Derin bir nefes aldım ve elimdeki bira şişesini karşımdaki adamın kafasında kırdım.
Adam aniden yere yağıldı. Bana yarduım eden kız koşarak yanıma geldi
"Derin sen naptın? Neden adamın kafasında kırdın şişeyi? müşterilere nazik olacaz demedim mi ben sana. Şimdi patrona ne diceksin çok merak ediyorum.. "
Karşımda konuşan kıza gözlerimi devirmekle yetindim sadece. Adam resmen sözle taciz etti napabilirdimki. Uzun boylu iri adam yapılı adam önümde dikildi
"Patron seni çağırıyor" bi an sesinden ürktüm. Adam arkasına dönerek yürümeye başlayınca bende arkasından onu takip ettim. İlerideki dar koridora girdi ve karşıdaki daha önce den hiç fark etmediğim kapıya ilerleyerek kapıyı tıkladı. İçeriye girdi kapıyı yuzume kapattı. Kapının carpma sesiyle biraz korktum. Etrafıma bakındım karanlıktan pek bişey seçemedim ama sanırım bu koridorda sadece bu kapı vardı ve kimse bilmiyordu. Etrafıma bakınırken aniden kapı açıldı ve adam kolumu tutup içeriye çekti beni. Kolumu o kadar sıkmıstıki moraracagına eminim. "Tamam sen çıkabilirsin"
Sesib geldiği yöne baktım ve yine o adam. Yine ve yine o adam.
İri adam bana sert bakışlarını göndererek odadan çıktı. Karşımdaki adama baktım ve derin bir nefes aldım. Burnuma Rüzgarın kokusu doldu. Ne kadar da özlemiştim kokusunu..
"İşe yeni başlayan kız sen olmalısın" ters bir bakış attım "herkesin korktuğu şu karanlık patron da sen olmalısın" sesim o kadar ürkütücü çıkmıştı ki kendim bile korktum.
Adam ayaga kalktı ve yavaş adımlarla karşıma geldi. Kafamı kaldırıp gözlerine baktım.
Gözleri kahve renginin en koyu tonuydu. Neredeyse siyah bile sayılabilir. Dahada yaklaştı aramızda bi adımdan daha kısa mesafe vardı. Önce gözleriyle yüzümü inceledi ve gözlerime tekrar baktı. "Bidaha böyle bi davranışını görürsem yapacaklarımdan ben sorumlu degilim! "
Sesi o kadar katı çıkmıştı ki titredim. Ama ben bu adamdan korkmazdım kendimden emin bir şekilde aramızdaki mesafeyi kapattım. "Beni diğer insanlar gibi korkutacagını düşünüyorsan yanılıyorsun. Ölmek isteyen biri için fazla sahtesin. Bu korkutma çabaların bana sökmedi malesef. Senin için üzüldüm.. " söylediğim sözlere önce şaşırdı sonra histerik bir kahkaha attı. Gözlerime ürkütücü ve derin bir şekilde baktı ve masasına doğru yürüdü. Sert bir şekilde nefesimi verdim he masasına döndüm. Masasındaki isim yazılı tabelaya gözlerim takıldı "Rüzgâr Karahançer "
Bu kadar benzerlik fazla değilmi? Yüzü, kokusu, ismi.. Herşeyiyle Rüzgâra benziyordu.
Tüylerim diken diken oldu. Tabiatın bi oyunumuydu bu?
"Çık dışarı! " sesiyle birlikte ürktüm ve arkamı dönüp kapıya yaklaşırken "bu ilk ve son uyarım umarım anlamışsındır!! "Dedi. Kapıyı çarparak odadan dışarıya çıktım.***
Yavaş yavaş yağmur yağmaya başladı. Ellerimle topragi sıktım üzerinde sonbahara rağmen benim diktiğim çiçekler vardı. Fazla ca çicek vardı. Islanmış toprak kokusunu içime çektim.
-Çok özledim, çoook, saçın, gözün, yüzün, kokun...
Anılarımız gözümün önüne geldi. Tanışma anımız, kavgalarımız, sarılarak uyumalarızım, ve en son konuşmamız... Nasıl unutulurdu ki zaten? Hepsi dün gibi aklımda...Hava iyice kararınca adımlarımı hızlandırdım. Apartmanın önündeki kalabalığa baktım. Yine neler oluyor orda? İyice yaklaşınca eşyalarımın yerde olduğunu gördüm. Benim kıyafetlerinin dışarıda ne işi var??
Balkondan ev sahibinin sesini duydum
"Bak kızım ben seni uyardım kirayıda ödemedin. Zaten evide başkasına kiraladık. O yüzden eşyalarınıda topla ve git. " doğru ya ben ev işini unutmuştum
"Ben kendime iş buldum yarın parayı alıp vericektim. Keşke eşyalarımı dışarıya atmadan önce bi bana sorsaydınız.. " kadın bişey demeden içeriye girdi.
Peki ben şimdi ne yapıcam??***
"Pişt yavru nereye gidiyosun bırakayım ben seni" ve o iğrenç gülüş. Derince bir nefes aldım ve adımlarımı hızlandırdım. Araba hala yanımdan geliyodu.
"Hadi gülüm naz etme. Hem çok eğleniriz " ve yine o iğrenç gülüş.
"Ya siktir olup gidersiniz yada bedelini ödersiniz. Evet karar sizin beyler" ürkütücü çıkan sesimle konuşunca hızla araba yanımdan uzaklaştı.
Elimdeki valizi çekiştire çekiştire bara doğru yürüdüm. Tek çarem barmen olan kız dı. Sanırım bana yardım eder. Barın önüne geldiğimde badigartlar bana tuhaf tuhaf baktılar. Beni tanıyorlar ama gecenin 2 sinde burada olmama şaşırmış duruyorlar. İçeri girdiğimde burnuma dolan koku ne kadar kötü olsa da alıştım artık. O yüzden tuhaf karşılamıyorum. Daha adını bile öğrenemediğim kız beni görünce tuhaf tuhaf yüzüme baktı. Yanına ilerledim ve sandalyeye oturdum.
"Senin bu saatte burada ne işin var ve bu valiz ne? Bir yere mi gidiyosun? "
"Kalacak bi yere ihtiyacım var" kız önce şaşırdı sonra konuşmaya devam etti.
"Anladım ama ben ailemle yaşıyorum ve ben sabaha kadar çalışacağım" kız sanki bişey düşünüyormuş gibi durdu ve hemen devam etti
"Ama burada çalışanlar için bir oda var bu gecelik orada kalabilirsin sanırım ama patron ne der bilmiyorum" ahh doğru ya bide sevgili! Patron var. Kız ilerleyince valizimide alıp arkasından takip ettim. Bi koridordan dönünce karşıdaki kapının önünde durdu
"Pek kimse kullanmaz ama sen yinede dikkatli ol. Benim işe dönmem gerekiyor. İyi geceler sana" teşekkür eder gibi kafamı salladıgımda arkasını dönüp ilerledi.Eveeet yeni bölüm geldi umarım beğenirsiniz. Oy ve yorumlar gelmedikçe benim pek yazasım gelmiyo. Emek harcıyorum ama sonucunu alamıyorum. Lütfen biraz duyarlı olalım. Teşekkür ederim..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PLÜTON
Teen Fiction"İntihar; bir insanın kendi elleriyle yaşamına son vermesi. Peki ya bi insanın umudu intihar edermi? Evet eder. Sanki kanaması durmak bilmeyen hayat damarlarından birisini kesmişsin gibi. Kanaması durmuyor ve her saniye daha çok acıtıyor. Daha kötü...