6[Nefret]

181 26 4
                                    

Her Neyse - Özledim

Ne hissettiğimi bile bilemezken nasıl olur da nefret ettiğim insanlara bu denli iyi davranabilmek istiyordum. Neden nefret ettiğim insanlarla bir hayat kurmak istiyordum neden bu acı verici hayatta kendime zarar vermeden durup bir umut bekliyordum. Beni görmezden gelen benimle konuşmaya bile tenezzül etmeyen insanları nefret ettiğim halde sevmeye çalışıyordum.
Umutlarımda vazgeçmek istemeyip neden yaşamak için savaşıyordum. Bu hayatta olmak için hiç bir sebebim yokken neden yaşamak istiyordum.

Nedenlerin içinde kaybolan bedenler işte...

Elimde ki son kitabı da rafına yerleştirdikten sonra ne kadar yorulduğumu anlayarak kendimi bulduğum ilk sandalyeye attım.
Yaklaşık olarak 2 haftadır burada çalışıyordum ve hayatım şu 2 haftadır işten eve, evden işe olmuştu. Çok fazla saat burada kalmasam da uzun zamandır çalışmadığımı sayarsak bu günler de baya yorulmuşum. O yüzden eve geldiğim an bir şeyler yeyip daha da zayıflamış olan bedenimi uykuya teslim etmek oluyordu. Tamamen bitmiş durumda olmasam da sevdiğim bir işi yapmak bana huzur ve mutluluk veriyordu.

Tüm işleri bitirip eve gitmek için 3 katlı ve hiç bu kadar mükemmel bir kütüphane görmemiş olan gözlerim en alt kattaki çalışanların odasını buldu ve oraya doğru yavaş bir şekilde yürüdüm. Buranın kapısını açmayıp sağ taraftaki bayanlar tuvaletine yüzümü yıkamak için ilerledim.

Tuvaletten çıktığım an gözlerime değen bir çift yeşil gözlerle karşılaştım ve umursamayıp çantamı almak için bayanların odasına ilerledim.

Kütüphanenin kapısından çıktığım da kulaklarıma anında gelen çevredeki sesler ürpermeme sebep olmuştu. Uzun süre sessizlikten sonra insanları hissetmem biraz sinirlenmeme yol açtı.

Bugün bir değişiklik yapıp deniz kenarına gitmeye karar verdim ve buraya yaklaşık olarak 15 dakika uzaklıktakta ki yere doğru yürümeye başladım.

Cebimden telefonumu çıkarıp çantamın içinden kulaklığımı aldım. Kulaklığı telefona takıp sadece Cem Adrian olan müzik listesine girerek Mutlu Yıllar şarkısını açıp telefonu tekrar cebime koydum.

Yıllarımın geçtiği bu şehirden kaçmayı düşünmüş ama bir türlü yapamamıştım. Evde sadece uyuyup kitap okumak isterken , kendimi hep farklı ve göz alıcı yerlerde buluyordum. Bir türlü beni bu hayata bağlayan şeyi bulamıyordum. İçimde ki boşluk gittikçe büyüyor ve orayı dolduracak şeyi bulamıyordum. Bir büyü vardı sanki beni yaşama bağlayıp istemediğim şeyleri yapmaya zorlayan. Kanlar içinde olan bir küvetteyim de musluktan su akmasını umut eder gibi. Güneşin geceleri çıkmasını bekler gibi. Kırılan en küçük parçayı bile arayıp da bulamaz gibi hayatın bana gülmesini umut ediyordum. Kimsesiz ve çaresizce can yakarak, acı çekerek.

Cebimden telefonu çıkarıp müziği kapattım. Kulaklığımla birlikte çantama atıp , çantamı banka koydum ve kimseyi umursamadan uzandım. Gözlerimi kapatıp etraftaki sesleri dinledim , tek bir ses bile eskisi gibi bu seslere hayran kalmamı hissettirmedi.
Daha çok denizin sesi neler yaşadığımı teker teker hissettirdi. Dalgaların huzur verici sesi başka dünyalara dalmamı sağladı.

Kafama değen elle ve bedenimin sallanmasıyla kendime gelip gözlerimi açtım. Karşımda üvey annemi görmeyi beklemiyordum. "Dolunay kafayı mı sıyırdın milletin içinde yaptığına bak. Kalk ve ayrıca aylığını ver bir kaç şey almam lazım sende geliyorsun sadece 2 saniyen var kalkman için." Bu kadın nereden çıkmıştı bir anda daha fazla beklemeyip banktan kalktım ve çantamın fermuarını açıp önceden ayarlamış olduğum parayı çıkardım ve kendime kalan kısmı da çantamın derinliklerine soktum." Daha ne bekliyorsun ver şunu" elimden parayı alıp önden yürümeye başladı.

Çantamı takıp onu yetişmeye çalışmayarak yavaş adımlarla takip ettim. Havanın sıcak ve nemli olması baya dengesiz hissetmemi sağlamıştı.
Üvey annemle aynı hizzaya geldiğimizde ışıkların yanmasını bekledikten sonra caddenin karşısında ki Avm'ne doğru yürümeye başladık.

Kabullenmiştim bu hayatı böyle yaşamayı ama cidden böyle olmasını istemezdim. Benim yerimde kim olsa istemezdi. Hep sesimi duyurmaya çalıştım birilerine, hep bir şeyler bitsin değil de tekrar hayat bulsun istedim. Yazdığım onca günlüğün bir şey ifade etmediğini bir şeyler hatırlamayacağımı her günümün aynı olduğunu bunları bilmek istememiştim. Bir şey olsun bulmak istemiştim. Ama hatırlayamıyordum ne kadar zorlarsam zorlayayım olmuyordu sadece o çocuğu görünce aklımdaki kesitler ama şuan hiç biri yoktu. Sanki bir şey bütün sevinçlerimi hayatımı alıp götürmüştü.
.

" Dolunay sağır falan mı oldu kaç dakikadır sesleniyorum al şu elimdeki poşetleri." gözlerimi devirip elindeki poşetleri aldım ve üvey annemin gittiği tarafa bakarsak burada işi hâlâ bitmemişti. Ona yetişip yorulduğumu ve buradan çıkmak istediğimi belli edercesine offladım. Takı mağazasına girip yine ve yine ilk maaşımın yarısını bir kaç saat daha kalarak buraya harcayacaktı.

Poşetleri mağazanın içine girer girmez koltuklardan birinin üstüne bırakıp kendimi de koltuğa yayılır şekilde buldum. Buraya koltukları koymaları cidden çok akıllıca bir şeydi. Üvey annemin burada çok vakit geçireceğini bir kez daha aklıma getirip ona seslendim. "Ben poşetleri alıp eve gitsem senin işin uzun sürer gibi." bana bakmadan elindekileri incelemeyi bırakmadan " Aslında iyi olur buradan sonra bir kaç yere daha uğrayacağım eve git poşettekileri yerleştir ve akşama yemek hazırlamana gerek yok biz evde olmayacağız." son dediği şeyle gülümseyip poşetleri aldım ve mağazadan hızlıca çıktım. Elimdeki ağır poşetleri umursamadan insanlara çarpmama önem vermeden Avm'den çıktım.

20 dakikalık yolu yürüyerek geçirmeyi tercih edip evin yolunu tuttum.

Yine her zaman ki gibi hiç bir şeyi umursamayıp yol boyunca düşünmek istemiştim ve malesef böyle olmadı yol boyunca yaşlı ve tavsiye veren bir teyzeyle onun geçmişini dinledim. Evinin de bizim evin karşısı olması tesadüftü galiba. Çocuklarının onu nasıl bir başına bırakıp gitmelerini 20 dakika boyunca hızlıca anlatmış ve torunlarının bir kısmının onu hâlâ ziyaret ettiklerini söylemişti. Başka bir yoldan gitmeyi düşünmüştüm ama kadın beni önceden gördüğünü ve eve kadar ona eşlik edeceğimi söylemişti. Çok şükür eve geldiğimizde kapının önünde 10 dakikalık bir konuşma daha yapıp beni eve yollamıştı, biraz daha dayanabilir miydim hiç sanmıyorum ama galiba kafamı dağıtmam da işe yaramıştı.

Anahtarı çantamdan çıkarıp kapıyı açtım ve yerdeki poşetleri alıp içeri girdim. Ayağımla kapıyı kapatıp adımlarımı mutfağa yönelttim. Poşetleri masanın üstüne bırakıp. Odaya bakıp her zaman ki gibi dağınık olduğunu umursamayıp poşettekileri çıkarmaya başladım.
.
.
Kulağıma gelen seslerin televizyondan geldiğini anlayıp gözlerimi açtım. Duvardaki saatin 23.45 olduğunu görüp televizyonun başında uyuya kaldığımı anladım. Üvey ailem muhtemelen bu gece evde olmayacaktır. Televizyonu kapatıp ayağa kalktım ve ışığı kapattım. Odama ilerleyip uykumun kaçtığını hissedip, yatağımın altından günlüğümü aldım.

Son yazdığım sayfanın yarım bırakılmış olmasını umursamayıp yeni bir sayfa açtım ve tarihi attım.

10 Haziran 2017

Her şeyi kafamda bitirmeyi planlayıp yeni bir hayat kurmak istedim hep. İnsanların kötülüklerini yakıp onlara iyi taraflarını göstermek istedim hep. Her seferimde insanlardan nefret ettiğimi dile getirip bazı yaptığım şeylerin saçmalık olduğunu düşündüm.

Gerçek ailemi istedim hep onlarında üvey ailem gibi olabileceklerini düşünmeyip hep bir gün beni almaya gelmelerini umut ettim. Bazen cidden aptal oluyormuşum beni cidden sevselerdi burada yanımda olurlardı. Bugün sanki diğer günlerden farklı bir şey olmuş gibiydi sanki bir şey oldu da tüm duygularım kapandı ve tüm umutlarım gitti gibi.

Kapının yıkılırcasına vurulması ve zilin sesiyle kendime gelip günlüğümü yatağın altına fırlattım. Biraz korkmuştum çünkü hâlâ kesilmemişti vurulma ve zil sesi. Nefes alıp adımlarımı kapıya yönelttim.

GECENİN GÖLGESİNDE BENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin