2[Hissetmek]

445 49 16
                                    

Cem Adrian- Nereye Gidiyorsun

Taksinin durduğunu anlayıp kapıyı açıp dışarı çıktım. Etrafıma baktığımda neredeyse 5 villa yuvarlak bir şekilde yapılmış. Ortasında park ve bulunduğumuz yerin arkasında ise ormanlık alan. Elimde ki kağıda baktığımda 3. villa olduğunu anlayıp ilerledim. Takside ki genç de aynı villaya gidiyordu. Benim böyle bir yerde yaşamam anca rüyalarda ve hayallerimde olurdu diye düşünmeden edemedim. Aslında hayallerimde böyle bir yer yoktu sadece mutlu olsam bile bana yeterdi. Gireceğim villanın kapısına doğru yürüdüm. Kolumun aniden arka tarafa çevrilmesiyle refleksle çığlık attım. Eliyle dudaklarımı kapattığında sakin ol der gibi baktı.
"Ne oldu" Susmaya devam ederken gözlerini gözlerimden ayırmıyordu.
"Bana cevap verecek misin artık?" kolumu çekmemle gözlerini üzerimde gezdirdi. "Neden öyle bakıyorsun bana" bu genç de bir gariplik var cidden anlamıyorum. " Se-en nereden çıktın? Neden buradasın, nasıl buldun burayı, neden geldin." ne saçmalıyordu bu.
"Birine benzettiniz galiba sizi tanımıyorum." bir süre gözlerime baktıktan sonra kafasını geriye doğru attı. Beni inceleyip gözleri gözlerimi buldu. " Kusura bakma arada oluyor böyle" deyip evin kapısına hızla ulaşıp zile bastı. Durduğum yerden ayrılıp kapıya doğru yürüdüm hizmetçi kapıyı kapatıyordu ki. "Pardooonn"Buyurun hanımefendi kime bakmıştınız?"

"İş için gelmiştim Suzan Hanım çağırmıştı beni." daha yeni ki gülümseyen yüzü silinmiş, beni inceledikten sonra küçümseyici bir bakış atmıştı. "Buyurun Suzan Hanım sizi bekliyor."
İçeri girdiğimde ilk dikkatimi çeken duvar kenarlarına belli bir özenle dizilmiş vazolar oldu.Hizmetçiyi takip etmeye başladığım da salon olduğunu anladığım şatafatlı neredeyse bizim evdeki salonun 4 katı kadar büyük olan bir yere geldik. Tekli koltuğa oturup beklemeye başladım.

Etrafa göz gezdirmeye başladığım da aynı kapının orada ki vazolar gibi salon da olan dikkat çekici özenle yapılmış vazolarda gözümü almıştı. Açıkçası merak etmiştim ne anlama geldiklerini bu kadar çok vazo olmasını. Öksürük sesiyle kendime geldiğimde buraya beraber geldiğimiz gençle göz göze geldim. Kaşlarını kaldırıp yine ve yine beni süzdükten sonra"Buraya ne için geldin?" dedi. Ahh yine mi ama. Ona baktığımda kaşları hala aynı halde cevap bekliyordu. Bir şey demeyip kafamı eğdim. Adım seslerinden yanıma geldiğini anladığımda başımı kaldırdım. Oturduğum koltuğun yanındaki geniş koltuğa uzandığın da gözlerimi devirip önüme döndüm. Karşıdan gelen ayak sesiyle kafamı o tarafa çevirdiğim de siyah topuklu ayakkabısının verdiğini iğrenç ses, dizinde biten bir bordo gösterişli elbise ve benimkinden biraz daha açık siyah saçlarıyla gülümseyerek yüzünü bana çevirdiğinde bir şey hatırlar gibi olduğu yerde kaldı. Suzan Hanım'a baktığım da koltuğa uzanmış olan gençle benim aramda gezdi gözleri.Ayağa kalkıp"Merhaba Suzan Hanım ben Dolunay Akman" Suzan Hanım'ın gözlerinde ki ifada hala silinmez bir şekilde "Merhaba Dolunay" dedi sesi titreyerek. Bu evde neler oluyordu,bana neden böyle davranıyorlardı anlamamıştım.

Ben buradan bir an önce açık,kibar bir dille konuşup gidecektim. Ne zaman Suzan Hanım'a uyup Kalktığım yere oturdum. Suzan Hanım konuşmaya başladığında beraber geldiğimiz gençte salondan çıkıyordu. "Daha önce ne işler yaptın Dolunay"
"Garsonluk,temizlikçi,kütüphane de çalıştım. Okumadığım için böyle yerlerde çalışmak zorunda kaldım."
Suzan Hanım bakışlarını etrafta gezdirip "Neden okumadın" diye meraklı bir tonda sordu. Boğazımı temizleyip konuyu kapatmak istercesine " Suzan Hanım ben kimin yardımcısı olacağım" diye sordum.
Suzan Hanım bakışlarını bana çevirip konuşacakken buraya beraber geldiğimiz genç "Aybars yani benim yardımcım olacaksın hanımefendi" diyerek oldukça dikkat çekici vazo desenleri olan koltuğa oturdu. Bakışlarımı Suzan Hanım'a çevirip
"Ben gitsem iyi olur" deyip bir şey demelerine izin vermeden kapıya doğru ilerledim. Suzan Hanım'ın ismimi seslendiğini duysam da bakmadan villaların oradan ayrıldım. Taksinin hemen geçmesini dile getirip. Yolda yürümeye devam ettim. Topuklarımın anlamsızca acıdığını hissedip olduğum yerde beklemeye başladım. İleriden gelen taksiyi fark edip elimi kaldırdım birazdan sonra önümde durduğunda kapıyı açıp parkın adresini söyledim. Eve gitseydim canım üvey annem yaptığım şey için beni azarlayıp dövecekti şuan sadece huzur ve kafayı dinlemek istediğim için parka gitmeye karar verdim. Başımı taksinin penceresine yaslayıp kafamın her bir saniyede hareket etmesine önem vermeden düşünmeye başladım.

Bu hayat bizim için cezaydı galiba ama neyin cezası.. Mutlu olan insanlar cidden dile getirilecek kadar çok mutlularmıydı. Hayatı yolunda giden insanlar varmıydı gerçekten. Umudumu hiç bir zaman yitirmedim, her seferinde güzel şeyler olacağını hissedip hayal kurdum. Bir gün güzel şeyler olacağını düşünüp hiç bir zaman umudumu kesmedim. Geçen seneye kadar hep gerçek ailemin beni gelip alacağını düşünürdüm, beni buradan kurtarıp mutlu bir hayat yaşamamın sağlamalarını düşünmüştüm. Ama sonradan fark ettim ki beni sevselerdi, isteselerdi bırakmazlardı bu yüzden onları beklemeyecektim. Eğer gelseler de onları affetmeyecektim. Geçerli bir açıklamaları olamazdı.

"Hanımefendi... Hanımefendi"
Taksicinin seslendiğini anlayıp başımı kaldırdım, geldiğimizi fark edip çantamdan parayı çıkardım ve uzattım. Kapıyı açıp dışarı çıkınca rüzgarın saçlarımı uçurmasından zevk alıp huzur verici havayı içime çektim.

Her zaman ki yerime doğru yürüyüp,kendimi ağacın altına attım. Ayaklarımı uzatıp başımın altına çantayı koydum ve bakışlarımı gökyüzüne diktim. Güneşin gözlerimi kısmasına daha fazla izin vermeyip gözlerimi kapattım. Etraftaki çocukların, kuşların, arabaların ve bir çok sese önem vermeden hayal kurmaya başladım.

"Anne..
Anneee" salıncaktan inip annemin oturduğu ağacın altına doğru koştum. Ayağıma takılan taş dengemi kaybetme mi sağlayıp ellerimin üstüne düştüm. Ellerimde ki ve dizlerimde ki acıyı fark edip gözlerimden akan yaşı durduramadım ve boğazımdan kuvvetlice bir hıçkırık kaçtı. Bakışlarımı anneme çevirip bağırdım. Etrafımda ki insanların beni önemsemediğini fark edip ağlamaya devam ettim.
"Dolunay sana kaç kere koşma dedim bir tanem beni neden dinlemiyorsun..
Hadi bakalım ellerini bana uzat kalkalım."
Ellerimi uzatıp ayağa kalktığımda dizlerimde ki acının fazlalaştığını hissedip anneme sarıldım. Çiçek gibi kokuyordu.

Burnuma değen şey hapşurmamı sağlandığında gözlerimi açıp doğruldum. Ağaçtan düşen yaprağın hayalimi yarıda bırakmasına öfkelenip gözlerimi kapatıp açtım.

Ne kadardır burada olduğuma önem vermeyip gözlerimi bulutlara diktim. Her birini bir şeylere benzetip sırıttım.
Kulağıma gelen müzik sesinin güzelliğini fark edip artık eve gitmek için ağacın altından çantamı alıp kalktım.

Parkın çıkışına doğru yürüyüp. Karşıya geçmek için ışığın yanmasını bekledim ve o anda bacağıma sarılan bedene kafamı çevirdim.

Mor montuyla ellerini bacaklarıma saran küçük kız çocuğuna doğru eğildim.
"Merhaba küçüğüm" deyip en samimi gülüşlerimden birini küçük çocuğa hissettirdim.
Gözlerimin içine bakıp ellerini bacaklarımdan ayırıp parkın çıkışında bekleyen kadına doğru koşmaya başladı. Annesiydi galiba.

Neler olduğunu anlamayıp karşıya geçtim. Sokağa girip eve doğru ilerledim ve bizim kapının önünde olan topluluğa gözlerimi diktim..

😊

GECENİN GÖLGESİNDE BENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin