baktım. Şansımı ben....
Deniz'di bu kim olucak, yanımdan geçip gideceğim sırada kolumu tuttu. Ve beni bi masaya doğru sürükledi. Oturunca hiç ona bile bakmadım, kollarımı göğsümde kavuşturup etrafımı izlemeye başladım. Burdan bile o karanfil kokusunu çok rahat duyabiliyodum, ve her içime çektiğimde sinirim bir nefes daha da azalıyordu... Uyuşturucu gibi.İkimizde sus pus oturuyoduk. Batu ve Eda beni fark etmemişlerdi, bu iyiydi sabah sabah onların kavgasını çekemezdim. Dayanamayıp ona döndüm "kahvaltınız iyi geçti sanırım, size rahatsızlık vermedim umarım. Gece de benimle uğraştınız" dedim. Şuan trip mood = on' dum. Deniz gözlerini kapatıp derin bi nefes aldı. Gözleri karmaşık bakıyodu. Soğumuş bi kahve gibi, gözleri de kahverengiydi zaten. Gözlerini açtı "Melis bak hiç birşey bilmiyorsun, sana tek söyleyeceğim şey... Ben o kızı sevmiyorum, arkadaşım bile değil" dedi, bana neden açıklama yapıyordu ki ben onun hiç bişeyiydim. "Bana açıklama yapmak zorunda değilsin, sadece arada denk geliyoruz bazı konularda ve dün gece bana yardım ettin. Bu kadar, başka bişey yok" acımasız konuştuğumun farkındaydım ama bu konuşmanın elbet olması gerekiyordu. Deniz bi hışımla kalktı, bende kalktım, yanımdan geçerken durdu ve elime bi kağıt bırakıp "doğru söylüyorsun, sen benim artık hiç bişeyimsin" dedi ve gitti. Ben hala olduğum yerde durmuş öylece bakıyordum, nereye baktığımı bile anlayamıyordum. Bulanıktı görüntü, zaten gözlerim karanlıkla buluşmuştu. Batu'nun kokusu, Eda'nın ağlama sesi bu kadar. Neden hep karanlıkla buluşuyodum, neden mavi değildi... En azından huzurlu olurdum... Değil mi?.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİNİN ELLİ TONU
TeenfikceNe demiş Şems Efendi; Kalp mi insana sev diyen? Yoksa yalnızlık mı körükleyen? Sahi nedir sevmek? Bir muma ateş olmak mı? Yoksa yanan ateşe dokunmakmı?.. İkisinden birisi bir muma ateş olurken diğeri o ateşe dokunacak ve yanan o ateş onlara hayat...