Hadi ama bu çocukla hep karşılaşmak zorunda mıyım? Bu nasıl bir talih, bu nasıl bir tesadüf. Millet Vini, Francisco ile falan karşılaşır tamam abarttım hiç olmazsa Mustafa Ceceli ile karşılaşır ben bu sarı kafa ile karşılaşıyorum. Neyse " Kızlaarr. Şu sarı kafa gidince bana haber verin." deyip kafamı başka tarafa çevirdim. Tabi hemen dalga geçmeye başladılar. " Kankaaa hayırdır?" " Hava da aşk kokusu var sanki!" " Ya bir gidin. O sarı kafanın neresine aşık olayım canım!" " Hıhı tamam inandık." diyip hala gülüyorlardı. " Valla canım keyfin bilir!" dedim ve kafamı masaya gömdüm. Şuan en son isteyeceğim şey onun o sarı kafasını görmek. Lakin hayatta her zaman istediğimiz olmaz. Şuan olduğu gibi biri kafama vurdu. Ah acıdı ama. " Hangi pu.." lafımı diyemeden biri ağzımı kapattı. " Şişt tombik cadı ağzına kötü söz yakışıyor mu hiç?" tombik cadı mı??? Bunu diyen kişiye bakmak için kafamı döndürdüm ve duygudan arınmış bir çift sarı kafa sırıtışı gördüm. O nasıl oluyor diye sormayın. Anlatılmaz yaşanır çünkü. " Sanane be! İstediğim gibi konuşurum." Ne dese beğenirsiniz " Hanfendi ol birazcık tombik." senin o tombik diyen ağzını köpekler öpsün emi. " Ya uğraşmasana benimle git!" " Olmaz çünkü öyle birşey oldu ki, seninle daha fazla uğraşmam gerekecek." Ne dediğini anlamadım " Yav he he" diyerek kalktım oturduğum yerden ve ona bakmadan langırta doğru ilerledim. Langırt başında Yağız, Ege, Buse vardı. Evet Işılayı oda arkadaşım kardeşim daha doğrusu. Tabi birde Kerem onu unutmamak lazım. O kim diye soracak olursanız. Kendisi Selcan hanımın maniti olur. Şapşiler çok tatlılar ya. Darısı biz sapların başına diyerek onların yanına ilerledim. Selcan ve Işılay da benimle birlikte geliyorlardı. " Heh cadı geldiğine göre cadıyla ben oynicam." dedi Yağız. Ege de " İyi be. Işılay 'la da ben o zaman?" " Tamam olur " Işıl da kabul ettiğine göre maça başlayabiliriz.. Yağız ve ben gerçekten iyi oynardık. Ve Yağız da bunu bildiği için hep benimle oynar. Skor 4-1 biz öndeyiz. Vay be gerçekten iyi oynuyoruz Hee, diye düşünürken sarı kafa o uzun boyuyla kapıdan boy gösterdi. Ona taraf bakmamak için savaşıyordum adeta. Bakma Büşra bakma şu sarı kafaya...
Bana doğru bakarak iyice yanıma geldi. Tepeden bakıyor bana boya bak. Kafamı kaldırdım. Ve hayırdır yaptım kaş göz ile. Oda benim gözlerimin içine bakıyordu. Sonra kendini topladı ve " Yeter oynadığınız kaybolun buradan!" hah döverim ben bunu, eskiyim ben burada olum hayırdır sana. " Sana mı sorucaz? İstediğimiz zaman gideriz." dedim oda " Evet bana soracaksın tombik bücür" dedi tabi ben sinirlendim o an sarı kafasını yerin dibine gömesim geldi. " Deve de boy var canım, ama beyni boş.." dedim zafer benim diye düşünürken " Bunu bana beyni kilosundan küçük, kız mı söylüyor" dedi o an yerin dibine giresim geldi ve sana inat sarı kafa, sana ettiğin lafları yedirmek için kilo verip seni kendime bağlicam görürsün sen.. Ben bunları düşünürken sarı kafa sırıtıyordu bana bakarak sinirden gözlerim doluyordu, ona bakmadan o ortamdan çıkıp çatı katına gittim. Orası boş olur diye ve evet boştu gittim cam kenarında bir masaya oturdum ve sakinleşmeye çalıştım. Normalde alışkınım ama onun demesi neden beni bu kadar kırdı ki anlamadım. Ah sarı kafa saçlarını yolasım geldi şuan. Neyse sakinim.Baya oturdum orada 1 ders falan geçmiştir belki. Yavaşça yerimden kalktım ve aşağı inmeye başladım. Merdivenlerde iken kestirme olan bir merdiven orayı kullandım. Evet kestirme merdiven çünkü bizim okulumuz aksjakks. Neyse oradan geçmek için o 5. Kata girdim. O sırada sarı kafa da bir sınıfta yanında bir kız ile oturuyordu. Dikkatle bakınca kızın omzuna kolunu attığını gördüm. Hayır ama benim ihanete uğramış gibi hissetmemem lazım. Tam o an sarı kafa bana doğru döndü bende o bana döndüğü an ilk ona baktım sonra ise hızla merdivenin olduğu yere gittim. Kızların yanına gittim. Nefes nefese kalmıştım. " Kızlar konuşmamız lazım." " Noldu kızım?" " Işıl dur bi nefes alsın kız!" Selcan 'ı destekleyip düzenli olarak nefes alıp verdim. Kendime geldiğimi anlayan Selcan " Şimdi anlat ne oldu?" " Kantine gidelim mi? Yağız' lar burada çünkü. " ben bunu dediğim an ne kadar şom ağızlı olduğumu anladım geldi. Çünkü ben bunu der demez Yağız ve Ege yanımızda bittiler. " Ne oldu Büşra? Neyin var? " " İyiyim Yağız lavaboya gidicez müsade ederseniz. " bana baktı ve " Tamam çabuk gelin. Anlatacaksın ne olduysa! " ona tamam anlamında kafamı salladım ve kızların koluna girdim. Karşıda sarı kafanın arkadaşı vardı. İnanılmaz derecede shagy'e benziyor bu çocuk. Hımm lakabını belirledim. Shagy ahahah. Neyse..
" İşte kızlar ben aşağı inerken onun sınıfında bir kız ile onu çok yakın bir pozisyonda gördüm." " Yakın derken?" " Sarılır vaziyette işte! Asıl sorun o değil zaten. Neden ihanete uğramış gibi hissediyorum?" " Büşra bilmiyorum ama inşallah düşündüğüm şey olmaz!" dedi Selcan ona ne der gibi baktım. " Aşık olmuş olmayasın?" gözlerimi kocaman devirip konuşmaya başladım. " Saçmalama ne aşkı doğru düzgün görüştüğümüz mü var? En fazla birkaç kere aynı ortamda bulunduk. Tesadüf eseri.." " Peki ya tesadüf değilse?" " Nasıl yani? " " Yani si kanka bu çocuk sana takıntılı olmasın?" " Oha saçmalama Selcan. Sarı kafadan bahsediyoruz. Ego yığını gibi duran." " Her ihtimali düşünmelisin? " O biraz fazla büyük bir ihtimal kanka. Hemde ilk günlerden saçmalama!" " Tamam bişey demedim. " " Hem Selcan aşık olması için tanıması lazım. En fazla karşılaştılar adını falan biliyor musun? " " Hayır tabi ki, o sarı kafayı ilk defa gördüm. Oda bu sene yani. " " O kolay iş buluruz ama önce senin olayı çözmemiz lazım." " ÜF aman boşver, ben büyüttüm biraz." deyip konuyu kapattım.
Barın'dan devam (sarı kafa)
Ders bitti, teneffüse girdiğimiz zaman Leyla yanıma geldi, Leyla konuştuğum kız ama sevgilim değil. Kesinlikle değil. Sevgili falan bana göre. Neyse kolumu kaldırıp omzunun üzerine koydu, bende ona kafamı eğip baktım. Hayırdır tarzı baktım. Şirince gülümsemeye çalıştı ama pek başarılı olduğu söylenemez. Kolumu çekecek iken " Böyle kalsın, lütfenn" dedi ağzına vurasım geldi gerçekten. Sabır diler şekilde kafamı kaldırdım. Kaldırır, kaldırmaz Büşra ile göz göze geldim. Evet adını falan öğrendim. Biraz araştırmış olabilirim. Tamam itiraf ediyorum, Baya araştırdım. Neyse konumuz bu değil. Büşra bana bakıyordu birde koluma yani çözmeye çalışıyordu. Bende ona bakınca gözleri bana döndü. Baktı duygusuz bir şekilde ve merdivene doğru koşmaya başladı. Neden öyle yaptığını anladım. Ama öyle bakmamasını istedim. Keşke kafamı kaldırmasaydım. Keşke o duygusuz gözler ile karşılaşmasaydım. Aman neyse ne, diyerek aşağı inmeye başladım. Kantinin oraya gelince bir ice tea alıp yukarı çıkacak idim ama Büşra'ların sınıfında olan bir çocuk bana öldürecek gibi bakıyordu. Umursamadan devam ettim yoluma. Sınıfa gittim ve içeceğimi içerken zil çaldı. Evet derslerimiz boş geçiyor çünkü ilk günler ve ilk gün olmasa bile 12 olduğum için dersler boş geçecek. Kafamı masaya koyup gözlerimi kapattım. Yanımda hareketlilik hissettim ama kafamı kaldırmadım. " Sen bu tombiğe gönlünü mü kaptırdın lan yoksa?" " Saçma saçma konuşma sikerim seni çocuk!" " Tamam abi kızma ya." " Siktir git, Onur!" " Niye bu kadar tepki verdin ki abi? Düzgünce sordum ben hayır demek yerine neden böyle bir tepki ha?" " Oğlum git bak. Uğraşma benimle kötü olur yoksa!" " Ya sus Barın tutuluyorsun sen bu tombiğe" sinirle gözlerimi devirdim. " Bir daha aynı cümleyi tekrar edersen şakam yok sikerim seni!" " Aman be seninle de konuşulmuyor yani." " Düzgün konuş konuşacaksan lan it! Git şimdi başımdan." " İyi be.. " diyerek yanımdan gitti hah ben tombiğe aşık mışım. Saçmalığa bakar mısın? O kız ve ben imkansız. Neyse Barın diyerek kafayı koymam ile zilin çalması bir oldu.Çantamı alıp aşağı iniyordum ki merdiven de tombik ile karşılaştım kendi katından çıkıyordu. Yanına gittim ama o bana bakmadı bile. Niye böyle davranıyor ki şimdi, anlamadım. Yanına gittim ve kolumu omzuna attım. İrkildi birden yüzüne bakınca kulağında kulaklık olduğunu gördüm. Beni görünce ilk şaşırdı ama takmadı. Kolumla onu iyice kendime çektim. Arkama baktım kim var diye Onur malı salak salak sırıtıyordu. Şeytan diyor ağzını burnunu kır ama neyse şeytana uymak istemiyorum. " Çek o kolunu!" " Cık böyle rahat!" " Ama ben rahat değilim. Çek kolunu!" " Umrumda mı sanıyorsun?" " Ne istiyorsun sarı kafa!" Hım lakap takmış bana sevdim bu lakabı.. " Hiçbir şey. Sadece... Neyse ne sanane ben rahatım ve senin rahat olup olmaman umrumda değil!" sinirle soludu ve kolumu ısırdı. Ahh acıdı ama cidden cadı bu tombik. " Ah tombik özüne bu kadar çabuk dönmemi beklemiyordum." " En azından benim dönecek bir özüm var, sende ne var?" " Göstermemi ister misin?" diyince gözlerini büyütüp alttan bakmaya başladı bana. Kabul çok tatlı olmuştu cadı. O böyle yapınca daha da üstüne gitmek istedim. " İster misin tombik? Hemen burada?" deyip çapkın bir şekilde sırıttım. O biraz daha gözlerini büyütürken elini koluma atıp ısırdı. Şuan acıdan çok farklı bir duygu oluştu hele elinin koluma değdiği an trafoya bağlanmış gibi hissettim kendimi.. Toparla olum kendini, toparla hemen! Ben kendimi toparlamaya çalışırken o kolumu indirdiğim için merdivenden hızlı hızlı indi. Arkasında bu tarifsiz duygu ile bir Barın bıraktığını bilmeden...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIKTAKİ IŞIK
ChickLitBir kız; onun tatmadığı çok farklı duygular. Ve hayatını tek duygu ile geçiren bir çocuk.. Büşra kendince okuluna gidip, gelen, sessiz, sakin, neşeli, bir kız iken bir çocuğu görmesi sonucu oluşan karmaşıklar içinde yolunu kaybetmesi... Barın sess...