|Kapanış|
Büyüyü yok edebilecek tek bir şey vardı.
Ne bir silah, ne bir sihir ne de başka bir şey. En güçlü karşı büyü sadece ve sadece aşktı.
Dean Winchester'ın aşkı...
Kendilerine verilen kısıtlı sürede yapması gereken buydu. Yıllardır içinde sakladıktan sonra nihayet ortaya çıkardığı aşkını bu sefer birkaç hafta içinde bulmalıydı. Laneti üzerinde ancak bu şekilde atabilirdi.
Tabii eğer bu gerçek aşksa...
☃️☃️☃️
Güneş doğuyordu.
Castiel o gittikten sonra eve yalnız dönecek gücü bulamamıştı kendinde. Bu fikre asla alışamayacaktı.
Eli onun kanıyla kaplıydı. Dudaklarında dudaklarının izi vardı. Ama silememişti bunları. Çünkü geriye kalan tek şeydiler... Bir de Castiel'in çektiği acı.
Melek bıçağını havaya kaldırırken kim bilir o gün kaçıncı kez bir hıçkırık yükseldi boğazından ve dudaklarından serbest kaldı. Kızdı kendi kendine. Oysa bunu yaparken ağlamayacaktı. Sevgilisinin karşısına o halde çıkmamalıydı.
Gözyaşları yeniden yanaklarında yerlerini aldı.
"DENEDİM!" diye haykırdı Castiel boşluğa.
"Sensiz birkaç saat bile dayanamıyorum Dean... Hatırlıyor musun; uyurken yanında bekler, arada sırada nefes alışlarını kontrol ederdim? Seni uykundan bile sakınırdım... Her çıktığımız avda yüreğim korkudan parçalanacak gibi olurdu ama saklardım.
"Şimdi ne yapacağım? Beni nasıl tek başıma bırakabildin..."
Bedeni titriyordu ve elindeki bıçağı doğru dürüst tutamıyordu bile. Dayanabileceği çizgiyi çoktan geçmişti. Deneyeceğine dair söz vermişti... Ama böyle bir acı içindeyken umut etmek nasıl mümkün olabilirdi ki? Sanki yaşamasını sağlayan organları ondan sökülüp alınmıştı. Sanki başı suyun altındaydı ve boğuluyordu. Sanki vücuduna yüzlerce melek bıçağı saplanıyordu. Sanki tüm bunların hepsi birden, aynı anda meydana geliyordu.
Oysa Meleğin çektiği acıya son vermesi için tek ihtiyacı olan bir bıçaktı.
Bıçağı havaya kaldırdı. Tekrar.
Güzel, yeşil gözlerinin hayali belirdi gözlerinin önünde. Bakışında kaybolduğu, ona var olduğunu bile bilmediği duygular yaşattıran gözleri...
Bıçağı göğsüne saplamak üzere indirmeye başladı.
Gülümsemesini görür gibi oldu. Dudaklarının zaman zaman alayla, ama gerçek bir mutlulukla yukarı kıvırılışını, gününü gerçekten güzel yapan o gülüşü...
Bıçak göğsünü yardı ve kan beyaz gömleğini kapladı. Aldığı ölümcül bir yara değildi henüz. Daha derine inmesi gerekiyordu. Az kalmıştı. Acının bitmesine çok az kalmıştı.
Anıları canlanmaya devam eden Avcıyı düşündü. Kader, ölüme çeyrek kala bir hediye mi sunmaktaydı ona acaba? Peki eğer öyleyse, kendini neden hala huzur bulmuş hissedemiyordu?
"Söz ver."
Son bakış. Son gülümseyiş. Son öpücük. Son istek.
Melek bıçağı elinden kayarak bir gürültüyle yerle buluştu. Yapmayı istiyordu, gerçekten istiyordu. O kadar çaresizdi ki. Dean'inin onu affedip affetmeyeceğini düşündü.
O öldü.
Gözlerini kapattı ve kendini serbest bıraktı. Bağırdı. Çığlıklar attı. Daha yüksek sesle, boğazı yırtılırcasına ağladı. Orada, o köşede öylece, ölmeyi bekledi. Ölümün kendi kendine ona gelmesini bekledi. Böyle bir şey olacak olsa ölümün yatılı misafirliğini duraksamaksızın kabul ederdi.
Ama onun yerine güçlü kollar sarıp sarmaladı bu krizin eşiğindeymiş gibi titreyen zayıf bedeni. Eğilip kulağına fısıldadı kolların sahibi.
"Şşş, Meleğim, geçti. Ben buradayım."
☃️☃️☃️
Ertesi Gün
Dean, Castiel'e büyü hakkında anladığı kadarıyla her şeyi anlattı. Özellikle son kısımda hafızasının geri geldiğinden de bahsetti. Her şey adeta bir mucize gibiydi. Dean bir an Meleğin bu kadar çok şeyi kaldıramayacağından korkmuştu. Sıra öpücüğe gelince, Castiel bir soru sordu.
"Ama... Hafıza büyüsü yapıldıktan sonra bir kere daha öpüşmüştük. Neden o zaman işe yaramadı?"
Salondaki koltuktaydılar. Dean sırtını bir uca dayamıştı ve Meleğinin başı kucağındaydı, uzanıyordu. Elleriyle siyah saçlarını okşuyordu. Castiel'in gözleri kapalıydı. Öylece durup sorusunun cevabı bekledi. Dean ise başını eğdi ve tersten baktığı dudaklarına dayanamayıp bir öpücük kondurdu. Castiel de ona karşılık verdi hemen. Birkaç saniye sonra ikisi de koltukta doğruldu. Bir öpücükle nefes nefese kalmışlardı bile. Birbirlerini fena halde özlemişlerdi. Eğer konuşulacak konular olmasaydı...
"O," dedi Dean çok da yüksek çıkmayan, temkinli bir sesle. "sayılmazdı. Çünkü... Çünkü o zamanlar sana tam anlamıyla aşık değildim. Sonuncu farklıydı..."
Ve Meleğinin gözlerindeki kırılmayı gördü. Bu konu hala Melek için çok hassastı ve uzun bir süre de öyle kalacağı belliydi. Bunun nasıl hissettirdiğini nasıl unutabilirdi ki? İstediği şeyin yakınında olup da ona erişememeyi...
"Bebeğim," dedi Dean, Castiel'i kendinden geçiren o yumuşak ses tonuyla. "Yapma. Ben buradayım."
Castiel usulca kafasını salladı. Dean, Castiel'in bu durumda olmasını anlayabiliyordu, kendisi de fiziksel ve ruhsal açıdan berbat durumdaydı. Ama bu laneti birlikte aşmışlardı. Aşkları onları kurtarmıştı. Şimdi olanları unutabilmek için istedikleri kadar zamanları vardı ve en önemlisi birbirlerine sahiptiler. Aşkları onları daima ayakta tutabilirdi. Tıpkı bir öpücüğün ölümü alt etmesi gibi.
Dean yumuşak bir hareketle Meleğinin başını göğsüne yasladı. Castiel bir şeyler mırıldanır gibi oldu ama halinden epey memnun görünüyordu. Bu yüzden Dean onun itiraz etmediğini umdu.
"Büyünün en iyi tarafı neydi, biliyor musun?" diye sordu birden Meleğini şaşırtarak. Castiel'in gözlerinde öyle bir ifade belirdi ki bir an Dean farklı bir dilde mi konuştum acaba, diye düşünüverdi.
Castiel ise büyünün nasıl iyi bir tarafı olabileceğini düşünmekteydi. Canı o kadar yanmıştı ki iyinin ne olduğunu unutmuş bile olabilirdi.
"Neydi?" diye sordu meraklı ve hala şaşkın bir sesle.
Dean gülümsedi ve elini beraber aşka düştüğü Meleğin çenesine koydu. Baş parmağı hafifçe yanağını okşarken büyülü kelimeleri fısıldadı.
"Sana tekrar aşık olmak..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Memory Loss // Destiel
FanfictionAvcı Dean ve Melek Castiel. Sahip oldukları tek şey birbirleriydi ve onlar birlikte o kadar güçlüydü ki durdurulamazlardı, çünkü aralarında yıkılması imkansız bir bağ vardı. Ya da en azından öyle deniyordu, kısa bir süre önce.