plot: kim taehyung, her uyanışında farklı bir hayata başlıyordu.
ayrıca; dünyanın yedi harikasının yedisi de taehyung isimli çocuktu. (jungkook'a göre)
Lütfen eğik ve kalın yazılmış kelimelere dikkat edin, sevgilerle~
(6)
07:04
Çığlıklar eşliğinde ilk uyanışım değildi bu; zaman zaman şeytanlar beni ziyarete gelir ve hiç olmadık vakitlerimin değerli anlarını çalarlardı. Ses çıkarmazdım, biraz pısırık olduğumdan veya artık hayatın benimle olan oyununa hevesim kalmadığımdan. Odamın siyah perdeleri, kirlenmekten yorgun düştükleri için her rüzgarda tahta parkeye daha çok toz dökülüyordu. Kaybolup gittiğim yorganın içinde bir kez daha başka bir hayata uyanmak istemiyordum. Başka biri olmak, başka biri gibi yaşamak ve başka birinin sorumluluklarını devam ettirmeye çalışmak... Üstelik sadece yeniden uyuyana dek. En baştan, her şeyi farklı yaşamak.
Çıplak ayaklarım yere değdiğinde sırtıma giren soğuğu hissettim ve hafifçe titredim. Bugün hangi ben olarak yaşayacaktım, hiçbir fikre sahip değildim. Odamdaki banyoya girip yüzüme bakarken günden güne eriyip giden suratımı izledim ve dolabın üst rafındaki onlarca rafı gözden geçirdim. Hiçbir halta yaradıkları yoktu. Mavi havlunun burnuma denk gelen tarafı yine kanlanırken derince iç çektim ve ellerimi dizleri çıkmış pijama altıma sildim. Odamdan çıkmak istemiyordum; bana nasıl davranacaklarını bilmeden beklemek, zamanla asla bitmeyen bir azaba dönüşüyor ve sonu gelmeyen bir kıyamete sebep oluyordu.
Her seferinde asıl beni tanımayan ailemin suratına acı gözlerle bakıyordum ama en ufak bir şey fark etmiyorlardı. Kaburgalarımı sızlatacak derecede oksijeni göğsüme doldururken bir nevi kafesim olan odamdan dışarı adımı attım.
"Taehyungie!" diyerek seslendi annem, kollarının arasına girip sabah sarılmasına nail oldum.
"Günaydın, anne." dedim, gözlerimi bir anlığına kapatıp onun nane kokusunu içime çekerken. Temkinli olmalıydım, hangi kişiliğime seslenecekti beni doğuran kadın?
"Günaydın, kuzum." dedi ve eliyle kahvaltı masasını işaret ederek oturmamı söyledi. Babam çoktan tabağındaki omleti kesmeye başlamıştı. Karşısındaki sandalyeye oturduğumda bana dik dik baktı ve yemeğine geri döndü. Ben ise hala kaçıncı kişiye göre davranacaklarını çözmeye çalışıyordum.
"Sosis yemek ister misin?" diye sordu annem, onu onaylayıp tabağıma üç tane sosis parçası aldım ve ağır ağır yemeye başladım.
"Dans okulun dokuzda başlıyor, ardından bana yardım etmen için şirkete gelmen gerek. Mazeret istemiyorum. Akşam ise doktorun ile randevun var."
"Baba-"
Kelimelerimi benden çalarken çatık kaşlarının altından bana bir bakış attı ve ben, o an kaçıncı benliğime seslendiğini anladım.
"Taehyung, sesini duymaya katlanamıyorum."
Bitirdiği omletin kırıntıları duran tabağını ittirip kahve bardağını eline aldı ve odasına doğru ilerledi. Kağıt peçetelerden birini üçgen hale getirip göz kapaklarını silen ve ağlayışını aciz bir şekilde saklamaya çalışan anneme baktım. Kömür topları; derime kızgın yağ ile bastırılırken güzelce hazırlanmış sofraya baktım ve boğazımdaki yumru ile sosislerden yemeye devam ettim. Yutkunmanın en zor olduğu dakikaları zihnimde yarattığım kadife oklarla öldürürken ruh sağlığım iyi olmadığı için gördüğüm muamelenin haksızlığına uğramasına alıştım. Günden güne.