4[Yağmur]

247 33 2
                                    

Meg & Dia Monster

Bedenime işleyen soğukla üstümdeki ceketin fermuarını kapatıp , şapkasını taktım. Gece olduğu için etrafta kimseler yoktu , bu da işime gelmişti açıkçası. Çok fazla yürümüş olmalıydım ki bedenim fazlasıyla yorulmuştu. Etrafımı incelediğimde deniz kenarında olduğumu fark ettim. Nedense canım sigara çekti normalde hiç sevmezdim sigara içmeyi ama şimdi yaşadıklarımı düşününce sigara canım çekmişti. Geldiğim yönde bir büfe görmüştüm oraya tekrar döndüm ve 1 paket sigara aldım. Ardından deniz kenarında ki kayalıklara oturdum ve düşüncelerimin beynimi yakmasına izin verdim.

Çok yorulmuştum, gerçekten o kadar yorulmuştum ki. Beni sevmeyen bir aileye sahip olmaktan. 1 sene önceye kadar hayatımda belki çok mutluydum ama ben hiç bir şeyi hatırlamıyordum. Gereksiz ve boş hissediyordum.

Bunları düşünürken sigaramdan bir nefes çektim. Ciğerlerim acımıştı biraz öksürdükten sonra kendime geldim.

Neden sigara içtiğime bir anlam veremiyordum şu an. Bir insan kendine zarar veren bir şeyi neden içerdi ama güzel gelmişti içmesi kokusundan daha güzelmiş.

Yinede acımı dindirmemişti. Canım yanıyordu hala,çok canım yanıyor ve ben bunu kimseye söyleyemiyordum. Keşke bir arkadaşım, bir dostum olsaydı kısacası acımı anlatabileceğim biri. Ama yok yine tek başımayım hep tek başımaydım. Ne birileriyle konuşmaya çalıştım ne de onlar benimle konuşmaya çalıştı bu zamana kadar. Ne zaman kendimi düşünürken bulsam hep üvey ailemi suçladım , kendimi haksız bulacak bir şey düşünemiyordum.

Ne ara ağlamaya başladım. Ne ara ikinci sigara mı yakmıştım bilmiyordum. Bir tek canımın gerçekten yandığını hissediyordum. 

Eski ama idare edebileceğim telefonumdan şarkı listesine girdim ve Cem Adrian'ın Herkes Gider mi şarkısını açtım. Ardından gözlerimi kapattım ve kendimi karanlığa bıraktım. Uzun bir süredir gözlerim kapalı durmuştum, yanımda bir hareketlenme hissettim. 

 Gözlerimi açtığımda yanıma bir kızın oturduğunu gördüm ve yüzünü incelemeye başladım. İri gözleri vardı, kavisli dudakları ve yüzüyle orantılı burnu vardı. Sokak lambasının ışığıyla ancak bu kadar inceleyebilmiştim.  Tahminimce kumral biriydi ama gerçekten güzel bir kızdı. Yüzünde ki makyaj akmıştı ama bunu umursamıyor gibi görünüyordu. Ben onu incelerken bir anda bana döndü.Ne yapacağımı bilemeyip, elimde sigara olduğunu unutup sigarayı koluma bastım. Yanmanın verdiği hisle inleyip elimdeki sigarayı yere attım ve elimi koluma bastırdım.  

"Dilek tut" dedi bir anda gözlerimi ona çevirip "Anlamadım" dedim. "Yıldız kaydı dilek tut". Bakışlarımı gökyüzüne çevirip, yıldızların dikkat çekiciliğine hayran kaldım. Gökyüzünün huzur verici sonsuzluğunda yaşamayı kim istemezdi ki. İçimden "Mutlu ve huzurlu" olmayı dile getirip, gözlerimi kapattım ve içimdeki sesin bana meydan okumasına izin verdim. "Bu saatte burada tek başına olmanın sebebini tahmin ediyorum da ya sevgilinle kavga etmişsindir ya ailenle tartışmışsındır ya da öleceksindir" gözlerimi açıp başımı yanımdaki kıza çevirdim. Gözlerini kırpıp meraklı bir tonda "Hangisi?" dedi. Sorusuna cevap vermeyip,gözlerimi tekrar kapattım ve ellerime bacaklarıma vurarak ritim tutmaya çalıştım.

Kulaklarıma gelen farklı bir müziğin melodisi gözlerimi açıp denize haykırmamı istedi adete. Dalgaların sesi müzikle karışıp güzel bir melodi oluştururken yağmur yağmaya başladı. Yağmurun sesi de tüm seslerle bir araya gelip ayarlanmış gibi birbirlerine uyum sağladı. İçimdeki ses "Bulutlar aşık olmuş" dedi ve o anda gök gürüldedi. Yağmur hızlanıp üşümemi sağladı. Kollarımı birleştirip bacaklarımı kendime çektim. Titremeye başlayıp bulutların aşkına hayran kaldım. Bulutlar ağlıyordu sanki, aşkına kavuşamamış ve insanlara aşkını haykırıyor gibi. "Sessiz kalıp içinde yaşamayı seviyorsun galiba" dedi yanımdaki kız. Bu hâlâ gitmemişmiydi acaba neden burada diye içimden geçirmeden edememiştim doğrusu. Aklıma gelen soruyla bir anda ona dönüp, "Bulutlar ağlıyor mu sence" dedim. Söylediğim şeye inanmaz gibi gözlerini denize çevirip "Çok saçma şeylere kafa yoruyorsun" dedi. Ardından bir şey dememe izin vermeden "Buraya ilk defa geliyorsun galiba , seni buralarda daha önce bu vakitte hiç görmedim" dedi. Derin bir nefes alıp " Evet" dedim. 

Telefonumdan çalan müziği kapatıp daha fazla ıslanmadan cebime koydum. " İstanbul da daha önce böyle şiddetli bir yağmur yağdığını görmedim."  dedi. Bakışlarımı üzerine yöneltip kıyafetlerini inceledim. Dizlerinin üstünde olan bir etek, üstünde ise büstiyer.  Gözlerimi yüzüne çevirip " Üşümemen mümkün değildir neden böylesin"  diyerek bakışlarımı denize yönelttim.

Sessiz kalan bu sefer o olmuştu. Yağmur biraz olsun yavaşlamıştı. Islandığımı yok sayarak şuan ki huzurlu havayı içime çektim. Derin bir nefes alıp ıslanmış sigara paketini ve çakmağı denize fırlattım. Bir anlık düşünceyle sigara alıp içmem bile yanlıştı. Sadece biraz olsun tadını merak edip acımı dindireceğini sanmıştım, yanılmışım.

Üşümemi yok sayarak biraz daha burada oyalanmayı düşünüp yarın sabah halsiz olacağımı yok sayarak gökyüzüne bakışlarımı çevirdim. Yağmur damlalarıyla karışan göz yaşlarım bana güçsüzlüğümü hissettirse de göz yaşlarımı durduramadım.

"İlda..
İlda.. "
Bu tarafa doğru gelen adamın sesi yanımdaki kızın isminin söylemişti muhtemelen. Arkadaşıdır diye düşünerek bakışlarımı denize çevirdim. Kızın kalktığını hissedip başımı çevirdim ve adamla birlikte arabaya binmelerine gözlerimi dikip bakışlarımı tekrar denize yönelttim.

Yağmurun durmuş olmasını aldırmayıp aklımın hâlâ o kızda oluşuna, ne tür bir hayatı oluşunu merak ettim.

Buraya sıklıkla gelmeyi aklıma koyup daha fazla üşümemeyi düşünüp ayağa kalktım. Etraftaki sessizliğin tadını çıkarıp yürümeye başladım. İstanbul  da ki bazı sarhoş insanların, kötü bakışların ve ıssız geceyi umursamayıp kollarımı bedenime sararak yürümeye devam ettim. Muhtemelen eve 20 dakika kadar süre vardı. Adımlarımın yavaş olmasına önem gösterip araba olmayan yoldan etrafıma bakmadan geçip, sokak lambasının ışığından görünen gölgeme baktım. Karanlığın korkutucu huzuruna gözlerimi dikip, şu anda ölmeyi dile getirdim. Etrafa bakıp sokak lambasından başka tek bir ışığın (umudun)  olmadığını anladım. Son bir kez sessizliğin ve karanlığını huzurunu çıkarıp eve doğru yürümeye devam ettim.

Saatin kaç olduğuna önem vermeyip cebimden anahtarı çıkardım ve kapının deliğine soktum. Üvey ailemin evde olduğunu var sayıp anahtarı çevirdim ve kapıyı açtım. Ayakkabılarımı çıkarıp, anahtarı delikten çıkardım ve içeri girip kapıyı kapattım. Odaların ışıklarının yanmadığını görüp, evdekilerin yatmış olduğunu anladım. Adımlarımı odama yöneltip. Kapıyı açtım ve üstümün ıslak olmasına önem vermeden yatağa girip battaniyeyi üzerime çektim. Bir şey düşünmeme kalmadan yorgun ve halsiz olmam gözlerimi kapatıp daha kısa sürede uykuya dalmamı sağladı...


GECENİN GÖLGESİNDE BENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin