İyi okumalar....
Medya Büşra....
✴ ✴ ✴ ✴ ✴ ✴ ✴ ✴ ✴ ✴ ✴ ✴ ✴ ✴ ✴ ✴
O başkasına gidecekse bırak gitsin. Kendi kaybetsin. Geri dönerse sakın affetme yaşarken ölmeyi o da öğrensin.
Yemek yemekten şişen karnımla sofradan kalkamıcam sanırım. Çünkü kendimi o kadar ağır hissediyorum ki... belkide üşengeçlikten olabilir. Karşımda hala yemek yiyen Baran'a şaşkınlıkla baktım. Bu çocuk daha demin bana laf söylemiyor muydu ALLAH aşkına?
"Bana laf söyleyene bak. Annemde bende doyduk. Beyefendi hala tıkınıyor. "dedim ve ağzında lokmayı yutmadan konuşan Baran'ı dinledim.
" Sonono kozom. Hom son hono toncoronon dobono soyorocokton. "yüzümü buruşturup ne dediğini anlamaya çalıştım ama sonuç hüsran." Ne diyorsun Baran? Ağzındakini yutta öyle konuş. "dediğimde ağzındakini yutup öyle konuştu." Diyorum ki 'sanane kızım hani sen tencerenin dibini sıyıracaktın.' Hem söyle bakıyım sen benim lokmalarımı mı sayıyorsun? He söyle? "diyen Baran'a şaşkınlıkla baktım. Tabi ki onun lokmalarını saymıyordum." Hı hı evet işim gücüm yok senin lokmalarını sayıyorum Baran. Çok konuşma da yemeğini ye. "diyerek tersledim. Elime kendi tabağımı alarak sofrayı toplamaya başlayan annemin peşinden gittim.❄❄❄❄❄❄❄❄❄❄❄❄❄❄❄❄❄❄❄❄
Demlenen çayı bardaklara doldurarak tepsiyi alıp içeri girdim. Önce annemin sonra da Baran'ın önüne çaylarını koyup kendi çayımıda aldım ve kendimi koltuğa attım. Baran " Kızım bu nasıl çay? Hacı Ahmet'in abdest suyu gibi." dediğinde bende " Yanlız çayı annem demledi." dedim gülmemek için yanağımı ısırarak. Bunu duyan Baran'ın surat ifadesi gerçekten görülmeye değerdi. Önce yanakları kızardı sonra o pörtlek gözlerini bana çevirdi. "Ay ne olacak evladım. Tabi ki beğenip beğenmediğini söyleyeceksin. Hem Umut kalk bakıyım. Çocuğumun çayına biraz daha dem koy." diyen anneme hayretle baktım. Bendim onun çocuğu yahu! Ben ben. Tamam. Sakinim. Sakinim. Bir dakika niye sakin oluyor muşum? Baran bey demek çayımızı beğenmedi ha. Bizde beğenmesini sağlarız o zaman.
Ayağa kalktığım gibi Baran'ın önünde durdum ve sinsi bakışlarımdan korkmasını sağladım. "Hadi çayını verde demleyeyim ." dedim ve korka korka elime çayı bırakmasını keyifle izledim. Fakat o sırada çalan telefonum bütün planlarımın içine etti. Ben ne güzel ayağım burkuldu diye çayı Baran'ın üstüne dökecektim. Lanet olsundu!
Baran'a 'senle sonra görüşücez oğlum' bakışlarını atıp telefonumu cebimden çıkarıp mutfağa doğru yol almaya başladım. Ekranda 'Büşüm arıyor' yazısını görünce yeşile basıp aramayı cevapladım. "Ooooo Büşra hanım siz bizi arar mıydınız? Hastasınız diye okula gelmiyorsunuz ama arasanızda olurdu hani." dediğimde "Umut bir sus. Aradık ya işte. Hem ben iyileşeli çok oldu. Biliyorsun rapor almıştım. Raporun bitmesini bekliyorum. Pazartesi geleceğim zaten okula." dedi. " İyi be. Ne atarlanıyorsun hemen çemkirdin durdun." dedim. " Aslında vakit biraz daha erken olsaydı seninle koşmam gereken bir konu vardı." dediğinde şaşırdım. Çünkü Büşra hiç ciddi konuşmaz ve şuan fazlasıyla ciddiydi. Demekki önemli bir konuydu. "Seni dinliyorum Büşra. Telefonda anlatsan bir sorun olmaz herhalde." dedim ve Büşra'nın anlattıklarını büyük bir hayal kırıklığı içinde dinledim.
❄❄❄❄❄❄❄❄❄❄❄❄❄❄❄❄❄❄❄❄
Baran
Umut çayımı alıp gittikten sonra Melike teyzeyle muhabbet etmeye başladık. "Eeeee Baran on sekiz yaşında şurada birkaç gün kaldı. Ne yapmayı düşünüyorsun?" diye sordu Melike teyze çayından bir yudum alarak. " Biliyorsun Melike teyze dedem artık yaşlandı ve yönetmesi gereken kocaman bir holding var. Liseyi bitirip işlerin başına geçmeyi düşünüyorum. Hem dedemin yaptığı işler ilgimi çekiyor. Holding yönetmek eğlenceli olabilir." diyerek Melike teyzeyi yanıtladım. Karşı koltuktan kalkıp yanıma oturdu. "Seni ne kadar sevdiğimi bilirsin Baran. Şu tanıştığımız üç yıl içinde sen benim hep olmayan erkek evladım oldun. Dedenden başka kimsen yok. Ha sakına bunları yüzüne vurmak için söylediğimi sanma. Ama burada Melike teyzen var. Bunu unutma olur mu? Sakın kendini yalnız hissetme. Ben senin arkandayım. Hadi beni bırak senin arkanda dağ gibi Selim amcan var. Belki anne ve babanın yerini tutamayız ama elimizden geleni yaparız. "dedi şefkatle. Bu kadınıda onun kocası Selim amcayıda gerçekten çok seviyorum. Melike teyze yaptığı yemeklerden tut hareketlerine kadar anneme o kadar çok benziyor ki." Teşekkür ederim Melike teyze. "dedim mahcup bir şekilde.
Biz muhabbete devam ederken Umut gözleri kızarmış bir halde mutfaktan çıkınca Melike teyzeyle ona şaşkınlıkla baktık." Anne, babam ne zaman gelecek? "dediğinde" Gece yarısı olmadan gelmeyeceğini biliyorsun Umut. "dedi Melike teyze." Benim dışarda bir işim var anne. Bu yüzden dışarı çıkmam gerekiyor. Babam gelmeden evde olurum. "dedi ve bize söz hakkı tanımadan montunu fortmantodan alıp kapıyı açtığı gibi dışarı çıktı. Ben hala kapanan kapıya bakarken Melike teyzenin sesini duydum." Baran lütfen sende onunla git. Başına birşey gelmesinden korkuyorum. "diye endişeyle söylenen Melike teyzeye hak verdim. Saat neredeyse on oluyordu ve bu saatte genç bir kızın başına herşey gelebilir. Daha fazla vakit kaybetmeden Umuta ulaştım ve arkasından seslendim."Umut!" arkasını dönüp beni görünce ona yetişmem için bekledi. Yanına ulaştığımda " Ne var?" diye sordu. Fakat ben onu dinlemiyor ay ışığında bir melek gibi parlayan yüzüne büyülenmiş gibi bakıyordum.
Ne demişti en son? Hah. Hatırladım. 'Ne var?' demişti. Ne kadarda kibar bir bayan. " Şey... Ihım. Yani beni annen yolladı. Bu saatte başına birşey gelebilir diye." açıklamada bulundum fakat o sadece omuz silkip yürümeye başladı. Bende onun yanında yürümeye başladım. Sahi biz nereye gidiyorduk? " Sümüklü nereye gidiyoruz?" diye sordum. "Harabe'ye gidiyoruz." diye yanıtladı beni. Şaşkınla ona baktım. Ne yani bara girecekti? "Ne yapacaksın bu saatte barda?"
"Ooof ne çok soru sordun ya. Bir arkadaşa bakıp çıkıcaz. Oldu mu? " dediğinde oldu anlamında başımı salladım. Bu kız harbi psikopat ya.
Bardan içeri girdiğimizde Umut etrafa bakınırken aradığını bulmuş olacak ki oraya doğru yürüdü tabi bende peşinden. Geldiğimiz yerde Berke ve onun arkadaşları hepsi kucağında birer kızla oturuyordu. Ve iğrençlerdi. Berke Umutun sevgilisiydi. Şuan onu aldatıyordu. O sırada Umut'un sesini duydum. " Ihım. Ihım. Bölmüyorum umarım." dediğinde Berke hemen kucağındaki kızı fırlatıp şaşkınlıkla bize bakmaya başladı. "Aşkım bak yanlış anladın." diye saçma sözlerle kendini savunmaya çalışırken Umut ağlayarak onu dinliyordu."Kes sesini artık! "dedi ve Berke 'ye tokat atarak barın çıkışına doğru yürümeye başlaydı. Bende arkasından gidip bardan çıktım." Ben...Ben onu sadece sevdim. Başka birşey yapmadım. "diye ağlayarak birden bana sarılan Umuta şaşkınlık içerisinde bakakaldım.
İlk defa kendi isteğiyle bana sarılıyordu. Bende ellerimi hafifçe onun beline doladım ve saçlarını okşamaya başladım.
Beğendiniz mi? Baran'danda yazayım dedim. Ama daha Baran hakkında öğreneceğiniz çok şey var.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umudum Aşk
Lãng mạnUmut... O kadar güzeldi ki. Cennette yetişmiş bir gül gibiydi. Ve o gülü sadece ben koklayabilirdim...