|Chapter 10| It Was A Nightmare

593 48 50
                                    

|Bölüm 10| Bu bir kabustu

Castiel yaralı. Acı çekiyor. O ölmek üzere. Dean neler olduğunu,  tüm bunların nasıl meydana geldiğini hatırlamıyor. Nerede olduğundan emin değil. Ne yapması gerektiğini kesinlikle bilmiyor ama zaman bir kum saatindeki sarı, küçük kum zerreciklerinin yerçekimine karşı koyamayıp yeri boylaması gibi akmaya devam ediyor. Dean, Meleğinin elini tutuyor. Bunun imkansız olması gerekiyor ama sanki hayat bu çifte meydan okuyormuşçasına Meleğin elleri buz gibi. Gözleri dalgın dalgın bakıyor, yakıtı bitmeye yüz tutmuş bir çift eski gaz lambasını andırıyorlar. Dean tüm detayları görüyor. Kanın yüzünden çekilişini, Meleğin bedenindeki tüm kasların acıyla kasılmasını... Her bir ayrıntıyı hissedebiliyor. Ama bunun olmaması gerekir. Dean gözyaşlarına boğulmak üzere.

Bunun olmaması gerekir. Bunun olmaması gerekir. Bunun olmaması gerekir.

Bu cümle genç Avcının dudaklarında adeta boşluğa atılan acı dolu çığlıklardan bir şarkının nakaratı haline geliyor.

Ve Castiel, şarkının bitmesini bile beklemeden ölüyor. Cansız bedeni Dean'in kollarında toza dönüşüyor.

Ama bunun olmaması gerekiyordu.

☆★☆

Dean telaştan ve korkudan daralmış nefeslerinde boğulmak üzereyken gözlerini zifiri karanlık geceye araladı.

Bu bir rüyaydı.

Dean bir süre sırtını yatağın başlığına verip öylece durdu. Hiç hareket etmedi. Nefes alışverişleri sanki ölüyormuş gibi yavaştı. Ya da sadece o öyle olmasını istiyordu. Gözlerini kırpmadan odanın karanlığına baktı.

Bu bir kabustu, demek istedi. Ama her şey o kadar gerçekti ki. Her bir detay. Orada duruyordu işte. Ve birkaç saniye sonra...

Bana neler oluyor?

Elini yüzüne kapamak ve avuçlarının ardına saklanmak istedi ama burnunun altında hissettiği karıncalanma ona engel oldu. Göremese bile buna neyin sebep olduğunu biliyordu.

Kan.

Hemen odasının sağındaki kapının ardında bulunan banyoya gitmek için ayağa kalktı ama bu az daha dengesini kaybedip yeri boylamasına sebep oluyordu. Tek elini duvara yaslayarak kendine soluklanmak için vakit tanıdı. Hala gördüklerinin etkisinden çıkamamıştı. Yavaş adımlarla ve mümkün olduğunca ses çıkarmadan odanın içinde ilerlemeye çalıştı.

Rüyası onu neden bu kadar etkilemişti? Sonuçta o hep rüyalar, daha doğrusu kabuslar görürdü. Annesi öldüğünden beri böyleydi bu ve artık beraber yaşamaya alıştığı bir süreçti.

Ama neden bu sefer öyle olmamıştı?

Dean emin değildi ama galiba cevabı biliyordu...

Çünkü bu rüya Castiel hakkındaydı.

❄❄❄

Banyoya varıp yüzüne bir su çarptıktan sonra kuruyan boğazını yumuşatmak için mutfağa gidip su içti. Castiel çalışmalarıyla uğraşıyor olmalıydı. Birkaç gündür Dean'e bahsetmeden araştırmalar yapmaktaydı ama Dean bunun o kadar da ciddi bir şey olduğunu düşünmediğinden pek kurcalamıyordu. Zaten ne zaman bir soru soracak olsa Castiel bir şekilde onu geçiştirerek konuyu değiştirmeyi başarıyordu.

Son günlerde Dean daha çok Castiel hakkında ne hissettiği ile uğraşıyordu. O aptal hisleri yok muydu? Castiel'in de araştırmaları için onunla ilgilenmeyi biraz olsun azaltması ona zaman tanıyordu ama... Bu genel olarak onu rahatlatsa da arada sırada huzursuz ediyordu.

Dean artık Castiel'e karşı duyduğu hisleri inkar etmeyecekti. Ama bunlara tam anlamıyla bir ad koymayı asla beceremiyordu... Meleğin etrafında olması bazen gergin hissettirse de aslında onu mutlu ediyordu. Saçlarının dağınıklığını (çünkü meleklerin saçlarını taramaya pekala ihtiyaçları yoktu) ve gözlerinin kendi gözlerine bakarken takındığı o ifadeyi seviyordu. Muhtemelen havaya karışan ve çekingenliği yaratan gerginliği bu belirsizlikten kaynaklanıyordu. Dean hislerine olan güvensizliğinden nefret ediyordu.

Ama galiba... ondan hoşlanıyor olduğunu söyleyebilirdi? Belki bu hayatta başka roller oynarlarken tanışmış olsalardı her şey farklı olurdu?

Parmak uçlarında odasına doğru yürürken bunu düşünmeyi bir süreliğine bir kenara attı. Dalgınlıktan ses çıkarıp Castiel'e uyanık olduğunu belli etmek istemiyordu. Ona rüyalardan bahsedip yüzüne yayılan endişeyi görmek de istemiyordu.

Yatağının üzerindeli yorganını kaldırıp altına girdi ve göz kapaklarının yeşillerini örtmesine izin verdi. Belki de bu her zamanki kabuslarından biriydi? Düşündükçe abartılacak bir şeymiş gibi gelmiyordu. Alt tarafı bir kabustu, burnunun kanaması da öyle sıradışı bir şey sayılmazdı.

Gecenin ilerleyen dakikalarında uykuya yeniden teslim etti bilincini. Kabusların böylesine fevri davranıp peşini bırakmayacağını nereden bilebilirdi ki?

Memory Loss // DestielHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin