Kütüphanedeki Yaşlı Adam

179 13 5
                                    

(İKİ SAYFA ARKADAŞLAR.)

Sonraki gün ilk iş kalkıp kütüphaneye gittim ama biraz erken hareket etmiş olmalıyım ki saat daha 6:00 dı. Sanırım heyecandan uyuyamadığımın kanıtlarından biri bu aslına bakarsanız o kagıtta ne yazdığını, o sesle bir bağlantısı olduğunu biliyorum aksi takdirde eğer bunu kanıtlayamazsam ben bile kendimin delirdiğini düşünebilirim en son olaylardan sonra bunu kolaylıkla bile karsılayabilirim.

Her neyse saat daha sabahın körüydü ben evden cıkıp yıne dangalaklık yapıp anahtarı unutmuştum evdeki herkes uyuduğuna göre girip alabilmek için bir tilki kadar sinsi olmalıydım ama herkes bilir ki ben bir fil kadar gürültülü ve sakarımdır. Aslında bu babadan oğula geçen bişey büyük babamda da varmış babam ben küçükken söylemişti tabi bu hoşuma gidiyor demiyorum ama olsun yapabileceğim pek bir şey yok. Sabahın köründe (yine bu saçma kelimeler sabahın körü yani niye hep bunu söylüyorum ki) kahvaltı etmediğim için Tink's Donnuts a gidip yemek yemeye karar verdim çünkü bu saatte ayyaş gibi içki içersem bir daha kendime gelemeyebilirdim (bilirsin hala üzgün ruhsuz ve güçsüzüm) hemen gittim beni tanıyan garsonlara selam verdim ve hemen yanıma gelip her zamankinden mi? diye sordular bende evet lütfen dedikten sonra kapı çarpmasıyla irkildim bu restorant-cafe annemın yakın arkadası olan Bayan Merry'nindi çenesi o kadar düşüktür ki kaçmak için milyonlarca bahane arayabilirsiniz. Buraya geldiğimde onun yanıma gelip benimle Avalonun Ölümü hakkında konusmak isteyeceğini biliyordum ama umuyordum ki o düşmüş çenesine mahruz kalmam. Malesef ki hislerim yanıldı ve her zamanki gibi kırmızı uzun tırnakları ile karşıma oturdu o sırada kahvaltım geldi ve harıka omletimin bana bakışlarına dayanamayıp yemeye başladım. İnanır mısın bir anlık bile olsa Bayan Merry'nin karsımda olduğunu unutmuştum ve bana bakıp dediki:

-Biraz yavaş ye evlat kendini öldürmeni istemem -saçma bir şekilde homurdadı.-

+Hayır merak etmeyin denedim istesemde ölemiyorum aslında bunu söylemiş olmanız çok komık kendimi öldürmemi istememem.

-Ne? nasıl yani Logan sen bana ne demek ıstıyorsun ben mı oldurdum avolonu nasıl yanı bumudur bunu mu ima ediyosun? Saçmalama evlat ben kimseyi öldürmedim. Ne yani inanmıyor musun yoksa bana????? kimi ararsan ara istersen polisi ara Obamayı ara herkesi arayabilirsin ama ben öldürmedim çocugum. Ben burda omlet pışıren bi yer işletmekten başka bişey yapmıyorum yahu bana nasıl suc atarsın ha??? nasıl yani...

O bana bunları söylerken bana daha çok bla bla bla aa ve de blaa blaa. Tanrım kim dediki sana bu kadar boş çeneyle konus diye? Şimdi ben onu sucladım mı bu kadın benden de kötü. Bence eski psikologuma götürmeliyim tabi arabada bana anlatacagı şeylerde var bu yuzden boşverin gitsin. 

+Hayır hayır sızı suclamadım sadece komik ve saçma geldi.

-aaa Logan kalbime indirdin peki neden bana bunu başta söylemedin ki? -o sinsi gülümseme-

(Dostum bu kadın ciddi mi? konusmama bile izin vermedi) 

+Neyse şey benim gitmem gerek neredeyse kütüphane açılır sağolun

Arkamdan seslenişini duyuyordum ama biraz daha konusursa çatalı gözlerine saplamaktan korkuyordum. 

10 dakika sonra kütüphaneye geldiğimde yetkiliye ne sormam gerektiği bilmiyordum çünkü bir ses duydum ve bir yazı buldum diyemezdim. Bu yüzden oturdum ve kitapları karıştırmaya başladım. 1-2 raf yanda yaşlı ve aksakallı denizci kıyafetleri olan bir adam vardı ve kitapların ortasında oturuyordu. Ürkütücü yanı iste bana bakıyor gözlerini hiç ayırmıyordu. Kitapların isimlerine bakarken hiç birşey bulamadığım için umutsuzluğa kapılıyordum ne bulduğum kagıtta yazan kelimelerden birisi bile yoktu kitaplarda. En sonunda oturdum ve gözlerimi ovuşturmaya başladım tam olarak 3 buçuk saattır burdaydım. O yaşlı adam hala bana bakıyordu ve en sonunda bana seslendiğini duydum. Meraklıydım ve yanına gitmeye karar verdim.

-Bana mı dediniz acaba? 

+Evet yarım saattir sana sesleniyorum duymuyor musun? 

-Şey pardon ben duyma..

+Tamam sus ne arıyorsun yarım saatir orda? 

-Ben bunu size söyleyemem çok üzgünüm

+Neden ben sadece yaşlı bir adamım bence bana söylemekten zarar gelmez.

-Madem ısrar ediyorsunuz, ben birşey gördüm gerçek miydi değil miydi bilmiyorum ama bir ses vardı cok güzel bir ses aslında bana çok tanıdık gelen bir şarkıyı mırıldanıyordu ama bir türlü hangi şarkı olduğunu seçemiyordum o kadar güzel bir sesli dun gece rüyama girdi yakın zamanda kaybettiğim bir arkadaşıma çok yakın hissettirdi beni garip yanı iste sese gittiğim zaman orda kimse yoktu sadece bir not belki onu burda bulup içimi rahat ettiririm diye düşündüm ama hiç bulamadım, umutsuzluğa kapıldım. 

+Peki ya neydi not ne yazıyordu inan bana göründüğümden daha uzun yaşadım birşeyler biliyorum. 

-Yazan şey bir dakıka arka cebime koymuştum.. Aah işte burda yazan sey şu "sis mus reaknius la serrasi..."

+Serrasi avolone lessana 

-Ama siz bunu nerden bildiniz? nasıl 

+Evlat sen bunu nerde gördün nasıl bir rüyaydı bu bu nasıl olur? 

-Ben bunu yani bu rüyayı deniz kıyısında gördüm efendim sahilde harika bir ses o, onun oturduğu yerde yazıyordu.

+Bunu hemen atmalısın hatta unutmak için elinden geleni yapmalısın. Bu iyi dğeil evlat hemde hiç iyi değil sen kimi düşündün şu ölen arkadaşın nasıl öldü? kimdi sana yardım etmemi istiyorsan hepsini söylemelisin. 

-Peki ya size nasıl güvenebilirim ki? 

+Dediğim gibi. Ben sadece yaşlı bir adamım.

The Queen Of My SeaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin