-3

13 5 0
                                    

Rüzgarın esmesiyle biraz ürperdim. Sonbahar gelmişti ve bu havalar çok normaldi. Vücudum soğuk havalara karşı dirençli olduğu için bu güne kadar pek sık hasta olmamışımdır. Tabi hasta olduğumda da Rüzgar bana çok iyi bakar hemen iyileşirdim. Şimdi hasta olsam bana kim bakardı ki? Yalnızlığımla baş başa kaldım. Kimsem yok, sedece ben ve yalnızlığım..
O adamın yüz siması tekrar gözümün önüne geldi. Ne çok benziyor Rüzgâr'a herşeyiyle.
Bir anda şimşek çakmasıyla titredim. Sanırım yağmur geliyordu. Yürümemi hızlandırdım.
Bugün birkaç iş bakmıştım. Hepside numaramı alıp beni arayacaklarını söylediler.
Telefonum çantamın içinde olduğu için çantamı aramaya gidiyordum. Tabi hala uçurumun kenarındaysa.
Dalga sesleri tekrar kulağıma doldu. Hızlıca uçurumun kenarına ilerledim. Etrafa bakındım ama yoktu. Şimdi beni işe alsalar ail haberim olacaktı. Büyük bir umutsuzlukla arkamı döndüğümde yine o adamı gördüm. Tek fark elinde benim çantamın olmasıydı.
Çantamı bulmamamı sevinsem yoksa tekraren bu adamla karşılaştıgıma mu üzülsem bilemedim. Çantamı almak için adamın yanına doğru yürüdüm. "Ne o baktın süper kahramanlık işe yaramadı hırsızlığa mı terfi ettin? " alaycı bir şekilde güldü. Elinde tuttuğu çantamı hızlı hareketlerle çektim ve arkamı dönerek ilerlemeye başladım.

****

Derin bir nefes aldım ve bara giriş yaptım. Dün akşam barda barmenlik için yaptığım iş ilanına kabul edildiğime dair aramışlar ve ertesi gün işe başlayacağımı söylemişlerdi. Pek tekin bi iş değil ama ölmek isteyen biri için sorun olmaz.
Yoğun sigara ve alkol kokusu karşıladı beni. Gözlerim yaşardı kapatıp açtım sakince ve ilerlemeye devam ettim. Barmenin yanına gittim
"Sen yeni işe başlayacak kız olmalısın. Bekle hemen patrona haber vereyim" yaklaşık benim yaşlarımda bir kız hızlıca yanımdan ayrıldı
Bir kaç dakika sonra yanıma geldi "şu tarafta giyinebilirsin ben sana yardımcı olayım" dedi ve gülümsedi. Gösterdiği yere doğru yürürken onu takip ettim. Tatlı bi kızdı ama benim pek insanlarla işim olmaz. Umursamıyorum yani.
İçeriye girdiğimizde yapmam gerekenleri anlatmaya başladı "ben hergün burada olmayacağım. Ben yokkende sen yapıcaksın işleri. Müşterilere sakın ters davranma. Evet sana sarkan çok olucak ama nazikçe uyardıktan sonra devam ederse dışardaki görevli adamlara söylersen halleder onlar. Patron çok sert ve asidir sakın ha ona yanlışın olmasın. İçecekleri anlatmama gerek yok sanırım daha önce de calısmıssın biliyorsundur. "
Kafamı sallayarak onayladım. Evet daha önce çalışmıştım aklımda kaldığı kadarıyla yapardım herhalde. Bana uzattığı önlüğü gecirdim üzerime
"Şimdi ben gidiyorum sana kolay gelsin"dedikten sonra kapıdan dışarıya çıktı. Önlüğün cebine telefonumu koydum. Saçlarımı gelişigüzel topladıktan sonra derin bir nefes aldım ve dışarıya çıktım. Dışarıya çıkmamla bi bedene çarpıp sendelemem bir oldu. Kafamı kaldırıp bana çarpan adama baktım. Onun burada ne işi vardı ya? Heryerde karşıma çıkmak zorundamıydı? Herşey iyice karışırken konuşmak için derin bir nefes aldım..
Bu koku... Ne zamandır hasret kaldıgım o koku.....



Arkadaşlar kusura bakmayın ne zamandır yazmaya fırsatım olmadı. Umarım beğenirsiniz. Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. Tesekkür ederim..

PLÜTONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin