Hayal
Hayal öyle bir şeydir ki, öylesine özgür, öylesine düşünmesi hür. Demem o ki hayal kurmak için bir sebebe gerek yok. Herkes hayal kurabilir. İstediğin gibi. Kimi iyi bir aşkın, kimi lüks bir arabanın, kimi ise ailesini en kısa zamanda görmek için hayal kurar. Lakin hayal kurmak da bir yaştan sonra bırakılıyor. Neden? İnsan artık büyüdükçe neyin gerçek olduğunun farkına varıyor. Hayal bile kurarken gerçeğe yakın hayal kurarlar, hatta bazıları kurmaz bile. Nasılsa olmayacak boşa ümit etmeyeyim tarzı düşünceler. Bence saçma bir çocuk nasıl hayal kuruyorsa, 50 yaşında olan insanlar da hayal kuruyordur. Sadece daha mütevazı hayaller. Demem o ki hayal kurmanın yaşı olmaz. Hayal kurdukça insan büyür asıl. Hayata küsmez insan, hayali onu ayakta tutar çünkü. Küsen varsa da.. Sanırım yoktur. Çünkü hayal peşindedir bir insan..Ama bu olamaz. Koşmam gerekirken ben donmuş bir şekilde onun bana gelişini izliyorum. Kendime komut veriyorum ama yerimden kımıldayamıyorum. Hadi kızım Büşra yaparsın sen. Kendimi gaza getirip hareket ederim genelde. Nee siz öyle değil misiniz? Hayır ben anormal falan değilim tamam mı? Neyse hadi Büşra koş kızım ve evet başardım koşmaya başladım. Tam bir duvar köşesinden döneceğim sırada dönemedim Allah Allah yürümeyi mi unuttum niye gidemiyorum ki derken biri beni beni kendine doğru çekti. Şimdi anladım neden yürüyemiyorum. Beni çeken kişiye baktım. Hadi be o çocuk, evet evet sarı kafa. Koluma yapışmış Koala. Ay o Koala da ne biçim hayvan öyle ya gözleri falan bir iğrenç töbe Allahım sen affet. Ben bunları düşünürken çocuk da bana bakıyordu ama kapşonlum var yüzümü göremez. Hihihi neyse. " Ne yapıyordunuz siz?" diyerek konuşmaya başladı. Ben ise susuyorum. Biraz daha arkam dönük bir şekilde bekledim. Ani bir hareketle beni kendine çevirdi. Öyle birden çevirince biraz ona doğru sendeledim. Düşecek iken onun kollarına tutunup dengemi sağladım. Oda belime elini koymuş bana bakıyordu. Kafamı kaldırdım ve aman Allahım gözleri çok güzel yeşil yeşil bakıyor bana. O an o gözlerin içinde ömrüm yetene kadar yaşamak istedim. O yüzü ne kadar bir model kadar olmasa da gerçekten çok yakışıklı biriydi. Eminim ki bir sürü kız vardır peşinde. Şimdi düşündüm de o kadar kız varken dönüp sana mı bakacak Büşra. Gözlerinde yaşamasına izin vereceği kızın sen olmana izin verir mi ki? Hem bu çocuğu bir daha görmeyeceksin. Ama ben bu çocuğu avm de de görmüştüm. Bu bir tesadüf ise her zaman istiyorum bunu. Bu tesadüf hep benim peşimde dolaşsın. Ben ona donmuş bakarken oda bana sesleniyormuş ama haberim yok. " Hey sana diyorum. Duyuyor musun beni? Kızım tepki versene!" diye devam ederken ben onun kollarından kaçmak için plan kuruyordum. Elini gözümün önünde sallamaya başladı. Tam o an kendime komut verip koşmaya başladım. Ben koşunca oda koşmaya başladı. Allahım bıraksın peşimi lütfen.. Tam bir duvara tırmanıyordum ki bacaklarımdan tutup beni aşağı çekti. O beni nasıl indirdi ya o kadar çıktım derken beni indirdi ve sıkı bir şekilde belimi tuttu. Duvar ile arasında ki boy farkına baktım pek fark yok. Gerçekten çok uzun boylu bu sarı kafa...
" Ne yapıyorsun ya. Bırak beni! "
" Sen ve arkadaşların ne yapıyordunuz? " " Görmedin mi duvarları boyadık. " " Ben onu suç diye biliyorum cadı hanım. " Ne cadı mı What dedin gülüm? Cadı dedi bana. Bana cadı dedi. Ah nede güzel çıktı ağzından o kelime. Neyse konumuz o değil onu sonra düşüneceğim. " Olabilir sarı kafa. Sanane! Ya hem bıraksana beni! " " cık. Bırakmicam bu konuyu çözmemiz lazım. " " Allahım sanane be sanki polis " " Belki polis değilim ama burası benim mahallem. " " Banane. " diyip kolunu ısırdım ve kaçmaya başladım. Allahım gelmesin lütfen. Diye dua ederek koşuyorum. Ve sanırım başardım. Allahım teşekkür ederim. Bu arada o Yağız'larında alacağı olsun beni bırakıp kaçtılar. Resmen korktukları için beni sattılar ya. Neyse sakinim. Eve üç buçuk atarak, arkama sürekli bakarak geldim çok şükür. Eve geldim direk odama çıktım. Huh ne gündü ama. Baya ekşınlı bir gün. Ama sarı kafa çok tatlıydı. Ve bu aynı gün içerisinde ikinci karşılaşmamız. Acaba oda beni hatırladı mı? Saçmalama kızım o seni niye hatırlasın. Doğru söylüyorsun be iç ses. Evet bende herkes gibi iç sesim ile konuşuyorum. Tabi doğru söylicem kızım. Ve aramızda kalsın çok egoludur kendisi. Eee sahibim kim. Ohaa bana suç attı pislik. Neyse kes iç ses. Of tamam be by. İç sesten de kurtulduğuma göre bir duştan sonra uyuya bilirim.Çikita muz muz muz.. " Allahım sana geliyorum yarabbim. Kapatın şu sesi." ben bunu diyince hunharca gülen bir Selcan "Allahım Allah belanızı vermesin boklar.!" " Hahhaa. Kanka hadi hazırlan okulun ilk günü. Nurgül teyze bizi bilerek çağırdı, seni ilk günde kaldırmamız için." diyip gülmeye devam etti. " Gelmiyorum ben. Gidin siz!" bana emin misin bakışları attı ama umursamadan popomu onlara dönüp uyumaya devam ettim. Ve Selcan'ın üstüme atlaması bir oldu. Ahh belim neyse Allahtan zayıfta pek etki yapmadı. Üstüme atlaması. " Yaa kızım gidin siz Allah Allah" " Ya kanka beni beni.. Beni okula tek göndermeye için razı mı? Rahat mı vicdanın? Buraya kadar gelmişim..." o an anladım ki pes etmeyecek bunlar. " Offf Allahım başımın belaları yeminle!" kalkıp banyoya gittim. Elimi yüzümü yıkadım ve banyodan çıktım. Ben çıkana kadar Selcan hanım bana kombin yapmış. Ayh canım ya bakalım ne seçmiş. Siyah eskitme bir pantolon üstüne beyaz bir tişört onun üstüne ise kırmızı siyah kareli bir gömlek. Hımm olur mu? Bence olur. O zaman giyeyim. Üstümü giydim. Kızlar zaten hazırlar. Selcan " Kanka ilk gün selfiesi hadi!" diyerek telefonunu açtı ve fotoğrafımızı çekti. " Ay kanka başörtüm kötü çıkmış! Tekrar." diyerek telefonu kaldırdı. Evet Selcan kapalı, başörtülü yani.. Neyse konumuz bu değil. Tekrar fotoğraf çekti. Hanfendi beğenmiş olacakki sesi çıkmıyor. Siyah bir sırt çantası taktım ve " Selcan hadi gidelim." dedim " Tamam hadi.."
Otobüsten indik çok şükür Allahım şükürler olsun sağ çıktım. Otobüsün içinde 3. Dünya savaşı çıkıyor sanki. İndik ve kulaklığımı takıp yürümeye devam ettik. Selcan hanım sevgilisi ile konuşuyor ohh kıza bak ya..
Ve okula geldik. Sınıfın önüne gelmeden aşağıya asılan listeye baktım belki sınıf falan değişir değil mi? Ama aynı sınıftayım. Sınıfın önüne gelince Selcan girdi bende arkasından " Demek 10-B hadi hayırlısı.." diyerek sınıfa giriş yaptım. Yapmaz olaydım. İlk günden olmaz ki ama...Ne mi oluyor? Sınıf sınıf değil adeta hayvanat bahçesi. Açıklayayım ; ağzında yemek olduğu halde ağzını açıp Buseye ağzını gösteren yunus, salakça dans eden Hakan, birbirlerinin üstüne atlayan Ege ve Yağız, camdan laf atan Mert ve Rüzgar... Daha saymadıklarım da var ama neyse. Bizi görünce Ege ve Yağız bize doğru geldiler ve " Günaydın cadım" " Günaydın Ege" dedim ve Yağız'a da baş selamı verip kantine çıktım. Selcan da yanıma geldi. " Sınıfa yeni kişiler gelmiş." umursamaz bir şekilde " İyi kanka napalım." " Noldu kızım sana?" " Bilmiyorum ya içimde sıkıntı tarzı bişey var." " Hım hayra yor kanka. Kötü bişey olmaz inşallah." " Umarım." biz böyle devam ederken zil çalmıştı sınıfa geçiş yaptık. İlk ders bilirsiniz, hocalar gelir kendini tanıtır falan. Ve benim içimde olan o sıkıntı biraz daha büyümeye başladı. Böyle kalbim yerinden çıkacak gibi atıyor. Hayrolsun bakalım...
Ve uzun bir 40 dakika geçti sonunda. O nasıl bir 40 dakika ya geçmek bilmiyor. İlk günden böyleyse sonrası nasıl olur bilemem. Teneffüs olduğu için kantine gidip bir tane çikolata aldım. Bizim tayfa da gelmişti peşimden. Bir masaya oturdum ve çikolatamı yemeye başladım. Kalbimde tarifsiz bir ritmi vardı. " Kanka iyi misin?" " Değilim kanka. Kalbim sıkışacak derecede atıyor!" " Kıyamam sana kankim." " Hayırdır ne oluyor?" diyerek lafa karıştı Yağız. " Hiç ya bişey yok." tamam anlamında kafa salladı. Kafamı çikolatama eğip çikolatamı yerken kafamı kaldırma isteği duydum. Hadi be ciddi olamazsın değil mi bunun burada ne işi var....
Merhabalar. Acaba bu sefer kim ile karşılaşacak Büşra..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIKTAKİ IŞIK
ChickLitBir kız; onun tatmadığı çok farklı duygular. Ve hayatını tek duygu ile geçiren bir çocuk.. Büşra kendince okuluna gidip, gelen, sessiz, sakin, neşeli, bir kız iken bir çocuğu görmesi sonucu oluşan karmaşıklar içinde yolunu kaybetmesi... Barın sess...