"Sevgili anı defteri,Yine ben. Bu deftere yazmayalı iki yıl üç ay olmuş. Tanımazsın belki beni, az yazarım sana, söylemeden giderim, anlamaz sanırım insanlar hiç anlatmam kimseyi kimseye. Çınar ben, Çınar Ulusoy.
Çok eskiden, annemin döneminde, bir batıl inanç varmış. İnsanlar her nisan ayının ilk çarşambası tepedeki ağacın yanına gider, dua eder ve en çok istedikleri şeyi de bir mendile yazıp ağacın dalına asarlarmış. Annem de, hep 'sağlıklı sıhhatli mutlu bir çocuk istiyorum' yazarmış. Bir gün annem hamile kalınca, ben de karnında büyümeye başlayınca hangi ismi koyacaklarını bir türlü bulamamışlar. Annem yine nisanın ilk çarşambası karnı şiş bir şekilde çıkmış ağacın yanına. Ağacın altına oturup biraz dinlenirken kafasını kaldırdığında bunun bir çınar ağacı olduğunu fark etmiş. Yüzüne güzel bir gülümseme yayılmış, adı Çınar olsun, demiş.
Adım, Çınar olmuş.Beni gören insanlar gülümsemeden bakmazlar bana, çünkü onların dileklerini sunabildikleri bir ağacın canlı kanlı bir kanıtıyım. En azından o zaman inandıkları şeye göre, ben o ağacın kanıtıyım diyebilirim. Her neyse.
O ağaç, şuan kesildi ama yüzbinlerce mendil vardı dalında. İnsanların hayallerini taşıdı. Umutlarını, dileklerini...
Ben kimsenin umudu olamadım, ama kendime bir şans buldum, onu da bulur bulmaz kayıp ettim. Yıldız gibiydi dünyamda, bakıyorsun; dilekler diliyorsun, bazen sesini duyuyor ve sana yardım ediyor. Bazen öyle dünyadan kopuk ki onun bir rüya, bir düş, öylesine bir hayal olduğunu sanıyorsun. Yıldızlara dokunmaya çabalayan bir kızdan bahsediyorum. Bulutları yemek isteyen, erikten nefret eden, koşmaya bayılan, ayakkabılarını giymeden kendini çimenlere atan kızdan bahsediyorum. Benim bahsettiğim kız, hayat dolu ve capcanlı.
Şimdi ben onu Çınar'sız bıraktım, gölgesiz bıraktım. Başına güneş geçmiştir, üşümüştür kışın. Kıyamam. Ama öpemem ellerinden, henüz affedilmeden.
Birazdan yola çıkacağım, yanına gideceğim. Yoncamın yanına gideceğim. Belki kapılarda bekliyor olacak beni, koşup sarılacak bana. Ki, ihtimal bile değil. Belki konuşamayacak, belki yüzüme karşı küfredecek, belki de sadece yüzüne bakıp gidecek. Sesine mahrum bırakarak.
Bilmiyorum, bakalım. Yonca'm, hala seviyor mu beni, özlemiş mi? Çünkü özlemese de olur, ben çok özledim onu. Sesini, kokusunu, ellerini, gülüşünü, sarılmayı... Her şeyini.
Şimdi gidiyorum anı defteri,ama kimseye söyleme. "
![](https://img.wattpad.com/cover/106300932-288-k362880.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
anı defteri
Kurzgeschichten"Bu defter, kırıldığımızda, kızdığımızda sığanacağımız bir liman olsun. Bu defter ikimizin olsun, Sezgi. Bu anılar ikimizin." -170417'0815