AD// Mezardaki Çiçekler

1.5K 218 11
                                    


Yavaş yavaş anlıyorum, içimdeki yumrunun sebebini; ona beslediğim sevgi, bu burukluğun temeli. Kulaklarımdan yükselen ses beni gülümsetti, ilk kez.

"Yaşanmamış ve bitmemiş işler var tembelliğimizden
Gidilmemiş görülmemiş yerler aynı sebepten
Bi gün kaçarız da söz veremem henüz evde değilim
Basıp gidemeyiz sağ şeritten kaç kere dedim. "

Hızımı biraz daha artırıp koşmaya devam ettim, kırmızı halının üstüne doğru attığım her hızlı adım, ilerde atacağım yeniliklerin başlangıcı gibi geldi o an. Yepyeni bir sayfa, ama karalanmışların boşluğundan kalan beyazlık bu.

" Bana inan düşündüm gelmeyi ama üşendim ve tükendim öyle
Bana güvenme düzeltemem her şeyi huyumdan yapımdan böyle."

Sonuçta insan, çocukluğunu silip atamazdı değil mi? Ben yapamazdım. Tüm hayallerim, ümitlerim, gülüşlerim, kaçamaklarım, gerçeğim, yalanım, sevgim o döneme aitken hem de. Buna elim varamazdı ki.

"Duyulmamış yazılmamış şarkılar söylemişiz
Hayatında hiç görmemiş birinle mavi demişiz
Bi gün gideriz de söz veremem kendimden emin değilim
Devam edemeyiz son seferden kaç kere dedim. "

Adımlarımı yavaşlatıp, bir banka oturdum. Elimdeki suyu kafama diktim, saçımı açıp tekrar bağlamak niyetindeydim aslında. Çünkü bayağı dağılmışlardı. Şarkı nakaratı tekrarlarken şarkıyı durdurup kulaklığımı çıkardım. Başımı iki bacağımın arasındaki boşluktan ters çevirip saçlarımı el alışkanlığı ile hızlıca at kuyruğu yaptım. Kafamı kaldırdığımda önümde bir çocuk belirdi. Elinde bir yonca yaprağı ile. Sadece bir tane vardı, üç yapraklı olduğunu görsem de, çocuğu tanımadığımı fark ettim.

"Abla, bu senin. Ağacın arkasında ki abi söyledi getirmemi. Bi de kimseye söyleme dedi. " dedi bilmiş bir hareketle bana yoncayı uzatırken.

Gülerek yoncayı aldım." Adın ne senin bakalım? "

" Ahmet, abla. " dedi minik dişlerini göstererek gülümserken.

" Hım.. Oradaki abi kimseye söyleme, mi dedi sana? " dedim. Hemen kafasını salladı." Teşekkürler, o halde. " dedim gülümseyip.

Yanımdan koşup gidişini izlerken ayağa kalktım. Ağaca yaklaşırken kalbim, boğazımda atıyor sandım. Sanki sahiden o canavarlar vardı, ve kalbimi kemiriyorlardı. Sahi, o canavarlardan Çınar olmasa kalabilecek miydim?

Ağaca yaklaşıp,"Çınar? "diye seslendim.

" Ona kimseye söylenmemesi gerektiğini söylemiştim. "dedi kısık bir sesle.

" O halde sen verseydin."dedim sakin bir sesle. Kendimi yorulmuş hissettim birden, Çınar bana öyle beklentiyle bakarken kendimi kırk yaşında hissettim.

"Yüzüme görmek istemiyorsun. " dedi gözlerime bakarak.

" Tam aksine, gidişine kızgınım. Ama sen bunu bir türlü anlayamadın Çınar. Sana değer vermesem bunun için üzülmezdim. Anlıyor musun? Sen, çocukluğumsun. " dedim gülümseyip.

" Affettin mi beni? "

" Bir daha gitmeyeceğine söz ver. "

" Söz verirsem affedecek misin peki? Dedi şaşırmış gibi. Kafamı salladım. "Söz, o halde." heyecanlı sesi beni güldürdü. "Söz, söz! Söz, Yoncam!"

Yoncam...

"Sarılabilir miyiz, Çınar yaprağım? "dedim masum çıktığını düşündüğüm bir sesle.

Bir şey demeden kollarını bana sardı.
Yaşanmamış ve bitmemiş işler var tembelliğimizden...

anı defteri Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin