Şu an bulunduğum yer belkide en güvenli yerdir.Dışarıdan bakınca öyle görünmesede görünüşe aldırmamak gerekir öyle değil mi? Ormanın derinliklerinde küçük bir evdeyim.
"Çayın hazır tatlım,hadi gel soğutma"diye seslendi ince sesiyle 1 saat önce tanıştığım kadın.Oturduğum kanepeden kalkıp mutfağa,kadının yanına gittim.Daha önce böyle küçük ve son derece kirli,rutubet kokan bir mutfak görmemiştim hatta daha önce ne böyle küçük bir yerde bulunmuştum ne de bu kadar kirli.Muhtemelen bundan sonra daha çok böyle yerlerde bulunacaktım,alışsam iyi olur.Ailem zengindi ve evimizde bayağı büyüktü bu eve kıyasla hatta çok büyüktü,bize ait bir orman bile vardı benim orman sevdamdan dolayı.Ama artık ne bir evim ne de bir ailem vardı,bunları düşünmek yersizdi daha önemli konular vardı;evden kaçmıştım ve artık zengin değil fakirdim ne yapacağımı düşünmeliydim.Bu kadının yanında çok fazla kalamazdım çünkü;bulunabilirdim hemde çok hızlı bir şekilde.Kafamda bu düşünceler dolanırken ayaklarım beni mutfağa getirmişti.Kadın masanın karşısındaki iki sandalyeden birine oturmuş çayını yudumlarken boşluğa bakarak bir şey düşünüyordu,bardak kadının nefesiyle buğulanmıştı.Zayıftı.Kemikleri sayılacak derecede zayıftı.Gözleri morarmıştı,göz altlarında halkalar oluşmuştu,yüzü hastalığın rengine bürünmüştü,fakirdi ama mutluydu.Yıpranmış ellerinde uzanan ince parmaklarıyla sımsıkı çay bardağını kavramış dumanı tüten çayı içiyordu.Aklımın derinliklerinden bir soru yöneltildi"Bu kadın nasıl bu zor şartlar altında hastalıklı görünüşüne rağmen bu kadar güzeldi?".Yalnız ve kimsesiz olmasına karşın hâlâ ayaktaydı bu güçlü bir ruhu olduğuna işaretti buna eminim zaten olmasa şimdiye ya delirmiş ya da ölmüştü;belkide ben abartıyorumdur,bilmiyorum.Ben de onun karşısında bulunan diğer sandalyeye oturdum.Çay bardağını,ince parmaklarım kenarlarından kavrayıp bir yudum aldığım gibi hemen geri koydum,ah dilim yanmıştı.Neyse ki o kadar sıcak değildi ama dilimin uzun süre pürüzlü kalacağını bilmek inanılmaz derecede rahatsızlık veriyordu.Ben sıcağa dayanamazdım,gerçekten sıcaktan nefret ederim.Biri bana "40 derecelik sıcak havada güneşin altında olmayı mı yoksa -40 derecede donarak ölmeyimi tercih edersin?"diye sorsa hiç şiphesiz soğuğu tercih ederim.Kadın boşluktan çektiği gözlerini bana yöneltti ve uzun uzun gözlerimin içine baktı.Ben de onun gözlerine bakıyordum.O an aklımdan ikimizinde simsiyah gözlere sahip olduğu geçti;siyah gözlü insanları severdim.Gözlerinde birşey arıyordum ama orada benden başka birşey yoktu,benim yansımamdan başka hiç birşey yoktu.Gözlerindeki aynadan kendime baktım,saçlarım dağılmıştı,gözlerimin altı uykusuzluğu andıran bir şekilde morarmıştı,bu son birkaç günde çökmüştüm,kötü bir haldeydim.Yılları andıran o bir iki dakkikalık bakışmanın ardından kadın elinden hiç bırakmadığı çayından bir yudum daha aldı,dakkikalarca yudumladığı çayı bitmemişti hâlâ,tuhaf.Bende ani hareketle bıraktığım bardağı avcuma hapsederek güzel kokulu o ıhlamur çayından bir yudum aldım sonra bardağı elimde tutatarak çayıma indirdiğim bakışlarımı kadına doğru çevirdim,o da bana bakıyordu.Derin bir nefes alarak konuşacağını belli eden bir şekilde boğazını temizledi."Çay güzel mi?"diye sordu ince ve tiz çıkmış olan sesiyle.Gözleri bana bakarken ışıldıyordu."Evet,çok beğendim ellerinize sağlık"dedim bana artık yabancılaşan soğuk sesimle."Ne demek beğenmiş olmana sevindim"dedi gülümseyerek bu son cümleydi.Sessizlik bana sırıtyordu;bak yine ben kazanadım dermişçesine.Dışarıda çok kuvvetli bir fırtına vardı.Evin tek sobası salondan ötüşlerini haykırıyordu bize sanki kış mevsimindeymişiz gibi.Sonbahardı mevsim,kış yakındı.Yağmur damlalarıyla rüzgâr pencereye vurarak ritim tutmuştu.Bundan sonra aramızdaki sessizlik kazandığını bir daha belli edercesine sırttı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YALNIZLIK
Novela JuvenilZamanın durduğu anı çok iyi bilirim ben,başıma neler geleceğini,ne girdaplar oluşup içine düşeceğimi,soğuk havalarda neden sıcakladığımı ya da sıcak bir havada soğuktan titrediğimi..Bütün bunları ve bir çok şeyi ezberledim ben.Geceleri terden sırıl...